17.03.2019 - 01:30 | Son Güncellenme:
Katliam sonrası Christchurch kentindeki terör saldırısının ardından kenti ziyaret ederek, Müslüman toplumunun temsilcileriyle görüşen Ardern, ziyarette yas tutan Müslümanlara saygısını göstermek için başörtüsü taktı. Ardern, Hagley Üniversitesi’ndeki buluşmada topluluk üyelerine taziyelerini iletti, kayıp yakınlarının taleplerini dinledi. Ardern, sonra da Canterbury Mülteci Merkezi’ni ziyaret etti. Burada Müslüman toplumu liderleriyle görüşen Ardern düzenlediği basın toplantısında, “Burada konuştuğum Müslüman liderler Yeni Zelanda halkının genelinin hislerini paylaşıyor. Bu onların bildiği Yeni Zelanda değil. Bu, onlara kucak açan, tanıdıkları Yeni Zelanda’yı yansıtmıyor. Genel hissiyatları bu yönde” dedi.
Katliamda hayatını kaybedenlerin çoğunun, aile reisleri olduğunu da vurgulayan Ardern, ailelere ivedilikle yardımların yapılacağını söyledi. Yerel basında, gerek halktan gelen bağışlar, gerekse de devlet fonlarıyla kurbanların ailelerine ilk etapta 4 milyon dolarlık yardım yapılacağı bildiriliyor.
Bu arada Başbakan Ardern, silah edinme yasasının sertleştirileceğini açıkladı. Tarrant’ın 2017 yılında aldığı silah edinme ruhsatının bulunduğu belirten Ardern, Tarrant’ın ikisi yarı otomatik olma üzere, 5 silahının bulunduğunu ifade etti. Ardern, silah edinme yasasının sertleştirilerek, yarı otomatik silahların yasaklanmasını istediğini kaydetti. Yerel basında çıkan haberlerde de, saldırganın, ruhsatını aldıktan sonra bir poligona üye olduğunu, sık sık atış talimlerine katıldığı iddia edildi.
Ülkede güvenlik önlemlerinin üst seviye çıkarıldığını belirten Ardern, vatandaşlardan da şüpheli gördükleri durumları polise haber vermelerini de istedi.
Müebbet alabilir
Öte yandan ikinci saldırının ardından gözaltına alınan Brenton Tarrant, mahkemeye çıkartıldı. Avustralyalı saldırganın, mahkeme tarafından cinayetle suçlandığı kaydedilirken, yargıç, başka suçlamaların da yöneltilebileceğini belirtti. Emniyet yetkilileri, her iki camiye gerçekleştirilen saldırılarda ikinci bir kişinin parmağı olduğunu düşünmediklerini, nitekim tutuklanan diğer şüphelilerin saldırıda doğrudan rolü bulunduğuna ilişkin bir kanıta rastlanmadığını ifade etti.
Mahkemeye beyaz cezaevi kıyafeti, traşlı saçlar ve kelepçeyle “yalınayak” bir şekilde getirilen Tarrant’ın, pişmanlık belirtisi göstermediği, mahkemede aşırı sağcıların kullandığı selamlama işaretini yaptığı görüldü. Kefaletle serbest bırakılması talepte bulunmayan Tarrant, 5 Nisan’da yeniden mahkemeye çıkartılacak. Saldırgan, bu zamana kadar gözaltında kalacak. Tarrant’ın, ülkede ölüm cezası olmadığından müebbet hapis cezası alabileceği belirtiliyor.
Taziyeye koştular
Katliamın ardından şokta olan Yeni Zelandalılar, ülkenin farklı kentlerindeki camilerin yanı sıra kiliselerin önlerine giderek içekler bıraktı, dayanışma mesajları verdi. Yazılan mesajlarda, “Bu Yeni Zelanda değil”, “Üzgünüm”, “Müslümanlar, sizi seviyoruz”, “Asla unutmayacağız” gibi ifadeler yer alıyor. Bununla birlikte halkın, kurbanların ailelerine yönelik yardım kampanyalarına da yoğun katılım gösterdiği, ilk 36 saatte yaklaşık 2 milyon dolarlık yardım toplandığı haber veriliyor.
Bununla birlikte Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern’in, terör saldırısı nedeniyle kendisini arayan ABD Başkanı Donald Trump’tan, tüm Müslüman topluluklarına “sempati ve sevgi” göstermesini talep ettiği belirtiliyor. Yeni Zelanda basınındaki haberlere göre, Trump, Ardern’e nasıl bir yardımı olabileceğini sorarken, başbakan da ABD Başkanı’na “tüm Müslüman topluluklar için sempati ve sevgi” yanıtını verdi.
Manifestosunu Ardern’e de atmış
Yeni Zelanda’da 50 kişinin katledildiği saldırının faili Brenton Tarrant’ın, “öfke ve intikam” dolu 74 sayfalık manifestosunu, saldırıdan çok kısa bir süre önce, Başbakanlık Ofisi, ana muhalefet lideri ve gazeteciler dahil olmak üzere 70 kişiye mail attığı bildirildi. “NZ Herald” gazetesinde yer alan habere göre, Tarrant, manifestoyu saldırıdan en az 10 dakika önce Başbakanlık Ofisi’nin yanı sıra ana muhalefetteki Ulusal Parti lideri Simon Bridges, Parlamento Sözcüsü Trevor Mallard ve basın mensuplarına yolladı. Gazete, kendilerine e-posta gelmediğinin altını çizerken, saldırganın gönderdiği maillerin, Başbakanlık’ta “önemsiz postalar” kısmına düştüğü, bu yüzden de geç farkedildiğini kaydetti. Tarrant’ın ilham aldığını söylediği ve 2011 yılında Norveç’te 76 kişinin ölümüne neden olan Anders Behring Breivik, katliamdan bir saat önce aralarında Norveçli bir milletvekilinin de bulunduğu 1000’den fazla kişiye mail atmıştı.
Öte yandan saldırganın yazdığı manifestoda, kendisi için “Nobel Barış Ödülü” kazanmayı beklediği kısım dikkat çekiyor. Tarrant, söz konusu bölümde, 27 yıl hapis cezası alabileceğini ve bu cezanın sonrasında Nobel Barış Ödülü’ne layık görülebileceğini iddia ediyor.
Ensesine yumurtayı yedi
Yeni Zelanda’daki katliamın ardından yaptığı ırkçı açıklamayla tepkileri üzerine çeken Avustralyalı bağımsız Senatör Fraser Anning’e yumurta fırlatıldı. Melbourne kentinde katıldığı bir etkinlik sırasında basına konuşan Senatör Anning’in ensesine genç bir protestocu tarafından yumurta atıldı. Anning’in, 18 yaşından küçük olduğu tahmin edilen protestocuya tokatla karşılık verdiği belirtildi. Genç protestocu çevredekilerce yere yatırılırken, senatörün de gençten uzaklaştırıldığı aktarıldı. Polis ifadesinin ardından serbest bırakılan genç hakkındaki soruşturmanın devam ettiği bildirildi.
Anning “terörü meşru göstermeye” çalıştığı açıklamasında, “Yeni Zelanda sokaklarında bugün kan dökülmesinin gerçek nedeni, her şeyden önce Müslüman fanatiklerin Yeni Zelanda’ya göç etmesine izin veren göçmen programıdır. Bugün Müslümanlar kurban olmuş olabilir ama genelde saldırıları düzenleyenler onlar. Dünya genelinde Müslümanlar inançları adına insanları öldürüyor” ifadelerini kullanmıştı.
Avustralya Başbakanı Scott Morrison ise, “Senatör Anning’in, Yeni Zelanda’da vahşi, sağcı, aşırılıkçı bir teröristin kanlı saldırılarından göçü sorumlu tutması iğrenç. Böyle görüşlere, bırakın Avustralya parlamentosunu, Avustralya’da yer yok” değerlendirmesinde bulunmuştu.
Aynı gün Londra’da cemaate saldırı
Yeni Zelanda’daki terör saldırısıyla aynı gün, Londra’da da cuma namazı sırasında cemaate “teröristler” diye bağıran 2 saldırganın, bir kişiyi çekiçle yaraladığı ortaya çıktı. İngiliz “The Sun” gazetesinin haberine göre, Londra’da cuma namazı saatinde gerçekleşen olayda, iki saldırganın içinde bulundukları araçtan cemaate karşı “teröristler” diye bağırdı. Daha sonra araçlarından inen saldırganların, ellerindeki çekiçle bir kişiyi yaraladığı belirtildi. Londra’nın doğusunda bulunan ve Müslümanların yoğun yaşadığı Whitechapel bölgesinde meydana gelen saldırı sırasında, Londra Belediye Başkanı Sadık Han’ın da, Yeni Zelanda’daki saldırının kurbanlarını anmak için yakınlardaki bir camide bulunduğu aktarıldı. İngiliz polisi, Whitechapel’de Asya kökenli 27 yaşında bir erkeğin, başına “sert bir cisimle” aldığı darbe sonucu yaralandığı doğrulandı. Polis, saldırganların 3 kişi olduğunu, olayla ilgili soruşturmanın sürdüğünü kaydetti. Kamera görüntülerinde çevredekilerin, saldırganların aracına müdahalede bulunduğu da dikkat çekti.
Yeni Zelanda’daki terör saldırısında hayatını kaybedenlerin hikayeleri yürekleri burkuyor. Nur Camii’ndeki terör saldırısında hayatını kaybedenler arasında Bangladeş göçmeni 42 yaşındaki Hüsne Ara Pervin’in de bulunduğu bildirildi. Pervin’in Bangladeş’te yaşayan yeğeni Mahfuz Çavduri yerel internet sitesi BDnews24’e yaptığı açıklamada Yeni Zelanda’daki akrabalarının halasının öldüğünü söylediklerini ifade etti. Çavduri, Pervin’in felç nedeniyle tekerlekli sandalyeye bağlı olan eşi Feridüddin’i cuma namazı için camiye getirdiğini, onu erkeklerin bulunduğu bölüme bıraktıktan sonra kadın tarafına geçtiğini, silah seslerinin duyduktan sonra kocasına yardım etmek üzere erkek tarafına yöneldiğinde kurşunların hedefi olduğunu anlattı. Yeni Zelanda polisinin Pervin’in öldüğünü doğruladığı belirtildi. Saldırı sırasında dışarı çıkarılan Feridüddin’in saldırıdan yara almadan kurtulduğu ifade edildi.
Saldırının simgesi hayatını kaybetti
Yeni Zelanda’da yaşanan terör saldırısında, yaralı olarak sedyede taşınırken çekilen fotoğrafı, saldırının simge fotoğraflarından biri haline gelen Suudi Arabistan vatandaşı Muhsin el-Harbi’nin, hayatını kaybettiği bildirildi. 61 yaşındaki el-Harbi’nin, saldırıda 5 kurşunla yaralandığı, kaldırıldığı hastanede yaşam mücadelesini kaybettiği aktarıldı. El-Harbi’nin 25 yıldır Yeni Zelanda’da yaşadığı ve ticaret yaptığı belirtildi.
Öte yandan saldırıda hayatını kaybedenlerin kimlikleri de belirmeye başladı. Saldırının en küçük kurbanı, babası ve ağabeyiyle birlikte camiye gelen 3 yaşındaki Somali göçmeni Mucad İbrahim oldu. İbrahim’in ailesinin 1990’lı yılların ortasında Somali’den Yeni Zelanda’ya göç ettiği kaydedilirken, babası ve ağabeyinin ölü taklidi yaparak kurtuldukları belirtiliyor. Terör katliamının en yaşlı kurbanı ise, başkalarını korumak isterken kurşunlara hedef olan 71 yaşındaki Afganistan göçmeni Davud Nabi oldu. Saldırıda katilin açtığı ateşe engel olmaya çalışırken defalarca kurşunlanarak hayatını kaybeden 49 yaşındaki Pakistanlı Naeem Rashida ise, dünya basınında “kahraman” olarak anıldı. Birçok ailenin, olaydan sonra yakınlarından hala haber alamadığı, hayatta olup olmadıklarını bilmedikleri ifade ediliyor.