30.04.2021 - 07:00 | Son Güncellenme:
Bülent Buda: İlk kez yitirilen puanlara değil, kaçırılan paralara üzüldüm. Trabzon basıyor. Göztepe fırsatları bozuk para gibi harcıyor. Neredeyse hızlı karşı atakların bütününde gol kokusu var. Geniş alanlarda göze hoş gelen, akan bir oyun. Trabzon basıyor ama arkasını pek düşünmüyor. Atın ikinciyi, çekin fişlerini diyesi geliyor insanın. Eşitlik golünde yine alan ve adam paylaşımında sorunlar gözlendi. Geriye yaslanmanın oluşturduğu dayanılmaz kaygı hali. Obinna yine üst düzeyde savaştı, yarıştı. Bu orta alanın egemeni benim der gibiydi. Sonunda da attırdı kendini. Diabate Trabzonlulara sanki beni niye elden çıkardınız der gibiydi. Çok koştu, nihayetinde de su kaynattı. Ya o son saniyelerde Ideye’nin direkten dönüşü? Jahovic 3 şans bulsa birini kesin atıyor. Ideye henüz siftah yapmadı galiba. Yaptıysa da epey geçmiştir üzerinden. Ndiaye uzun soluklu bir gol orucunda. Fazla acele etmesine gerek yok, lig bitiyor zaten. Halil lige nasıl başladıysa onu sürdürüyor. Kendini çok iyi hissettiği bir dönem yaşıyor Halil. Oyun alanı eylemleri yüksek aidiyet duygusunun dışa vurumu. Kutlanmayı hak ediyor. Sevilmeyi de elbette. Ünal Hoca’nın stoper seçeneklerini çeşitlendirme arayışı çok yerinde. Kerim sanıyorum ikinci kez oralarda. Fena da görünmüyor. Gözlerim onu hep 2 numarada aradığı için ben bile yadırgadım. Bu arada Alpaslan’a görücü gelenlerin sayısında artış var sanki. Neyse tekrar olacak ama üzüldüm kaçan bir milyon altı yüz bine. Tam da bayram öncesi iyi gelecekti.
Fatih Tanfer: Göztepe, Trabzonspor karşısında 88. dakikada yediği golle berabere kaldı. Ve tek kelime ile yazık oldu. Maça moralli ve büyük bir istekle başlayan, geçiş oyunlarını iyi yapan, sahada istediğini uygulayan takımdı. Bir an evvel gol bulmayı amaçlayan anlayışıyla hızlı, direkt rakip takımın kalesine etkili bir biçimde gitti. Üretken bir hücum performansı vardı. Hızlı, hareketli oyuncularıyla rakip kalede çok etkiliydiler. Birinci yarıda direkten dönen şutu, Ndiaye’nin ve Jahovic’in kaçırdığı mutlak 2 gol, 45+1’de gelen Jahovic’in golüyle devreyi 1-0 önde kapattı. Bu yarıda oyunu domine etti. İstediği stratejiyi sahada uyguladı ve maçın hakimiydi. Ve birinci yarıda büyük farkı kaçırdı. İkinci yarıda yüksek performansıyla rakibine rahat vermedi. Fizik üstünlüğü sahada belirgindi. Pas oyununu maç boyunca etkili bir biçimde yaptı. Alan paylaşımı anlayışı üst düzeydeydi. Yani futbolun gerekleri neyse yerine getirdi. Ama bir türlü ikinci gol gelmedi. Sonrası futbolda atamayana atarlar kuralı işledi. Ekuban dakikada 88’de durumu 1-1 yaptı. Ideye’nin şutunun direkten dönmesi sonrası hak ettiği galibiyeti alamadı. Emeklere yazık oldu. Ancak sahada Göztepe adına terinin son damlasına kadar mücadele eden, gurur duyulacak bir takım vardı.
Mehmet Demirtaş: Beraberliği hak etmeyecek nefis bir oyun vardı Göztepe adına. Kaçanlar ya da kaçırılanlar, şanssızlıklar ya da beceri noksanlığı yüzünden ikinci gol gelmedi. Eğer Jahovic-Ndiaye ve sonradan direkleri döven Ideye’nin pozisyonlarında ikinci golü bulacak güce sahip olabilselerdi muhteşem performans ile haklı galibiyeti yazacaktık bu satırlarda. Göztepe oyunun her anında ilmek ilmek işlediği pragmatik tavırla Trabzon geri dörtlüsünü yıprattı. Onların önünde görev alan Berat ve Baker da Göztepe akınlarını engelleyemeyince pozisyon açısından sarı kırmızılılar adına verimli bir 90 dakika oldu. Jahovic golündeki gibi pozisyonları hayli seviyor. Fakat Uğurcan ile karşı karşıya kaldığı pozisyonda ayağını düzgün konumlandıramayışından çok değerli bir anı harcadı. Savunma arkası koşularıyla Uğurcan’ı epey yordu sarı kırmızılılar. Uğurcan da Halil-Jahovic iş birliği ile geliştirilen kenar akınında başarılıydı. Hani bazı lezzetler vardır. Tadı damağınızda kalır. Tıpkı öyle bir maçtı Göz Göz adına. Galibiyete yakındılar fakat savunmada yapılan basit ama hayati hata sonucunda 1 puanla yetindiler. Oyun, disiplin ve karakter anlamında müthiştiler. Sezon sonuna yaklaştığımız bu evrede bu enerjik yapı gurur tablosu gibi. Bir de yazıyı bitirmeden, Ünal Karaman’ın dokunduğu takımlar İstiklal Marşımızı bayrağımıza dönük okuyor. Bu maçta da 22 kişi dil, din, ırk ayırmadan tek bir yöne sabitlediler kendilerini, ay yıldızlı sancağa. Harika bir görüntüydü ortaya çıkan!
SÖZÜN BİTTİĞİ YER
Bülent Buda: Süper Lig’de karşı kaleye en çok şut gönderen yabancı futbolcu Sagal’mış. Tam 60 şut. Ama dükkanı hep siftahsız kapamış. Neyse Kayseri’de 61’de kafa vuruşu ile açılışı yaptı. Lakin tren kalkalı da epey oldu. Ali Hocam, Recep Niyaz’ı 80’de oyuna aldı. O sırada Kayseri de arayı epey açmıştı. Recep’i 10 dakika da olsa görmek mi istedi sevgili hocam? Amacını kavrayamadım, bağışlayın. Ülkemizdeki hakemlerin niteliğine ilişkin kaygılıyım. Bir VAR var, iyi ki var mı diyelim? Bence hiç fark etmiyor. Futbol alanının neresine dokunursanız elinizde kalıyor. Talihsizlik Oğuz’un hemen oyunun başındaki sakatlığıyla başladı. Genç Abdülkadir’in de kötü bir gün yaşamasıyla sürdü. Murawski’nin ne menem ikinci sarıyla oyun dışı kalışı da günün tuzu biberiydi sanki. Bence sevgili Ali Tandoğan bundan böyle kulübede beklettiği gençlerle geride kalan yarışı sürdürsün. O gençlere takımın önümüzdeki süreçte çok gereksinimi olacak.
Fatih Tanfer: Denizlispor, deplasmanda Kayserispor karşısında aldığı 6-3’lük mağlubiyetle 28 puanda kalıp durumunu iyice zora soktu. Savunması son derece kötüydü. Bir de buna bireysel hatalar eklenince 6 gollü mağlubiyet ortaya çıktı. Rakibin Lennon, Avramovski, İlhan Parlak ile hareketli oyununu ve etkileyici performansını gördük. Elbette Murawski’nin 43. dakikada oyundan atılıp Denizlispor’un 10 kişi kalması da işi içinden çıkılmaz hale getirdi. (Murawski’nin atılması öncesi Sagal’a rakip ceza alanı içerisinde yapılan faulü hakem değerlendirmedi. Ve Murawski dönen topta ikinci sarı kartını gördü) Elbette tüm maçı buna bağlamak yersiz olur. Ancak hakem kararlarındaki standart da çok önemlidir. Maalesef Denizlispor’un böylesi defans hatalarının üst düzeyde, takım savunmasının ise kötü olduğu rölanti bir oyun anlayışıyla puan alması mümkün değildi. Öyle de oldu.
Mehmet Demirtaş: Türk futboluna birçok yetenek bağışlamış, futbol tarihine pek çok şey katmış Denizlispor’un bu çaresiz çırpınışlarını izlemek de bunu cümlelere dökmek de epey güç. Bu sezon rahat bir nefes alamadan geçiyor. Şöyle arkaya yaslanıp stressiz bir 90 dakika geçirdiğimizi hatırlamıyorum. Ama 36 hafta geride kalırken acıklısı bu hikayeydi. Atılan 3 gole sevinemedik bile. Bu sezon berabere biten Başakşehir (3-3) ve galip gelinen Malatyaspor (3-2) hariç hiçbir maçta 3 kez sevinç yaşamamışlardı aynı müsabaka içerisinde. Bu kez atılan 3 gole karşılık 6 kez topu ağlardan çıkarmak acı veriyordu.
Böylesine kırılgan bir savunma düzeni böylesine trajik sonuç doğuruyor. Ne diyelim, haklarında hayırlısı.