Dicle Üniversitesi’nin şeriatçı olmakla suçlanan eski rektörü Prof. Mehmet Özaydın, adının Hizbullah örgütünün ölüm listesinde yer aldığını söyledi.
Dicle Üniversitesi’nde yaşanan rektörlük yarışında ataması yapılmayan eski rektör Prof. Mehmet Özaydın’ı en çok üzen konu, hakkındaki şeriatçı iddiası. Cumhurbaşkanının atamalar sırasında ya da sonrasında bu konuda herhangi bir beyanatı olmadığını hatırlatan Prof. Özaydın “Zaten öyle birşey olsaydı, ispata davet ederdim" diyor. Yeni rektör Prof. Fikri Canoruç ise olaylar karşısında fazla yorum yapmak istemiyor. Eski rektörlere çalışmalarından dolayı teşekkür eden ve kimseyle dargın olmayacağını söyleyen Prof. Canoruç’un bundan sonraki hedefi üniversitedeki bilimsel çalışmalara ağırlık vermek.
Canoruç’u rahatsız eden konu, hakkında açılan davanın, rektör olarak atanmasından önce sonuçlanarak beraat etmesine rağmen, bugünlerde gündeme gelmesi. “Yargılandım ve beraat ettim" diyen Canoruç, “Rektör olmamdan sonra olayın gündeme gelmesi beni üzdü" diyor.
Eşler konuşuluyorEski rektör Prof. Mehmet Özaydın ise “Eğer iddia edildiği gibi dinci olsam Hizbullah ölüm listesine beni almazdı" diyor.
Eşinin basına yaptığı açıklamalar konusuna da değinen Prof. Özaydın, “Aslında ben bu konuda konuşmasını istememiştim. Eşim sosyal hayatı faal bir kadındır. Diyarbakır’da birçok çocuğun okutulmasına yardımcı oldu" diyerek, yine de eşinin yanıbaşında olmasından memnun olduğunu gizlemiyor. Diyarbakır’daki rektörlük tartışmalarında her iki tarafın, yani eski ve yeni rektör eşlerinin adı da sıkça telâffuz ediliyor. Eski rektörün eşi Sevim Özaydın’ın basına yaptığı açıklamaların eşini daha da yıprattığını savunanların yanısıra rektör Prof. Canoruç’un aynı üniversitede öğretim elemanı olan eşinin de perde arkasında üniversite yönetiminde söz sahibi olmak isteyeceği bir başka iddia.
Prof. Özaydın hakkında en çok dinci bazı çevrelerin üniversitede kadrolaşmasına göz yumduğu yönünde eleştiriler bulunuyor. Üniversite kampusu içinde yer alan camiye “El Fetih Camisi" tabelası asılması, eski rektöre yönelik iddialara kaynaklık eden konulardan birisi sadece. Prof. Özaydın ise adı geçen caminin kendi döneminde yapılmadığını, tabeladan haberi olur olmaz da hemen kaldırttığını savunuyor.
Prof. Özaydın hakkındaki iddiaları besleyen bir diğer olay ise Hizbullah tarafından kaçırılarak öldürülen Tıp Fakültesi sekreteri İbrahim Sarı olayı. İbrahim Sarı’nın kendisinden şüphe duyulacak hiçbir davranışını görmediklerini ifade eden Prof. Mehmet Özaydın, Sarı’nın da üniversiteye kendi rektörlüğü döneminden çok daha önce alınan bir personel olduğunu söylüyor.
‘Baskı yapmadım’Öğretim üyelerine baskı yaptığı yönünde bir iddiayı kabul etmeyen Prof. Özaydın, babasının müftü olmasının gündeme getiriliş şeklinden oldukça rahatsız. “Benim babam 3 dil bilen, Cumhuriyetin aydın bir müftüsüydü" diyen Prof. Özaydın’a yönelik eleştirilerden biri de üniversitede bilimsel çalışmalara ağırlık vermemesi. Öğretim elemanı bulmakta güçlük çektiklerinin altını çizen eski rektör ise terör nedeniyle kimsenin bölgeye gelmek istemediğini savunuyor. Prof. Özaydın, Dicle Üniversitesi’ndeki bazı öğretim elemanları hakkında emniyet güçleri tarafından haklarında PKK ya da dinci örgüt sempatizanı oldukları şeklinde bir liste olduğunu ancak atılmayı gerektirecek bir suç olmayınca, uzaklaştırılsalar bile mahkeme kararıyla geri döndüklerini söylüyor.
Prof. Özaydın “Üniversitenin adı kötü olmasın diye hocaları sokağa salmadım" diyor.
İlahiyat Fakültesi’nin de kendi zamanında açılmadığını ve hakkındaki iddiaların ailesi ve yakın çevresini çok üzdüğünü belirten Prof. Özaydın, rektörlük seçimlerine birkaç gün kala yeni personel alınarak oy kullandırıldığı iddialarının asılsız olduğunu söylüyor.
Onurum söz konusu
Açıklamalarının bazı kesimlerce eleştirildiğine dikkat çeken eski rektör Prof. Mehmet Özaydın’ın eşi Sevim Özaydın ise eşinin üniversite yönetimiyle ilgili işlerine karışmadığını ancak bu
son durumun kendi onurunu da ilgilendirdiği için açıklamada bulunduğunu belirtti.
“Onur savaşını kazandık. YÖKöten birinci çıktık. Biz hep birinciyiz" diyen Sevim Özaydın, “Kaybeden demokrasi olmuştur, YÖK yıpratılmıştır. Ben bunu vurgulamak istedim" dedi.
‘Çarşaflı değilim’“15 yaşındaki oğlum Burak da bu olaylardan çok etkilendi" diyen Sevim Özaydın, “Bu devletçilerin ve rantçıların savaşıydı. Rantçılar kazandı" dedi.
Kendisine çarşaflı dendiğini hatırlatan Sevim Özaydın “Yıllarca askeriyede çalıştım. Babam askerdi. Böyle birşeyin olması mümkün değil" dedi.
Kendisinin sosyal faaliyetleri yoğun olan bir kişi olduğunu ve bunların kıskanıldığını iddia eden Sevim Özaydın, “Çok onursuzca savaş verdiler, umarım onurlu çalışırlar" dedi.
Eski ve yeni rektör hakkındaki iddialarEski rektör Prof. Mehmet Özaydın üniversitede dinci kadrolaşmaya izin verdi. Üniversite kampusu içindeki caminin kapısına bir dönem “El Fetih Camisi" tabelası asıldı.Yeni rektör Prof. Dr. Fikri Canoruç’un rektörlük yarışı için trilyonlara varan seçim harcaması yaptığı iddia edildi.Prof. Mehmet Özaydın üniversitedeki bütün öğretim elemanlarını kucaklayacak, birlik ve beraberliği sağlayacak bir yönetim içerisinde bulunmadı.Prof. Özaydın, rektörlük seçimine birkaç gün kala üniversiteye yeni öğretim elemanları aldı ve bunlara seçimlerde oy kullandırttı.Prof. Canoruç’un idari görevlerde çok uzun süre bulunmadığı, bu konuda tecrübesinin az olduğu ve zamanının çoğunu muayenehanesine ayırdığı iddia edildi.Prof. Özaydın’ın bilimsel çalışmaları yeterli düzeyde değil.