11.03.2023 - 14:59 | Son Güncellenme:
milliyet.com.tr Euronews
Koronavirüs salgınının dünyaya diz çöktürdüğü, her gün binlerce insanın hayatını kaybettiği günlerdi. Çin'den yayılıp Antarktika hariç tüm kıtalara ulaşan Covid-19 pandemisi dışında, dünyanın başka bir gündemi yoktu. Temmuz 2020'de İngiliz Independent gazetesinde yayımlanan bir haber, beklendiği gibi fazla dikkat çekmedi. Haber, "Kuzey Kutup Bölgesi'nde rahatsız edici şeyler gerçekleşiyor" cümlesiyle başlıyordu.
Kuzey Kutbu'ndaki sıcaklığın dünyanın geri kalanından en az iki kat daha hızlı arttığını kaydeden haber, "Yerküre, aşırı ısınan gezegenin etkilerini ve yüksek derecede bulaşıcı bir hastalığın felaketini bir araya getiren şaşırtıcı yeni bir tehdidin daha, dünyayı sarabileceği önemli bir dönüm noktasında bulunuyor" diye devam ediyordu.
Kuzey Kutup bölgesinde hızlı ısınmaya bağlı olarak sürekli donmuş topraklar son buz devrinden beri ilk defa şimdi eriyordu. Bilim insanları ise, söz konusu erimenin uzun süredir faal olmayan virüsleri açığa çıkarma riski barındırdığını duyurdu. On binlerce ve hatta yüz binlerce yıllık olabilecek bu virüsler, kutup çevresindeki sürekli donmuş toprakların (permafrost) içindeydi.
Fransız virolog Jean Michel Claverie, aralarında modern insanın daha önce hiç karşılaşmadıklarının da yer aldığı hastalık yapıcıları serbest bırakma tehlikesi taşıdığı uyarısında bulunup, şu cümleyi kurdu:
"Bakterilerin çok uzun süre hayatta kalabileceği fikrinin kuşkusuz kabul gördüğünü düşünüyorum. Geriye bunun ne kadar süreceği tartışması kalıyor. Bir milyon yıl mı? 500 bin yıl mı? Yoksa, 50 bin yıl mı?"
Haberde, bilim insanlarının permafrost numunelerindeki virüsleri yeniden etkinleştirebildiği kaydedildi. Araştırma ekibinde yer alan virolog Dr. Chantal Abergel, "Şimdiye kadar 30 bin yıl öncesinden öteye geçmeyi başaramadık ancak bir noktada bu da gerçekleşebilir" diye konuştu.
Aradan geçen yaklaşık üç yılın ardından, CNN International 'Bilim insanları 48 bin 500 yıldır donmuş toprakta bulunan 'zombi virüsü' diriltti' başlığıyla bir haber yayımladı. Fi tarihindeki bir hastalık tarafından yayılan bir salgının kulağa bir bilim kurgu filminin konusu gibi gelse de, bilim insanları farklı düşünüyor. Dahası, ta Soğuk Savaş zamanından kalma radyoaktif ve kimyasal atıklar da buzların çözülmesiyle açığa çıkabilir.
Kuzey Yarımküre'nin beşte biri, permafrost, yani donmuş toprakla kaplı. Kutup etrafındaki tundralar, ABD Alaska, Kanada ve Rusya'nın kuzeyindeki ormanlar, binlerce yıldır permafrost tarafından alttan destekleniyor. Donmuş topraklar aynı zamanda bir zaman kapsülü gibi, virüslerin yanı sıra soyu tükenmiş bir çok hayvanın mumyalanmış kalıntıları bilim insanları tarafından ortaya çıkarıldı. Permafrost yalnızca buzla kaplı olmasıyla değil ışığın içeri süzülemediği oksijensiz ortamıyla çok iyi bir saklama alanı.
California Pasadena'daki California Teknoloji Enstitütüsü'nde yer alan NASA Jet İtişi Laboratuvarı'nda görev yapan iklim araştırmacısı Kimberley Miner, "Permafrostta endişe verici birçok şey meydana geliyor ve bu permafrostu mümkün olduğunca donmuş halde tutmamızın neden aşırı önemli olduğunu gerçekten gösteriyor" diyor.
Araştırmacılar şimdi içeride hapsolmuş bakteri ve virüslerin insanlar için ne kadar büyük bir risk oluşturabileceğini değerlendirmeye çalışıyor ve bu süreçte bazılarını dikkatlice canlandırıyor.
Aix-Marsilya Üniversitesi'nden virolog Jean-Michel Claverie ve ekibi, çok sayıda mamut yünü içeren 27 bin yıllık bir permafrost örneğinde bulunan dev bir virüs türü (Pithovirus) de dahil olmak üzere, permafrosttan birkaç eski virüsü izole etmeyi ve canlandırmayı başardıklarını bildirdi. Sibirya'nın yedi farklı bölgesinden alınan donmuş toprağı test eden Prof. Claverie ve ekibinin buldukları arasında, bulaşıcı 'zombi virüsler' de var.
Bu virüs izolatlarının çoğunun, tek bir hücreden oluşan çok küçük, basit organizmalar olan amipleri enfekte eden çift sarmallı DNA virüsleri ailesi olan Pandoraviridae ailesinden olduğu belirtildi.
Araştırma ekibi, 18 Şubat tarihinde Viruses dergisinde yayımlanan makalede "Bu çalışma, akantamoba yani kalıcı körlüğe yol açan göz enfeksiyonuna neden olan büyük DNA virüslerinin derin donmuş topraklarda 48 bin 500 yıldan fazla bir süre geçirdikten sonra bulaşıcı kalma kapasitesini doğrulamaktadır" diye yazdı. Sözü edilen 48 bin 500 yıllık virüs, toprağın 16 metre altındaki bir yeraltı gölünde yaşıyordu.
Claverie ve ekibi, güvenlik için hayvanlar ya da insanlar yerine tek hücreli amipleri hedef alan tarih öncesi virüsleri yeniden canlandırmaya odaklanıyor.
Araştırmanın yazarları, "Neyse ki, antibiyotik direnç genleri taşıyan bakteriler permafrostta şaşırtıcı derecede yaygın görünse de, yeniden canlanan tarih öncesi patojenik bir bakterinin neden olduğu bir salgının elimizdeki modern antibiyotiklerle hızlı bir şekilde kontrol altına alınabileceğini umabiliriz" diye yazdı ancak devamında şu uyarı vardı:
"Bilinmeyen eski bir virüsün yeniden canlanmasıyla ortaya çıkan bitki, hayvan ya da insan hastalıkları söz konusu olduğunda durumun çok daha feci olacak."
Sibirya'daki donmuş toprağın çözülmesi ren geyiklerindeki şarbon salgınlarıyla daha önce de ilişkilendirilmişti. Zira buradaki olağanüstü sıcak yazlar şarbona neden olan bakterilerin hayvan mezarlıklarında yeniden ortaya çıkmasına neden olmuştu.
Donmuş toprak çözüldükçe henüz bilinmeyen virüslerin gün ışığına çıkabileceğini vurgulayan araştırmacılar "Bu virüslerin UV ışığı, oksijen ve ısı gibi dış ortam koşullarına maruz kaldıklarında ne kadar süre bulaşıcı kalabileceklerini ve bu aralıkta uygun bir temaslıyla karşılaşma ve enfekte etme olasılıklarının ne kadar yüksek olacağını tahmin etmek henüz mümkün değil" diyor.
NASA araştırmacısı Kimberley Miner ise, Kuzey Kutup Bölgesi'ndeki donmuş toprağın aniden çözülmesi halinde ortaya çıkacak mikropların modern çevre ile nasıl etkileşime gireceği konusunda gerçekten bir belirsizlik olduğunu kaydediyor:
"Aslında hiçbirimizin yapmak isteyeceğini düşündüğüm bir deney değil."
Fransız Prof. Claverie, üç yıl önce tehlikenin yalnızca eriyen sürekli donmuş topraklardan kaynaklanmadığını, aynı zamanda daha önce çok seyrek nüfuslu bölgelerde artan insan ve hayvan etkinliğinin de riski arttırdığını ifade etmişti:
"Bu bir felaketin formülü. Çünkü burada hem insanlar var ve hem de yeni virüsler var. Virüsler permafrosttan doğaya salındığında ne olur? Neye uğradıklarını şaşırırlar. Oksijene maruz kalırlar ki bu virüsler için kötüdür. Işığa maruz kalırlar. Bu da onlar için kötüdür. Ve eğer hemen bir konak bulamazlarsa çok uzun süre canlı kalamazlar. Eğer (virüsler) uygun bir konakla temas ederse o zaman yeniden etkin hale gelecektir. Dolayısıyla, eğer bir insanı bahsi geçen küresel salgınla ilişkili donmuş virüslerin bulunduğu bir yere koyarsanız bu insanlar enfekte olabilir, virüsü çoğaltabilir ve yeni bir küresel salgın başlatabilir."