17.03.2021 - 00:01 | Son Güncellenme:
Bülent Buda: Oyunun başlangıcında dikine akışkan çıkışlar, Ankaragücü’nden iştahlı eylem ve girişimlerle skora erken ulaşma isteği ağır basıyordu ev sahibinin. Göztepeli futbolcular önlerinde hareketlenen bu duruma bir miktar seyirci. Ama tehlikeli bir davranış, bir anlayış bu. Kale önüne top indiriliyor, İrfan Can, önünde Atınç, onun arkasında Berkan üç kişiye karşı bir kişi vuruyor kafayı, bitiriyor işi. Göztepe’nin ilk etkili olduğu zaman dilimi ilk yarının uzatmaları. Bayağı geç, ertelenmiş girişimler. Onlardan da bir şey çıkmıyor. İkinci yarıda Göztepe’den eşitlik beklerken ve de bir tane bile gollük pozisyon üretemezlerken Ankaragücü topu ayağa alıp vites yükselttiğinde bir dağılma, şaşkınlık hali baş gösteriyor. Sarı kırmızılılar orta alan ile savunma yapılanmasında ne olup bittiğini kavrayamadan tabelada önce iki, hemen ardından da üç yazılıveriyor. Yani öyle bir durum ki, insanın televizyon karşısından kalkıp sarı lacivertli Ankaragüçlüleri kutlayası geliyor. Ders gibi bir yenilgi. Değerini bilmek gerek.
Fatih Tanfer: Göztepe’nin Ankaragücü karşısında 3 golle 3 puanı bırakmasının sebebi rakibinin enerjik oyunu karşısında orta sahadan başlayarak çabuk çözülmesiydi. Bu maçta takım olarak gol pozisyonu bile bulamazken çok kolay goller yedi. Direnci hiç yoktu. Bu maçın kısa bir özetini şu ifade ile yapabilirim : İrfan Can 3 gol yedi. En az 5 gol kurtardı. Takımın hali buydu. Göztepe adına olumsuzlukların çok olduğu bir maçtı. Orta sahası hiç yoktu. En büyük özelliği olan disiplinli oyundan koptu. Rakibine baskı yapamadı. Hücumun en etkili oyuncusu kaptan Halil de ikinci yarıda olmayınca hiçbir atak geliştiremedi. Ankaragücü’nün arzulu ve enerjik oyunu karşısında etkisiz kaldı. Göztepe takım halinde mental ve fiziksel bir yorgunluk içindeydi. Yüksek tempoda oynayamadılar. Ve haftalardır süren yenilmezlik serisine de son verdiler. Göztepe’nin 39 puanı var. Bu büyük bir avantaj ancak ligin bitmesine çok süre var. Ve lig sonuncusu Gençlerbirliği, İstanbul’da Fenerbahçe’yi yeniyorsa bu ligde hiçbir sonuç sürpriz sayılmaz. Göztepe öncelikle Sivas maçından başlayarak evindeki maçları kazanmalıdır.
Mehmet Demirtaş: Ankaragücü, alt sıralardan bir an önce kendisini kurtarmak için var gücüyle oynuyor. Galatasaray ve Karagümrük gibi çok kritik iki maçta hata yapmadan altı puan almışlardı. Lobzhanidze-Geraldo-Börven üçgeni boş alan buldu mu, rakiplerinin üstüne gidip kaleyi görmede başarılılar. Göztepe savunması da onlara bu alan ve açıyı ne yazık ki vermede cömertti. Alpaslan ve Atınç’ın uyumuna hayranım. Fakat Ankaragücü karşısında maçın başından itibaren bir rahatlık vardı. Yani ‘Biz beş maçtır kaybetmeden ilerledik. İşimiz sıkıntıda değil. O yüzden fazla kasmaya gerek yok’ der gibiydiler. İlk golde Börven’in iki savunmacı arasında pusuda beklerken kafayı vurması bana tuhaf geldi. 1.96’lık Atınç’ın o topu arkaya sektirmeden olduğu yerde durdurması olması gerekendi. İkinci yarıda bir şeyler değişir mi diye merakla ekran karşısında beklerken, bu maçta Göztepe’den hücumsal faaliyetler beklemenin yersiz olduğunu anladım. 61-63 arasına iki gol daha sıkıştıran Ankaragücü, istediği ve çabaladığı 90 dakikadan iyi bir galibiyet çıkardı. Maçlar kazanılır, kaybedilir. Fakat böylesine umursamaz tavır insanın canını sıkıyor. Göztepe, Ankaragücü’ne bu kadar fırsat vermeyip en azından puanla dönebilirdi İzmir’e. Daha oynanmamış pek çok maç var. Tatil moduna girmek için henüz erken. Beş haftada kazanılan maçlar sonrası övgülerimiz havada uçuştu. Bir haftada ne değişti derseniz, takım ruhu sahada yoktu.
Umutlar tükeniyor
Bülent Buda: Futbolda olabilecek tüm aksilikler Antep’te 90 dakikaya sığdı. Zaten Murawski, Recep, Mesanovic, Fabiano yok. Üstüne Özer de kızarınca o da yetmedi Mustafa Yumlu ile Kubilay sarı kart sınırını aşınca işler düşündürücü oluyor elbette. Sagal bu ligin en talihsizi. Bu denli istekli, koşan, arayışlarını sürdüren, tüm samimiyetini formasına yansıtan Sagal bir türlü gol siftahını yapamıyor. Yenildiler ama takır takır oynadılar Antep’te. Özellikle Diskerud, Cenk, Mustafa, Kubilay iyi yarıştılar. Bu arada daha ilk 18 saniyede Antep oyuna golle başlayacaktı. Mustafa Yumlu durdu üç direğin önünde. Erken golü kaleci gibi önledi. Daha yedinci dakikada Sagal gol fırsatı ile baş başa kaldı. Dedi ki olmuyor bir türlü. Yenilen ilk golde Sagal’ın yanında eğer Mustafa Yumlu olsaydı o topun yönü Denizli kalesi olmazdı. Savunmada adam paylaşımının yaşamsal önemi var. Neyse kafaları fazla yormayalım. Yaşam sürüyor. Ligin son düdüğüne değin yarışma da sürecek. Asla vazgeçmek yok.
Fatih Tanfer: Denizlispor takım olarak gol bulamazken maalesef yine kolay gol yiyen bir ekipti. Böyle olunca oyuna tutunamıyor. Direnci düşüyor. Yine yerleşim ve adam paylaşımında yapılan hatalar bu mağlubiyeti getirdi. Elbette son düdüğe kadar futbolda umutlar bitmez. Ancak takım halinde hırsının ve inancının artırması gerekir. Yoksa maalesef istenilen başarılar gelemez. Kalan maçlarda yardımlaşmanın üst düzeye çıktığı ve asla pes etmeyen bir Denizlispor’un oluşması sonrası uzun lig maratonunda bu köprünün altından çok sular akar diyerek Denizlispor’a ve sevenlerine moral vermeye çalışıyorum. Benim yapabileceğim bu.
Mehmet Demirtaş: Maç boyunca defans büyük bir savaş verdi. Özellikle de hava toplarında. Gaziantepli futbolcular bu alanda çok başarılıydılar. İkili mücadelelerde başa baş mücadele eden Denizli, top yerden yükseğe çıktıkça kaybetti meşin yuvarlağı. İlk gol de zaten bir duran top organizasyonu sonucu kafa vuruşu ile geldi. Gaziantep’in ikinci golü penaltı olsa da pozisyon öncesinde yine kaptırılan bir hava topu mücadelesi söz konusu. Bir de Mustafa Yumlu’ya gelelim. Bu sezon çok kritik maçlarda sahne aldı, kaleden toplar çıkardı, savunmasında dik durdu. Fakat bir o kadar da basit toplar kaybediyor. Üstelik üzerine gelen bir tehdit, bir pres ya da bir zorlama yokken. Metrelerce uzaklıkta rakip varken bir anda Yumlu topu rakibe vermiş, bocalamış, Denizli golü yemiş oluyor. Bu işe akıl sır erdirebilmiş değilim. Bu hafta kaybettikleri bir maçtan öte oldu. Gençlerbirliği ve Ankaragücü kazandı, Erzurum berabere. Yani direkt rakipleri puansız geçmedi. Kafayı çıkartıp bir nebze de olsa nefes almak için 5 puan gerekli. Ligin boyu kısalıyor, oksijen tükenmeye başlıyor.