KKTC tarafından yapılacak insani yol bölgede büyük bir gerilime yol açtı. KKTC Dışişleri Bakanlığı, Birleşmiş Milletler kontrolünde bulunan Yeşil Hat üzerindeki Pile köyüne KKTC'den kolay ulaşımı sağlamak için iş makineleriyle birlikte bölgeye geldi.
BM Barış Gücü askerleri ise yol yapılacak alana beton bloklar çekip araçlarını KKTC topraklarına park etti. İnşaat çalışmalarında arbede yaşanırken, BM askerleri Türk topraklarından Yeşil Hat’a geri itildi.
Yaşanan gerilimin ardından Türkiye ve KKTC tarafından Birleşmiş Milletler'e peş peşe tepkiler geldi.
ABD'li senatör Bob Menendez ise Türkiye ve KKTC karşıtı açıklamalarına bir yenisini daha eklerken Yunan medyası da BM ekibine Türklerin saldırdığını iddia ederek çirkin ithamlarda bulundu.
Peki Pile Köyü ve bu yapılmak istenen yolun önemi nedir? BM güçleri neden engel olmak istedi? Ankara Sosyal Bilimler Üniversitesi KKTC/Lefkoşa Hukuk Fakültesi Uluslararası Hukuk Ana Bilim Dalı Öğretim üyesi Doç. Dr. Emete Gözügüzelli, milliyet.com.tr'den Sercan Dinç'e önemli değerlendirmelerde bulundu.
Gözügüzelli'nin değerlendirmeleri şöyle; Pile Köyü 1974 Kıbrıs Barış Harekatı'ndan sonra Rumlar ve Türklerin karma yaşamış olduğu köydür. Bu köyün sembolik açıdan önemi 74'ten beri bu topraklarda hem Türk-İslam varlığını oradaki kendi kimliklerine sahip çıkarak korumaları ve bütün Rumların ve BM'nin yaptığı tutuma rağmen Pile muhtarlığı yaşadığı çeşitli sıkıntıları göğüsleyerek ve Türklere yapılan ayrımcılıkları göğüsleyerek burada varoluş mücadelelerini sürdürmeye devam ettikleri özellikle altını çizerek belirtmemiz gerekiyor.
Bu nedenle Pile Köyü'nde bulunan Türk nüfusun Yiğitler Köyü içerisindeki güzergahta toprak yol olması, ara bölgeye tabi tutulması ve özellikle bu alana gitme konusunda Türklere BM askerleri tarafından yaşatılan sıkıntılar kendi bölgelerinde yaşadıkları altyapı sorunları münasebetiyle bu sorunların giderilmesi yönünde yıllardır, 74'ten sonra Dışişleri Bakanlığı tarafından BM askerlerine, BM Barış Gücü'ne bu yönde yazışmalar olmuş, insani olarak yol yapım çalışmaları konusunda BM'nin buna izin vermesi istenmiştir.
Fakat şu an geldiğimiz noktada BM askerlerinin bugüne kadar izin vermediği yol yapımı projesi yeniden hayata geçirilmiş ve çok güçlü bir iradeyle ve bu projenin hayata geçirildiği KKTC'nin kendi bölgesinde kendi topraklarında kendi nüfusunun hayati anlamda yaşam düzeyinin yükseltilmesi bir 'getto' seviyesinden insani yaşayacak seviyeye yükseltilmesi yönünde çok önemli yol yapım projesini hayata geçirerek bu bölgede bir kalkınmanın, o bölge insanının ekonomik anlamda güçlenmesinin önünü açacak, insani anlamda refah düzeyinin yükseltileceği bir programa tabi tutularak, bir yol yapım projesine hayata geçirilmiş olması elbette çok önemli bir mesajdır.
Bugüne kadar BM askerlerinin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'ni sadece dikkate alarak Türklere yönelik yapılacak herhangi bir refah artırıcı insani bir kalkınma stratejisini engelleyen siyasetini artık Türkler tarafından kabul edilemez olduğunu buna 'dur' denileceğinin de net bir mesajı olduğunu görmekteyiz.
Bu yol projesinde esas önemli, çarpıcı olarak nitelendireceğimiz KKTC devlet statüsünün ve siyasi iradesinin egemenlik yönünde tekrar bütün taraflara hatırlatılan duruşla kendi otorite ve egemenlik alanındaki topraklarda hiçbir müdahaleye izin vermeyeceğine bugüne kadar BM askerlerinin yanlı ve tamamıyla uluslararası hukukun dışında objektif olmayan kendi misyonu dışında bir tavırla Rum-Yunan siyasetini izleyen net karşı duruş sergileyen artık bir sürece girildi.
Bu süreçteki kıvılcımının Maraş'ın açılması konusunda atılan adım olduğunu söyleyen Gözügüzelli sözlerine şöyle devam etti;
Maraş'ın açılması bu toprağın KKTC toprağı olduğu ve egemenlik yetkisi altında olduğunun göstergesidir. Bugün de ara bölgeyle ilgili yaşanan bu krizin en önemli ivmesi bu egemenlik gücünün uluslararası camiaya ve başta BM'ye hatırlatılması meselesinde çok net ve kararlı bir duruşta Kıbrıs Türklerinin bu otoriteli gücünün Türkiye'nin jeopolitik gücü ekseninde sahaya yansıtmasıdır.
Pile Köyü'nde yapılmak istenen yolun önemi... KKTC'nin otoritesi ve egemenliğinin BM'ye veya GKRY'ne hatırlatan bir tutumla bir güçlü irade ortaya koymuştur. Bu iradesine dayanarak 74'ten beri bugüne kadar Yiğitler'de Pile yolu yapılması konusunda Rum tarafınca yapılan pek çok girişimin engellenmesi neticesinde hiçbir adım atılamamışken bugün çok daha farklı ve güçlü bir iradeyle net bir irade ortaya koyan Kıbrıs Türk Devleti burada BM'ye de kendi egemen gücünü hatırlatmıştır.
Burada sergilenen bu güç aynı zamanda Kıbrıs Türk yurttaşlarının geleceğinin bir oldubittiye izin verilmeyecek şekilde tamamıyla uluslararası hukuka uygun bir şekilde hayat standartlarını ve bulundukları yerleşim yerinde Yiğitler Köyü ile aralarında olan bağlantının tesis edilmesi, bu köyde kalkınmanın sağlanması için çiftçilerin köy yollarını kullanabilmesi, arazi yollarına ulaşabilmesi, daha üretken ve verimli hale gelebilmesi için bu yol yapımı konusunda Türk tarafı göstermiş olduğu kararlılıkla çok önemli bir adım atmıştır.
Zira bu adım bugüne kadar BM tarafından engellenmiştir. Peki bu engellemelere dur diyen bir KKTC'nin buradaki pozisyonu nedir diye baktığımızda birincisi; bu konu BM'nin müdahale edebileceği bir konu değildir. Ne askeri bir nitelik arz etmektedir. Ne toprak gaspı söz konusudur. Burada tamamıyla insancıl nitelikte yol yapımından bahsedilmektedir. Bir yol projesine dahil tahammül edemeyerek insanların kendi yerleşim yerlerine gidip gelmesinin imkanının sağlanmaması için BM askerlerinin esas olarak ortaya koyduğu tavır tamamen uluslararası hukukun ihlalidir, insan haklarına ihlalidir.
KKTC yetkilileri insan haklarına temelli saygıdan kendi yurttaşlarına anayasanın verdiği yetkiyle sosyal refahının ulaşım imkanlarını sağlaması adına egemenlik otoritesini ortaya koymuştur.
Kesinlikle kabul edilemez. Bu söylemler tamamıyla propaganda amaçlıdır. Burada 74'ten beri yaşam mücadelesi veren Kıbrıs Türkleri BM askerlerinin zorluklarıyla kendi yerleşim yerlerine gitme-gelme yönünde mücadele verirken Rum tarafı tamamen daha yanlı bir şekilde hareket eden bir BM görüyoruz.
Zira ara bölge olarak geçen Kiracıköy gibi Triolli Denya bölgelerde Rumlar GKRY'ne çok rahat bir şekilde gidip gelebilmekte. Hiçbir müdahaleye karşı karşıya kalmamaktayken Türkler, Türk tarafına geçme yönünde binbir zorlukla karşı karşıya kalabilmektedir. Dolayısıyla bu söylemlerin askeri nitelik taşımadığını, burada yaşayan yerli halkın insani bir sorun olduğunu ve insan haklarına aykırı bir durumla karşı karşıya kalınan bir durumdur. Herhangi bir askeri nitelik söz konusu değildir.
En önemli sebep KKTC'nin Kıbrıs Türklerinin kendi egemen yetki alanlarını bu sahada hissettirmeleri ve Kıbrıs Türkü'ne sahip çıkan siyasi bir duruşla ve anlayışla hareket etmelerini Rum tarafını ve BM askerlerini rahatsız etmiştir. Çünkü BM askerleri bugüne kadar BM'nin Barış Gücü'nün her 6 ayda bir yenilenme sürecinde uzatma süreciyle ilgili Türk tarafından da görüş alması gerekirken BM gücü hiçbir zaman Türk tarafının görüşlerine başvurmadan tamamıyla Rum tarafı ekseninde Rumlardan aldıkları görüşle BM'ye rapor sunulmakta ve bu rapor her 6 ayda bir uzatılmaktadır.
BM askerlerinin adada bulunma yetkisi neye dayanmaktadır? Bu yetki tamamıyla adada ateşkese dayalı bir düzen olmasından ötürü askeri nitelikte bir durumun varlığı olup olmadığının tespit edilmesi ve bunların raporlanması, insani yardım konusunda rol üstlenmeleriyle alakalıdır. Fakat görüyoruz ki BM askerlerinin adadaki pozisyonu tamamıyla yanlı, Hristiyan lobisine destek veren ve tamamıyla adadaki Türk ve Müslüman halkı gözardı eden insan haklarını ihlal edici yönde hareket eden tamamıyla işlevselliğini yitirmiş bir pozisyondan bulunduklarını görmekteyiz. Artık BM askerlerinin ve Barış Gücü'nün Kıbrıs'tan ara bölgeden gitmesi gerektiği de bu konu da net bir şekilde vurgulanması gereken bir dönemdeyiz. Zira dünya 5'ten büyüktür söyleminin burada ne kadar önem arz ettiğini de Kıbrıs meselesindeki BM Barış Gücü askerlerinin adada bulunduğu konumdan net bir şekilde anlaşılmaktadır.
BM güçlerinin yol projesine engel olma gayesi tamamıyla Rum otoritesinin ortaya sağladığı ama bugün yerinde yeller esen anayasasıyla uluslararası alanda hiçbir hukuki geçerliliği olmayan bir devletin BM tarafından jeopolitik sebeplere dayanarak tanınması ve sadece Rumların dikkate alınmasıyla kurulan bir sistem. Bu sistemle Türkleri azınlık duruma sokma gayreti içinde güdülen bir çaba ve gayretin temsilcileri adına BM askerleri adada bulunmaktadır. Dolayısıyla bu temsilcilik dönemi Pile'de yaşanan Türk otoritesinin ortaya koyduğu kararlılık, Kıbrıs Türk özel harekatın ortaya koyduğu yüksek hassasiyetle artık sona ermiştir. Bu da dünyaya büyük bir mesajdır.
Kıbrıs Türkü'nün BM'nin ekseni etrafından ortaya konan ve ısrarla federasyon diye yıllarca Kıbrıs Türk'ünün geleceği çalınan bir siyasi yok oluşa izin verilmeyeceğinin de net bir mesajıdır.
Çarptırdıkları bu söylem üzerine şunu belirtmek gerekiyor; Bu topraklarda yaşayan Türkler ve Türk köyüne yönelik yapılacak yol yapımı projesinde Türk tarafının BM askerlerinden icazet alması gereken bir durum yoktur. Fakat buna rağmen BM askerleri bir yol yapımına dahi Yiğitler Köyü'ne insanların rahat gidip gelmesi, Türk köyüne ulaşması noktasında bir tahammülsüzlük sergilemektedirler.
Dolayısıyla bu tahammülsüzlüğe destek olan ABD'li senatör Menendez'in de ifadesi tamamıyla Yunan lobisine yapmış olduğu bir jest söylemidir. Menendez'e sormak gerekiyor;
* İnsan haklarına yönelik bu köyde yaşayan Türk nüfusa bir yol projesi yapmak mıdır suç?
* İnsani olarak burada yaşayan insanların dünyada çağdaşlık olarak nitelendirilen medeniyete zira yol medeniyettir. Bu medeniyete ulaşmaları ve insanca kendi bölgelerine gidip gelmeleri midir suç?
'İnsan hakları' diye bahseden bu zatlar ortaya koydukları bu söylemlerle tamamen siyasi, tamamen yanlı, kabul edilemez ve tarihi gerçekliği çarptıran bir duruşla Kıbrıs meselesinde tamamen bu çerçevede Kıbrıs'ı sözde Yunan adası olarak gördüklerinden bu söylemleri yapmaktadırlar. Bu da kesinlikle kabul edilebilir bir söylem değildir. Uluslararası hukukta esas en önemli temel kaide uluslararası barış ve güvenliğin sağlanmasıdır. Uluslararası barış ve güvenliğin sağlanması da insan haklarına ve bu ada üzerinde var olan Kıbrıs Türklerine eşit ve korucu egemen haklarına saygıdan geçer. Siz bunu gözardı edemezsiniz. Bu ifadeler bir nefret suçudur.
Pile'de sergilenen bu kararlılık KKTC'nin bundan sonraki süreçte uluslararası camiada tanınması yönünde ortaya konan güçlü iradenin kararlı bir şekilde daha da ileriye götürülceği ve tanınma sürecinin başladığının net mesajıdır.