Ege Sonsuz aşkın alevi

Sonsuz aşkın alevi

14.02.2004 - 00:00 | Son Güncellenme:

Tuba ve Levent Tanık 25 yıl önce evlenmiş. Aşkları da, evlilikleri de hep konuşulmuş. Yine konuşulacak. Çünkü ayrılıp, aynı gün 2. kez nikah kıyacaklar

Sonsuz aşkın alevi






"Sevmek cesaret ister, sevilmek güven verir" derler. İzmir'in en renkli isimlerinden, Altay Teknik Meneceri Levent Tanık, sevginin güvenini yaşayan ve güvenle varlık bulan erkeklerden. Ama bu ödüle hiç kuşkusuz 25 yıllık sevgili eşi Tuba'yı sevme cesaretini göstererek kavuşmuş. Tuba&Levent Tanık evliliği, 70'lı yılların sonunda İzmir'in gözde beraberliklerinden biri olarak gündemdeydi.
Gerçekten sevilen genç işadamı Levent Tanık ile, kentin en iyi ailelerinden birinin kızı Tuba Pekin'in evliliği çok konuşulmuştu. O zamanlar bilinmese de Levent Tanık, Tuba'ya aşkını bir 14 Şubat'ta açmıştı. Ve bugüne kadar süren iki çok güzel çocukla çiçeklenen evlilik de böyle başlamış oldu.


- Aşkımız 1978'de filizlendi. O yıllar doğal güzellikler vardı ama operasyon güzelleri yoktu. Güzeli mumla aramak gerekiyordu. Alsancak güzel kız açısından bu kadar zengin değildi. İlk Cafe Plaza'da karşılaştık. Ama başlangıcımız eski Bonjur'da oldu. Çocuktuk o zaman. Aramızda 2 yaş var. Ben yetişkin sayılırken o daha çok küçük bir kızdı. Sonra Cafe Plaza'da, onun genç kızlığında tekrar farkettim doğrusu.


- Tuba'yı kandırma esprim hala anlatılır. 25 yıl önce de kızlar fala meraklıydı doğrusu. Ben de harika kahve falı bakıyordum. Fala bakanlara inanılırdı ve sonucuna göre bir sürü saçmalık da yapılırdı, bugünkü gibi. Ama ben bundan faydalandım. Bütün kızlar fal baktırırdı bana. Tuba'ya da; (Gel sana bir fal bakayım) dedim. Gelip beni can kulağı ile dinledi. 22 yaşındaydım ama saçlarımda hafif beyazlar vardı. Saçım çok genç yaşta beyazladı. Falda, (hafif kır saçlı, uzun boylu, yakışıklı bir genç seni beğeniyor) dedim. O günkü resmim oydu, kendimi tarif ettim. Bir hafta kadar hayalinde ne canlandıracak diye bekledim. Bir hafta sonra, o zamanın en güzel mekanlarından birinde Disko Saffet'te "All hang up in your green eyes" şarkısı eşliğinde dans ederken teklifimi yaptım. Çok uzun sürmeyen bir flört ve nişanlılık devresi ile evlendik. Tarih 14 Şubat 1979. Sevgililer Günü olduğunu o zamanlar bilmiyorduk.


- Ben karalıydım. Anneme (sana bir kız getireceğim ve onunla evleneceğim) dedim. Onlar o dönem benden biraz korkuyor, evliliği yürütebilirmiyim diye. Tabii kayınvalidemin korkularını da hissettim hep. Dedim ya adım çapkına çıkmış. Benim bütün arkadaşlarım iki ay sonra boşanırsın, bu iş yürümez dedi. Bu işi yürüten Tuba'nın muhteşem elektriğidir.


- Çok sevdiği öğretmenliği benim için yapmadı, istemiyorum diye. Oysa öğretmenlik aile gelenekleri. Anne öğretmen, baba profesör. Kötü alışkanlık denilebilirse içki ve sigarayı hiç ağzına sürmemişken bana eşlik etmek için başladı. Hangisini sayayım ki.


- Biz hep üçüncü şahıslar için tartıştık. Kendi aramızda hiç sorun olmadı. Ama üçüncü şahıslar için sorun yaşadık. Dedikodular gibi, ama başbaşayken kavgamız yoktur. 25. senemizde yani bu Temmuz, bir nikah daha kıymayı düşünüyoruz. Gerçekten ayrılacağız ve gerçek bir nikah yapacağız. Nikahımızı da Ahmet Piriştina kıyacak. Bir 25 yıl daha birlikte mutlu olmayı diliyoruz.

Mercedes'le başladı
. n Peki Tuba Hanım, siz ne zaman aşık oldunuz?
- Efes Oteli'nin havuzundaydık. O zaman benim bir arkadaşımla çıkıyordu. Bonjur günlerinden benim bilgim yoktu doğrusu. Havuzdan çıktım, evime gidiyorum, yolda durdu. Üzeri açık bir Mercedes'i vardı. (Nereye gidiyorsun) dedi. Eve gittiğimi söyledim. Başı sarılıydı. Bir trafik kazası geçirmiş, yaralanmıştı. Ogün beni eve kadar götürdü. İlk kez bu görüşmede, içimde birşeyler hissettim. Bu bambaşka bir duyguydu. Sonra yavaş yavaş arkadaşlarımla bana haber yollamaya başladı. Lale Cihanoğlu ve Zeynep Özbaş bana gelip Levent'in bana ilgi duyduğunu söylediler. Onlar öyle söyleyince daha dikkatli baktım. Onun bana karşı duyduklarına ben de kayıtsız kalamıyordum. Ve aşkımız başladı, 25 yıldır da sürüp gidiyor. Umarın bir 25 yıl daha böyle sürer.

Bluza karşı öpücük


- Vakko'dan mor bir bluz. Çok şıktı ve Tuba'nın gözlerinin rengini değiştiriyordu. Tuba'nın göz rengi giysisinin rengine göre değişir. Tuba'ya aldığım giysilerde gözlerinin renklerini değiştirecek şeyler seçerim. Tuba'nın bana armağanı çok anlamlıdır. Bir öpücük. Çünkü öpüçük aramızda en önemli sorundu. Evine bırakıyorum. Bütün gün beraberiz, elini filan tutuyorum, başbaşa yemek yiyoruz. Evin altında asansöre kadar götürüyorum. Hani bir öpücük alayım. Sözleninceye kadar öptürmedi kendini, o gece bana hediyesi ilk öpücük oldu.




EGE