07.04.2023 - 19:16 | Son Güncellenme:
Kahramanmaraş depremlerinin ardından Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli çalışmaları kapsamında uzmanların, bilim insanlarının ve akademisyenlerin katılımıyla oluşturulan kurul bugün 3’üncü toplantıyı gerçekleştirmek üzere İstanbul Dolmabahçe Çalışma Ofisi’nde toplandı.
Toplantıda, Kahramanmaraş merkezli depremlerden etkilenen 11 ilde, kurul üyelerinin geçtiğimiz hafta yaptığı saha incelemeleri dinlenerek, yapılacak çalışmalar ve olası İstanbul depremine karşı alınacak tedbirler ele alındı.
“Hazırlanan bu modelle afet öncesinde, sonrasında ve yine afet anında tüm aşamaları, tüm süreçleri takip edebilmek, daha iyisini yapabilmek amacıyla bu kurulumuzla birlikte süreci yürütüyoruz”
Toplantı sonrası açıklama yapan Bakan Kurum, kurulların afet öncesi, sırası ve sonrasında tüm süreci kapsayan çalışmalar yaptığını belirterek, “Ülkemizin başta deprem olmak üzere, sel heyelan yangın gibi afetlere karşı hazırlıklı olması için, şehirlerimizin ülkemizin direncini arttırmak için hazırlanan bu modeli afet öncesinde, sonrasında ve yine afet anında tüm aşamaları, tüm süreçleri takip edebilmek, daha iyisini daha güzelini yapabilmek amacıyla bu kurulumuzla birlikte süreci yürütüyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımızın ilanının akabinde ülkemizin her yerinde yankı bulan bu çalışmaya dair de toplantılarımızın ilkini 3 Mart’ta, 2’ncisini de 10 Mart’ta deprem bölgesinde Gaziantep’te geçirdik. Bu toplantılarda 13 alt kurul oluşturduk. Kurullarımızın yine görev alanlarını, vazifelerini belirledik. Milletimizle paylaştık.” dedi.
“İstanbul’umuzda 81 il ve 922 ilçemizin, on binlerce köyümüzün afetlere karşı dirençli hale getirilmesi için 135 tane hocamızla, kamu kuruluşlarımızdan temsilcilerimizle birlikte 3’üncü toplantımızı tamamladık”
Toplantının ana gündem maddesinin Kahramanmaraş merkezli depremler olduğunu belirten Bakan Kurum, “Bugünde yine İstanbul’umuzda 81 il ve 922 ilçemizin, on binlerce köyümüzün afetlere karşı dirençli hale getirilmesi için 135 tane hocamızla, kamu kuruluşlarımızdan temsilcilerimizle birlikte 3’üncü toplantımızı tamamladık. Bu toplantı çerçevesinde de ana gündem maddemiz yine Kahramanmaraş merkezli depremlerimizdi. Devletimiz 11 ilimizde, gerek arama-kurtarma faaliyetlerini gerek inşa faaliyetlerini gerek kalıcı konutlarla ilgili yapım sürecini eş zamanlı bilim insanlarımızın katkılarıyla önerileriyle çalışmalarıyla yürütmektedir. Tüm deprem bölgesindeki hasar tespit çalışmalarımızı bu kapsamda tamamladık ve deprem bölgesindeki illerimizde 876 bin 125 bağımsız bölümden oluşan 312 bin binanın yıkık, acil yıkık, yıkılacak yıkılmış ve ya orta hasarlı olduğunun tespitini yaptık ve yine bugün itibariyle 78 bin konutumuzun ve köy evimizin yapım sürecini başlatmış olduk. 42 bin konutumuzun 11 ilde ilçelerimizde köylerimizde eş zamanlı olarak temellerini attık.” ifadelerini kullandı.
“Deprem bölgesinde 936 küçük sanayi sitesinin de inşa sürecini Yapı İşleri Genel Müdürlüğü’müz ile başlatmış olduk”
Bakan Kurum, deprem bölgesinde ticaretin hareketliliğe kavuşmasının da önemli olduğunu vurgulayarak, “AFAD’ımızın koordinasyonunda, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’mızla birlikte sanayi tesislerimizin ayağa kaldırılması adına bir süreç yönetiyoruz. Bu kapsamda 936 küçük sanayi sitesinin de inşa sürecini Yapı İşleri Genel Müdürlüğü’müz ile başlatmış olduk. Bu kapsamda sanayimizin de ayağa kalkması, şehirlerimizde hayatın yeniden normale dönmesi adına burada ki istihdam adına şehirlerimize vatandaşlarımızın dönmesi adına çok çok önemli. Bu süreci de vatandaşlarımızla görüşerek istişare halinde yürütüyoruz.” dedi.
“Toplamda 650 bin konutun yapımını 11 ilimizde başlatmış olacağız ve yeni evine kavuşmayan hiçbir vatandaşımızı bırakmayacağız”
Diğer taraftan 11 ilde 319 bin konutumuzun temellerinin de mayıs ayı sonuna kadar atılacağını ifaden eden Bakan Kurum, “Temellerini atmış olduğumuz bu konutları da bir yıl içerisinde vatandaşlarımıza kardeşlerimize teslim edeceğiz. Ardından da hasar tespitlerle birlikte gerek rezerv alanlarda gerek şehrin merkezinde yapacağımız çalışmalarla birlikte toplamda 650 bin konutun yapımını 11 ilimizde başlatmış olacağız ve yeni evine kavuşmayan hiçbir vatandaşımızı bırakmayacağız.” dedi.
“Depremi her zaman bir milli güvenlik meselesi olarak gördük, görmeye de devam edeceğiz”
Ülkemiz aktif fay hatları üzerinde bulunuyor ve nüfusumuzun yerleşim yerine baktığınızda neredeyse yüzde 70'i 70'den fazlası deprem bölgelerinde yaşıyor. Bu yüzden depremi her zaman bir milli güvenlik meselesi olarak gördük, görmeye de devam edeceğiz. İşte Elazığ, Malatya, İzmir ve en son Kahramanmaraş depremleri de bunun en üzücü örnekleri olmuştur. Yine bugün iklim kriziyle karşı karşıyayız. Baktığınızda tüm dünyanın etkilendiği ülkemizin de Akdeniz havzasında yer alması sebebiyle iklim değişikliğinin etkilerinden sıklıkla etkilendiğini artık son yıllarda görüyoruz. Marmara Denizi'nde müsilaj, Sinop, Kastamonu, Bartın'daki sel felaketleri Antalya ve Muğla'daki yangınlarda bu krizin sonuçları olarak karşımıza çıkıyor.” diye konuştu.
“Kentsel dönüşüm sürecini de kararlı bir şekilde yürütmeye gayret gösteriyoruz ki bu kapsamda bugüne kadar 3.3 milyon konutun dönüşümünü tamamladık”
Bakan Kurum, kentsel dönüşüm sürecinin de hız kesmeden sürdürüldüğünü belirterek, şunları söyledi:
“Sayın Cumhurbaşkanımızın bu kapsamda 2012 yılında başlattığı, kentsel dönüşümle de birlikte de şehirlerimizde kentsel dönüşüm sürecini de kararlı bir şekilde yürütmeye gayret gösteriyoruz ki bu kapsamda bugüne kadar 3.3 milyon konutun dönüşümünü tamamladık. Yine şehirlerimizi dirençli hale getirebilmek amacıyla da TOKİ başkanlığımızla birlikte sosyal konut üretmek suretiyle 37 bin sosyal donatısıyla birlikte şehirlerimizi dirençli hale getirecek 1.2 milyon konutun da üretimini tamamlamış olduk. Bu çalışmalarla etkin yapı denetimin sistemiyle birlikte de aslında bugüne kadar yapmış olduğumuz çalışmalar; 6.6 milyon ev ve iş yerinin yani nüfusumuzun neredeyse yüzde 65’ini de güvence altına almış durumda.“
“Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli çalışmaları ülkemizi ve İstanbul'umuzu olası bir deprem karşısında da daha güçlü hale getirecek”
Bakan Kurum, Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli çalışmaları ile afetlere karşı daha güçlü hale gelineceğinin altını çizerek, “Bu birlikteliğimiz buradaki hazirunla yapmış olduğumuz çalışmalar ülkemizi ve İstanbul'umuzu olası bir deprem karşısında da daha güçlü hale getireceğine biz yürekten inanıyoruz ve halihazırda da ülkemizin 81 ilinde 270 bini bulan afet konutumuz ki bunun 90 bini İstanbul’umuzun 39 ilçesinde yer almaktadır. Kentsel dönüşüm çalışmalarımızı da daha da hızlandıracak adımları da hep birlikte atıyor olacağız. Tabii bu depremin yaralarını da bilimin dışında bilim insanlarımızla birlikte ortak çalışma grupları ile birlikte jeolojiden jeofiziğe şehir bölge planlamasından inşaat mühendisliğine kadar tarih hukuk yine profesörlerimiz buradaki uzmanlarımızla iktisattan afet yönetimine kadar birçok alanda çalışan bilim insanlarımızla beraber sarmaya gayret gösteriyoruz.” dedi.
“Türkiye'nin aslında bir taraftan baktığınızda çevre aklı, şehircilik aklı bugün bu salondadır. Bu akıl aslında milletimizin, milletimizin evlatlarının ortak aklıdır”
Gaziantep, İstanbul ve Ankara'da bu çalışmalar kapsamında üç ofis açtıklarını belirten Bakan Kurum, şunları ifade etti:
“Bu ofislerimiz en aktif şekilde hocalarımızla birlikte burada her türlü çalışmayı yapabilecek imkâna ve altyapıya sahip. Geçtiğimiz hafta kurullarımız da yine deprem bölgesinde hocalarımız detaylı bir şekilde inceleme yaptılar. Gerek enkaz alanlarında gerek kamu binalarıyla ilgili tespitlerini yaptılar ve raporlarında Ulusal Risk Modeli Sekretaryasına sundular. Milletimize özellikle ifade etmek isterim ki; şu an bu masada yıllarını afet, iklim, çevre, doğa ulusal ve uluslararası çalışmalar yapmış ve alanında kendini kanıtlamış hem ülkemiz hem de uluslararası alanında gerekli liyakate, beceriye, bilgiye sahip hocalarımız var. Türkiye'nin aslında bir taraftan da baktığınızda çevre aklı, şehircilik aklı bugün bu salondadır. Bu akıl aslında milletimizin, milletimizin evlatlarının ortak aklıdır. Ben bu uzun soluklu süreçte bizlerden, şehirlerimizden katkılarını esirgemeyen buradaki tüm haziruna tüm hocalarımıza şükranlarımı sunuyorum.”
“Tüm afet türlerine dair erken uyarı gözlem istasyonlarını da 81 ilde yaygınlaştıracağız”
Bakan Kurum, Ulusal Risk Kalkanı Modelinin hayata geçmesiyle birlikte yapılan çalışmaların değerlendirilmesi sonucunda varılan kararlara ilişkin şunları söyledi:
“13 grubumuz kendi alanında çalıştılar ve yapmış oldukları çalışmalar çerçevesindeki ön tespitler ve bu ön tespitlerle birlikte yine atılması gereken adımları bir bir belirlemiş oldular. Bunları yaparken de işin bugününü ve bugün alınması gereken tedbirleri ve önümüzdeki süreçte yapılması gereken hem mevzuat düzenlemeleri hem yönetmelik düzenlemeleri hem anayasaya ilişkin düzenlemeleri dahi kurullarımız hocalarımız 13 grup olmak üzere görüşmelerini yapıyorlar ve bu kararları alıyorlar. Bu çerçevede afet riski yüksek bölgelerde barınma alanlarına dair altyapıyı hızlıca kuracağız. Bugün AFAD Başkanımız yine AFAD’tan kıymetli hocalarımız, genel müdürlerimizde bu çerçevede sunumlarını yaptılar. Hocalarımızın da fikirleri doğrusunda bu çalışmaları daha da güçlendirecek, şehirlerimizdeki altyapıyı hazır hale getirecek toplanma alanları dâhil millet bahçelerimiz dâhil olası afetlere karşı şehirlerimizi hazırlıklı hale getirecek adımları atacağız. Son derece kritik bir çalışma alanı olan tüm afet türlerine dair erken uyarı gözlem istasyonlarını da 81 ilde yaygınlaştıracağız. Sel afetine ilişkin, deprem afetine ilişkin buradaki heyelan riskine, taşkın riskine ilişkin tüm afetlere ilişkin erken uyarı sistemini de hayata İnşallah 81 ilimizde geçiriyor olacağız.”
“Ortaöğretim, lisans ve lisansüstü eğitim statülerinde afet bilgisi derslerinin yaygınlaştırılması, vatandaşlarımızın bilinçlendirilmesi adına bu çalışmaları da hayata geçiriyor olacağız”
Bakan Kurum, tüm millet bahçelerinin, afet toplanma alanı ve geçici barınma bölgesi konseptlerine uygun hale getirileceğini belirterek, “Bunun için de ihtiyaç duyulan tüm ekipmanlar olası afetlerde ihtiyaç duyulan ekipmanları ve bu noktadaki teknolojileri süratle bu alanlara yerleştiriyor olacağız. Bu alanlarda vatandaşımız olası afetlerde geçici barınma ihtiyacını, iaşe ihtiyacını, sağlık ihtiyaçlarını giderebilecek altyapıya sahip olacak. Buna ilişkin hem mevcut alanlarımıza çalışma yapacağız hem de yeni yapılacak alanlara ilişkin de bu altyapıların kurulmasını zorunlu hale getireceğiz. Bir taraftan da eğitim noktasında vatandaşımızı bilinçlendirme noktasında çalışmalar yapılmasını kurul üyelerimiz öngördüler ve bu konuda da bir karar aldılar. Millî Eğitim Bakanlığımızla birlikte yine üniversitelerimize birlikte yürütüyor olacağız. Gerek ortaöğretim, lisans ve lisansüstü eğitim statülerinde afet bilgisi derslerinin yaygınlaştırılması afetin bu noktada tüm kurumlarımızla çocukluktan gençlikten itibaren vatandaşlarımızın bilinçlendirilmesi adına bu çalışmaları da hayata geçiriyor olacağız.” şeklinde konuştu.
“Tüm iletişimin tek elden AFAD koordinasyonunda yürütülmesi ve şehirlerimizdeki sabit ve mobil baz istasyonlarına dair verimlilik çalışmaların yapılması acilen karar alınmıştır”
Afet alanında iletişimin kesintisiz sağlanmasının çok önemli olduğunun altını çizen Bakan Kurum, “Bu noktada gerek mevcut baz istasyonlarının depreme karşı güçlendirilmesi gerekse afet alanındaki yine AFAD’ımızın bu konudaki yapmış olduğu çalışma çerçevesinde tüm iletişimin tek elden AFAD koordinasyonunda yürütülmesi ve şehirlerimizdeki sabit ve mobil baz istasyonlarına dair verimlilik çalışmaların yapılması acilen karar alınmıştır. Bu kapsamda alınan kararlar da uygulamaya geçirilecektir. Tüm çalışmalarımıza altlık olacak ve çok kritik öneme sahip olan Türkiye'deki diri fay haritası ve diğer afet türlerine dair risk haritalarının güncellemelerinin de yine burada hocalarımızla birlikte yapacağız ki bu güncellemeleri yaparak dijitalleştirmek suretiyle tüm altlığı da milletimize 7 gün 24 saat kesintisiz bir şekilde paylaşır hale geleceğiz ki yapılacak çalışmalar yine uygulanacak projeler de bu kapsamda bu verilerin ışığında uygulanacaktır uygulanmasını sağlanacaktır.” ifadelerini kullandı.
“Zemin etüt çalışmasını kamusal bir denetimin yapılmasını zorunlu hale getirecek düzenlemeyi hayata geçireceğiz”
Bakan Kurum, binaların yapımından önce detaylı zemin etüt çalışması yapmanın önemine vurgu yaparak, “İnşa faaliyetlerinin olmazsa olmazı da mikro bölgeleme etütleri. Ülkemizin bu noktada en ücra köşesinde yapılan inşaat faaliyetlerine kadar mikro bölgeleme çalışmasını, ayrıntılı jeolojik etüt çalışmasını 81 ilimize yaygınlaştıracağız. Jeolojik etütlerle alakalı olarak nasıl ki; yapı denetim sisteminde binanın denetimi söz konusuysa zemin etüdüyle kamusal bir denetimin yapılmasını zorunlu hale getirecek düzenlemeyi de hayata geçireceğiz.” dedi.
“Gerekirse radye temel kullanımını bazı bölgelerde zorunlu hale getirecek adımları atacağız”
Bakan Kurum, yürüttükleri çalışmalar kapsamında riskli bölgelerde imara kapatılması gereken alanların tespit ettiklerini ifade ederek, “Bu çerçevede heyelan riski, afet riskinin yüksek olduğu alanlarda kat yüksekliklerini de sınırlandıracağız. Mümkün olan hemen hemen her alanda, bilhassa deprem bölgesinde radye temel kullanımını gerekirse bazı yerlerde zorunlu hale getirecek adımları atacağız. Bu noktada TOKİ'miz çok önemli bir sınav verdi. Deprem bölgesi olan 11 ilde 143 bin konutumuz dimdik ayakta kaldı. TOKİ binalarında yaşayan 600 bin insanımızın burnu bile kanamadı. Tabi tüm bu çalışmalarda görevlendirilmek üzere binlerce mimar, mühendis ve şehir planlayıcı istihdamı gerçekleştireceğiz. Bir binada onlarca mühendis istihdam edilmesi gerekiyorsa, o binada bütün mühendislerimiz istihdam edilecek. Binaların özelliğine göre hem mimarlarımıza, hem de mühendislerimize yeterlilik getireceğiz. Bu da ilk defa olacak. Bu yeterlilikle birlikte o binayı yapabilecek teknik birikime sahip mimar ve mühendislerimiz gerek statik projeleri gerekse uygulama mimari projelerine imza atacaklar. Yapacağımız projelerde de yeniden yükselecek Anadolu'muzda da bu anlayışla şehirlerimizin ihyasını gerçekleştirmiş olacağız.” şeklinde konuştu.
“Türkiye'de dere yatakları ve sıvılaşma riski yüksek bölgeleri imara kapatma, kat eksiltme dahil olmak üzere tüm çalışmaları içeren planlama sürecini kararlılıkla hayata geçireceğiz”
Bakan Kurum, bilim insanlarıyla taşkın riski konusunu da değerlendirdiklerini belirterek, “Dere yataklarını yapılaşmaya açılmaması konusunda gerekli tüm yaptırımları da uygulayarak hayata geçireceğiz. Bir taraftan da taşkın riski altındaki yapılara ilişkin Türkiye'de dere yatakları ve sıvılaşma riski yüksek bölgeleri imara kapatma, kat eksiltme, burada yeniden bir imar planı çalışması, kamulaştırma yolu da dahil olmak üzere tüm çalışmaları içerir bir planlama sürecini de kararlılıkla hayata geçireceğiz. Atacağımız her adımda vatandaşımızın mağdur olmadığı ve vatandaşımızın sürece dahil olduğu anlayışta onların rızası çerçevesinde bu süreci yürüteceğiz. Risk altındaki şehirlerimizde su ve kanalizasyon altyapısının yenilenmesi ve güçlendirilmesine, alternatif su kaynaklarının tespitine ilişkin afet anında, sel anında tek kaynaktan beslenen şehri alternatif kaynaklardan da beslemek suretiyle deprem anında da bu hizmetleri verecek altyapıyı İller Bankamızla ve belediyelerimizle birlikte yapacağımız ortak çalışma çerçevesinde yürüteceğiz. Yine bu bölgelerde inşaat faaliyetlerine yapılması noktasında su ve kanalizasyon altyapısını yenileyeceğimiz alanlarda inşa faaliyetlerinin yapılmasına da kesinlikle izin vermeyeceğiz. Ani oluşan taşkınların denize iletilmesini sağlayan su hatları ve tünelleri tüm ülke sathında yaygınlaştıracağız. Bu da çok çok önemli. Çünkü ani taşkınlarda bu taşkınların denizi ulaştırılması çok önemli.” ifadelerini kullandı.
“Kamu hizmeti veren binaları riskli bölgelerden kaldırma, taşıma, güçlendirme ve yeniden yapım sürecinde her türlü yeni teknolojiyi kullanacağız”
Bakan Kurum, afet anında kamu binalarından alınan hizmetlerin aksamaması için yeni çalışmaları hayata geçireceklerini belirterek, “Hastane, okul, sağlık ocağı, kaymakamlık gibi kamu hizmeti veren, vatandaşlarımıza hizmet eden bu binaları riskli bölgelerden kaldırma, taşınma, güçlendirme süreci ve yapım sürecinde her türlü yeni teknolojiyi içine koyacağımız uygulamaları hayata geçirecek kararlarımızı aldık. Uygulamalarımızı şehrin var olan kültürüne, demografik yapısına, doğal ve tarihi dokusuna, sosyolojisine uygun bir şekilde yapımını tasarlamak suretiyle adımlarımızı atacağız. Tüm kamu binalarının vatandaşlarımızın toplu halde bulunduğu alanlarda afete karşı dayanıklılık yani bu binalarda herhangi bir risk var mı? Yok mu? Testi yapılacak ve riskli olan kamu binalarının da hızlı bir şekilde yenilenme süreci başlatılacaktır. Özel ve nitelikli otel, alışveriş merkezi gibi 20 kat üstü yapılarda termik santrallerde, büyük baraj yapılarımızda yapı izleme sistemleri kuracağız. Bu da çok önemli. Bu tür yapıların, yapım sürecini an ve an takip edecek bir izleme sistemini hayata geçireceğiz. Türkiye bina envanterini bu anlamda hazırlayacağız. Hızlı bir şekilde binalarımızın hasar tespitini vatandaşlarımızın konutlarının riskli olup olmadığının tespitini yapacağız. Açıkçası tespiti yapmak suretiyle önümüzdeki tabloyu da net bir şekilde ortaya koymuş olacağız.” şeklinde konuştu.
“Afet anlarında binalara yaklaşacak ve hatta içinde gezebilecek kabiliyette insansız hava ve kara araçları geliştireceğiz”
Bakan Kurum, Türkiye’nin ürettiği insansız hava araçlarının artık afet bölgelerinde kullanılacağını belirterek, “Afet sonrasında oluşan zarar ve hasar tespitine dair dijital veri havuzu oluşturulacak. Bu dijital veri havuzunda tüm kurumlarımız da bu bilgilerden istifade edecekler ve devletin tüm birimleriyle entegrasyonu da bu manada sağlanacak. Yine boyutları ve ergonomisiyle gerek binalara yaklaşacak ve hatta içinde gezebilecek kabiliyette insansız hava ve kara araçları geliştireceğiz. Nasıl ki; bugün insansız hava araçlarında dünyada önde gelen ülkelerden biri isek, hem bayraktarımızla, hem diğer insansız hava aracı üreten kurum ve kuruluşlarımızla enkaza, hasar tespitine yönelik bir insansız hava aracı üretilmesi noktasında çalışmaları da yürütüyor olacağız.” diye konuştu.
“Türkiye’nin bina envanterini hazırlayıp, hasar tespitiyle risk durumunu tamamlayıp, tabloyu ortaya koyacağız. Dijital veri tabanı havuzunda tüm kurum bu bilgilerden istifade edebilecek”
Bu anlamda Türkiye’nin bina envanterini hazırlayacaklarını kaydeden Bakan Kurum, “Hızlı bir şekilde binalarımızın hasar tespitini vatandaşlarımızın konutlarının yine riskli olup olmadığının tespitini, risk durumunu tamamlamak suretiyle bu tespitleri yapacağız, önümüzdeki tabloyu da net bir şekilde ortaya koymuş olacağız. Yine afet sonrasında oluşan zarar ve hasar tespitine dair dijital veri havuzu oluşturulacak. Bu dijital veri havuzunda tüm kurumlarımız da bu bilgilerden istifade edecekler ve devletin tüm birimleri ile entegrasyonu da bu manada sağlanacak.” dedi.
“Bina kimlik belgesi sistemini, bu binaların denetimini düzenli yaparak hayata geçireceğiz. Türkiye'deki tüm binalarda da aynı şekilde periyodik muayenelere tabi olacaklar”
Yapı sektörünü yakından ilgilendiren bir kararın var olduğunu belirten Bakan Kurum açıklamasının devamında, “Tüm inşaat sürecinde çerçeveli, perdeli ve panel sistemleri, hafif beton ve çelik lif katkılı betonlar kullanmak suretiyle. Yine kauçuk ve çelik sismik izolatör uygulamalarında tüm ülke genelinde yaygınlaştırılması kararı alındı. Buna ilişkin de mevzuat düzenlemelerini hızlı bir şekilde ilgili kurumlarımız yapıyor olacaklar. Yapı sağlığı izleme sistemleri, yani bina kimlik belgesi dediğimiz ve bu süreçte yeni yapılacak binaların gerek statik projelerinin, gerek binalarda oturan vatandaşlarımızın bilgileri olsun. Ayrıntılı her türlü bilginin içerisinde olduğu bir sistemi, bina kimlik belgesi sistemini, eski binalarda da, bu binaların denetimini, düzenli denetimini yapmak suretiyle hayata geçireceğiz. Kullandığımız araçlar, otomobiller nasıl periyodik olarak muayeneye tabi tutuluyorsa, Türkiye'deki tüm binalarda da aynı şekilde periyodik muayenelere tabi olacaklar. Düzenli olarak binalarımız gidilecek, bina kimlik belgesi sistemi çerçevesinde denetimi yapılacak. Bu binalarda projeye dair herhangi bir kusur, değişiklik var mı, yok mu, düzenli olarak incelenmesi de sağlanacak. Tüm yapılarımız mimar, mühendis ve şehir plancılarımızdan oluşturacağımız yeni bir birim tarafından bu muayene işlemi yerinde gidip düzenli olarak yapılacaktır.” ifadelerine yer verdi.
“Yapılaşmada enerji verimli, iklim duyarlı, sıfır atık uyumlu ve ekolojik özellikli malzemelerin kullanımlarını 81 ilimizde yaygınlaştıracağız”
Yeşil bina modelini mevzuatlara işlemek suretiyle hayata geçirmek istediklerini de kaydeden Bakan Kurum, “Yine güneş enerjisi kullanan, kendi suyunu tutan biriktiren ve bu biriken suyu peyzaj alanlarında kullanılan yeşil bina modelinde, tüm uygulamalarımızda mevzuatlarımıza işlemek suretiyle hayata geçirmek istiyoruz. Neredeyse sıfır atık üreten, sıfır enerji üreten binalar konseptine geçmek üzere bu çalışmaları da yapıyor olacağız. Yine Türkiye'nin uygun olan her yerinde ahşap ve yerele özgü uygun doğal yapı teknolojilerini etkin bir şekilde uygulayacağız ve yapılaşmada enerji verimli, iklim duyarlı, sıfır atık uyumlu ve ekolojik özellikli malzemelerin kullanımlarını da 81 ilimizde yaygınlaştırıyor olacağız.” diye açıklamada bulundu.
“Türkiye’yi afetlere karşı dirençli bir ülke haline getirmek için afet merkezi, yeni bir finansal yapılanma ve yeni bir teşvik sistemini hayata geçirip, mesleki mesuliyet sigortası ve yetkin mühendislik uygulamasını zorunlu kılacağız”
Kentsel dönüşümde riskli yapı stokunun miktarına göre yeni bir önceliklendirme yapacaklarını da ifade eden Bakan Kurum, “Buna göre de yeni bir program oluşturulacak. Her şehrimiz için ayrı bir finansman modeli, ayrı bir projeyle birlikte hayata geçirilecek. Türkiye'yi afetlere karşı dirençli bir ülke haline getirmek için afet merkezi, yeni bir finansal yapılanma ve yeni bir teşvik sistemini de hayata geçireceğiz. Yapılacak tüm çalışmalarda mesleki mesuliyet sigortası ve yetkin mühendislik uygulamalarını zorunlu hale getireceğiz. Bu da çok çok önemli. Yapı denetime ek olarak da zemin uygulamalarında da bu mevzuatı değiştirmiş olacağız. Afet riskinin yoğunluğuna ve afet sınıfına göre ihtiyaç duyulan her yerde üniversitelerimizin öncülüğünde işte TÜBİTAK’la birlikte güvenli Ar-Ge Enstitüleri kuracağız. Buralarda bu Ar-Ge enstitülerinde hocalarımız, öğrencilerimiz, vatandaşımız her türlü yüksek lisans ve doktora programları açılacak ve bu programlarda eğitimlerini alabilecekler” dedi.
TOPLANTI ÖNCESİ AÇIKLAMA
Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, “Depremin üzerinden 60 gün geçti. 6 Şubat sabahı yaşadığımız deprem sebebiyle gerçekten 81 ilimizi yasa boğan ve 81 ilimizde tüm vatandaşlarımızı derinden etkileyen bu depremle birlikte 60 gündür de yoğun bir şekilde devletimiz tüm imkanlarıyla sahada bu çalışmaları yürütüyor. AFAD’ımız koordinasyonunda Türkiye Acil Müdahale Planı tam planı çerçevesinde yapılması gereken süreçleri yürütüyor. Her il kendi içinde koordinasyonunu yine bu plan çerçevesinde yürütüyor” açıklamasıyla toplantıyı başlattı. Toplantıda deprem sonrası bölgede yeniden inşa sürecinde uygulanacak politikalar ile dirençli şehirlerin oluşturulması, Türkiye'de afet risk yönetimine ilişkin çalışmalar konuşulacak.
Bakan Kurum, bilim kurulu üyelerinin geçtiğimiz hafta deprem bölgesinde saha ziyaretlerinde teknik incelemeler yaptığını ve yine bugüne kadar yaptıkları çalışmalara dair raporları Türkiye Ulusal Risk Kalkanı Modeli Sekretaryasına sunduğunu belirtti.