20.02.2005 - 00:00 | Son Güncellenme:
Çelikin kaleme aldığı güzel bir yazı vardı."Tarafsız kalma" üzerine...İsterseniz yazıdan bir özet yapıp, kendi fikirlerime geleyim."Modern zamanların üzerinde çok düşünülmeyen, derinlemesine tartışılmayan bazı kabulleri var. Gücünü bireyi rahat ettirmekten alıyor bu kabuller. `Bireysellik le `bireycilik arasına fark koyulmadığı için de, birey adına yapıldığı söylenen bazı şeyler, esasında `insanlığı inciten sonuçlar yaratıyor. `Tarafsızlığın yüceltilmesi bunlardan biri. Taraf olmamak, olaylar karşısında tarafsız kalmak öne çıkarılıyor. İnsanların fanatik `tarafgirlik yapması karşısında tarafsızlık insani bir düzey gibi sunuluyor. Oysa tarafgirlik nasıl kendinin çıkarı uğruna başkalarının hakkını gasp etme sonucu doğuruyorsa, tarafsızlık da kendi konforu adına başkalarının zarar görmesine seyirci kalmak anlamına geliyor..."* * * Türkiyede hep aynı insanlar konuşuyor, kamuoyunu yaratanlar da diğerleri konuşmadığı için konuşan o insanlara mikrofona uzatmaktan başka çare bulamıyorlar.Oysa bu ülkede "sessiz bir çoğunluk" var.Yıllardır bu tavrını değiştirmiyor; ne görüş bildiriyor, ne eylem yapıyor.Sadece olayları seyretmekle kalıyor."Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın" misali...Buna ister korkaklık deyin, ister adamsendecilik, isterse başka bir şey...Türkiyede benim gözlemleyebildiğim bu...* * * Ömer Çelik Başbakan Recep Tayyip Erdoğanın en yakınındaki isimlerden birisi. Biliyorsunuz bir dönem Sabah Gazetesinde yazılar da yazdı. O yüzden ikide bir "aydınlarımız vazifesini yapmıyor" diye yazıp duruyorum, o yüzden bu "sessiz çoğunluğu" harekete geçirmeye çalışıyorum. Ömer Çelik, yazısının sonunda şöyle demiş."Bireyler ve uluslar susmamalıdır. Tarafsızlık adına suskunluğun egemen olduğu yerde insanlığı inciten tavırlar at koşturur. Kendi şahsından başlayarak tüm ulusa yayılacak şekilde değerler temelinde, sadece ve sadece gerçekten yana tavır almak insanın yeryüzündeki en önemli misyonudur. İnsan cinsine soyluluk veren de budur. Clemenceau, `Konuşan ülkelerde zafer, susan ülkelerde utanç vardır derken tarihin en doğru okumasını yapmıştır. İnsanlığın kadim okulunun kapısında bilmeye cüret et yazıyordu. Artık bunun yanına yeni bir şey eklemek gerekiyor: Tarafsız kalma!* * * Türk siyasetinde hakimiyet de çoğunluğun değil, genel başkanın inisiyatifindedir. Böyle olunca da "tarafsız kalmak" bir sonraki seçim dönemi için en doğru tavır olarak özendirilir.Anti demokratik uygulamalarda bile bu duruş sürdürülür, konuşmak yerine gözlemci olma tercih edilir.Peki Türkiye böyle yoluna devam edebilir mi, demokrasimiz böyle gelişebilir mi, insanlarımız özgürleşebilir mi?Hiç sanmıyorum...Ömer Çelikin çağrısını destekliyorum.Tarafsız kalmak artık bu topluma zarar veriyor.Bu uzun yorumdan sonra gelelim esas meselemize...* * * Bazı okurlarım diyor ki..."Deniz Baykaldan ne istiyorsunuz. Böyle yazıp çizince Baykal değil, CHP zarar görüyor..."Ben de diyorum ki...Ne Deniz Baykal ile ne de bir başka liderle bizim alıp veremediğimiz bir konu yok. Yani olay kişisel değil, kitlesel...Vatandaş, hemen her seçimde tercihini değiştirmiş, hatta radikal değişiklikler yaparak oyunu sağdan sola, soldan sağa atmış.Ama nedense Baykalı nedense iktidar yapmamış.Siyasette otuz, kırk yılını geçirmiş bir kişi olarak Baykal, bu mesajı almalı ve politikanın "bilge kişisi" olmayı bilmeli.Aksi takdirde parti küçülür, erir, biter...Alaattin Yükseli seversiniz, sevmezsiniz; görevden alınmasını demokratik bulmuyorum.Bakıyorum; konuşması gereken susuyor ya da "tarafsız" olduklarını ima eden cümleler kullanıyorlar.* * * Alaattin Yüksel ve Yüksel gibi Kurultayda Baykalın karşısında olan il başkanlarının da sonuçlar alındıktan hemen sonra görevlerinden ayrılmaları gerekiyordu.Yani bir "tarafsanız", o duruşa yakışan hareketi de atmak gerekiyordu.Sözün özü...Daha iyi bir Türkiye mi istiyoruz...Bizlerin çektiği sıkıntıları çocuklarımızın çekmesini arzu etmiyor muyuz...Herkesin özgürce konuşabildiği bir toplum mu bekliyoruz...O zaman tarafsız kalmaya hakkımız yok. Tarafsız kalma... dsipahi@milliyet.com.tr