24.03.2010 - 11:18 | Son Güncellenme:
ABD’de Transatlantik Akademisi adlı düşünce kuruluşunun uzmanı Joshua Walker, ABD Temsilciler Meclisi Dış İlişkiler Komitesinde Ermeni tasarısının kabulünün ardından gerilen Türk-Amerikan ilişkilerinin, ABD-Rusya ilişkilerinde yapılmak istendiği gibi “yeniden başlatılmaya” ihtiyaç duyduğunu belirtti.
Johns Hopkins Üniversitesi Gelişmiş Uluslararası Çalışmalar Okulunda (SAIS), “Türkiye’yi Kaybetme Tartışmasının Ötesine Geçmek: Türkiye’nin Orta Doğu’daki Transatlantik Değeri” başlıklı panel düzenlendi.
Panelde konuşan Walker, Türkiye’nin özellikle son 5-10 yılda muazzam gelişme kaydeden, dinamik, her açıdan yükselişe geçen ve kendine güvenen bir ülke haline geldiğini kaydetti. Türkiye’nin günümüzde kendisine yeni bir rol bulduğunu belirten Walker, “Bana öyle geliyor ki, Orta Doğu, Balkanlar ve dünyanın bu bölgesini 600 yıl yöneten Osmanlı İmparatorluğunun küllerinden doğan bir ülke olarak Türkiye, şimdi kendisini bu topraklardaki 27 ülkenin doğal lideri olarak görüyor” dedi.
Walker, Türkiye’nin tüm tarihi boyunca batıya yöneldiğine dikkati çekerek, Türk dış politikasının da eskisinin aksine çok proaktif hale geldiğini kaydetti. Walker, “Türkiye, dış politikasını belirlerken çoğu zaman Washington’a bakardı. Bu durum artık geride kaldı” dedi.
Türkiye’nin bölge ülkeleriyle ilişkilerini geliştirme çabalarından ve bu noktada Suriye ile ilişkilerde yaşanan büyük dönüşümden bahseden Walker, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Suriye’de çok sevildiğine işaret ederek, “Suriye’de demokrasi olsa ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bu ülkede Cumhurbaşkanlığı için yarışsa açık ara kazanır” ifadesini kullandı.
Walker, konuşmasında Türk-Amerikan ilişkilerine de değinerek, Türkiye’nin ABD için taşıdığı önemin hiçbir zaman azalmadığını vurguladı.
İlişkilerde, karşılıklı ziyaretlerin en fazla sıklıkta görüldüğü geçen yılın en iyi yıllardan biri olduğunu kaydeden Walker, bu yılın ise Ermeni tasarısı yüzünden ilişkilerde en kötü yıllardan biri olmaya doğru şekillendiğini belirtti. Böyle bir tasarıdan birçok Amerikalının haberinin bile olmadığını, ancak bu durumun tersine, konuya Türkiye’de manşetlere çekilecek boyutta önem verildiğini ifade eden Walker, “Öyle görünüyor ki, Türkiye bu konuda bir fırsat gördü ve özellikle de Başbakan Erdoğan bu fırsatı ABD’ye gücünü göstermek için kullanıyor” diye konuştu.
Walker, Türk-Amerikan ilişkilerinin, aynen ABD-Rusya ilişkileri için söylenen “yeniden başlama” (resetleme) sürecine ihtiyaç duyduğu görüşünü dile getirdi.
“TÜRKİYE’NİN DEĞERİ BATI’DA KÜÇÜMSENİYOR”
Türkiye’nin transatlantik değerinin kilit önemde olduğunu ve bu değerinin
Batıda küçümsendiğini düşündüğünü ifade eden Walker, “Türkiye’nin kaybedilip kaybedilmediği” ya da “Türkiye’nin İslamileşip İslamileşmediği” konularını tartışırken daha geniş perspektiften bakılması gerektiğini belirtti.
Walker, Türkiye’nin NATO’ya hala güvenlik konusunda kritik önem verdiğini, Afganistan, Irak, İran gibi konularda Türkiye’nin ABD için çok kritik bir ülke olduğunu, Orta Doğu’ya yönelik farklı bakış açısı ve bölgenin içinde olması nedeniyle değer taşıdığını kaydetti.
Toplantının soru-cevap bölümünde de Walker, Ermeni tasarısının Türk-Amerikan ilişkilerine yansımasına dair bir soru üzerine, ilişkilerin şu ankinden daha kötü hal almayacağını umduğunu, ancak böyle bir olasılığın varlığının kendisini endişelendirdiğini söyledi.
Walker, “Kongre’deki tasarı sıfır değerde, hiçbir anlam taşımıyor ve Türkler, bunu yapmayan bir tarafı, yani Kongre’nin eyleminden ötürü ABD hükümetini cezalandırmaya çalışıyor. Başbakan Erdoğan’ın Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Namık Tan’ı hala geri göndermemesi şaşırtıcı. Belli ki bir noktaya dikkat çekmek istiyor, ama bunun zaten yapılıp yapılmadığını ve artık aşırıya kaçıp kaçmadığını merak ediyorum” diye konuştu.
Walker, bununla birlikte, iki ülke arasındaki stratejik ortaklığın hala sürdüğünü ve ilişkilerdeki gerilimin durulacağını düşündüğünü ifade etti.
“BEN DE BAŞBAKAN ERDOĞAN GİBİ YAPARDIM”
Türkiye’nin AB sürecine dair bir soru üzerine de Walker, AB’nin Türkiye’ye yönelik yaklaşımını eleştirerek, “Eğer AB, kendi ülkelerindeki Türk vatandaşlarına ya da Türk kökenlilere yaptığı gibi, Türkiye’ye ikinci sınıf vatandaş muamelesi yapmaya devam ederse ciddi bir sorunumuz var demektir ve eğer güçlü, gururlu bir ülke olsaydım, ben de muhtemelen Başbakan Erdoğan’ın verdiği karşılığa benzer karşılıklar verirdim” dedi.
Toplantıda konuşan Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Kemal Kirişçi de Türkiye’deki demokratikleşmenin önemine değinerek, Türkiye’de artık her konunun rahatça tartışılabildiğini belirtti.
Türkiye’nin bir ticaret ülkesi ve sosyo ekonomik açıdan bölgesinin entegrasyon motoru haline geldiğini ifade eden Kirişçi, bunu teşvik edenin “Anadolu Kaplanları” olduğunu söyledi.
Kirişçi, Türkiye’deki demokratikleşmenin dış politikada da yeni aktörleri ortaya çıkardığını, artık dış politikada sadece Dışişleri Bakanlığı ve ordunun değil, birçok bakanlığın, başta iş dünyası olmak üzere sivil toplumun da söz sahibi olduğunu dile getirdi.
Türkiye ve çevresinde büyük değişimlerin olduğunu, bölgedeki herkesin bu değişimlere uyum sağlamada zorlandığını kaydeden Kirişçi, “Ancak bugünün Türkiyesinin, bu değişimlerle mücadelede çok daha iyi bir pozisyonda olduğunu düşünüyorum” dedi.
“SAĞLIK REFORMU KONUSUNDA YAŞANANLARI GÖRÜNCE MORALİM BOZULDU”
Kirişçi, bir soru üzerine, anayasa değişikliği çalışmalarına da değinerek, bu konuda çok umutlu olmadığını, bunun zorlu bir konu olduğunu söyledi. Kirişçi, “ABD’de sağlık reformu konusunda yaşananları görünce, Türkiye adına moralim bozuldu. Burada olduğu gibi, eğer kutuplaşma bu dereceye varırsa insanlar bu kadar ucuz politikalara kendilerini kaptırırlarsa Türkiye’de de anayasanın yazımı kolay bir egzersiz olmayacak” diye konuştu.
Brookings Enstitüsü uzmanı Ömer Taşpınar da toplantının moderatörü olarak yaptığı yorumda, Türkiye’de Ermenistan ile imzalanan protokoller, Kıbrıs meselesi, “demokratik açılım”, AB süreci gibi birçok konuda halen ilerlemeler kaydedilemediğini savundu.
Türkiye’de “kutuplaşmanın” olduğu görüşünü dile getiren Taşpınar, “Hala askeri darbelerin olup olmayacağının sorulduğu bir noktadayız” dedi.
Taşpınar, Türkiye’nin ekonomik olarak iyi yöne gittiğini, ancak siyaset ve dış politika açısından işlerin iyi yürümediğini iddia etti.