14.08.2022 - 07:01 | Son Güncellenme:
Efnan Atmaca - Uzun uzun cümleler kurup, sıfatları arka arkaya dizmeye gerek olmayan isimler vardır hani, işte Brad Pitt onlardan biri. Adını söylediğimizde bile anılarımız canlanıyor, kadınların yüzünde çapkınca bir gülümseme beliriyor. Erkekler ise kıskançlıklarını gizlemek için usta oyuncunun yakışıklılığının ve başarılı kariyerinin hakkını verme yoluna gidiyor.
İlk “Thelma ve Louise”deki yakışıklı çocuk olarak tanıdık onu. Küçücük bir rolü vardı ama izleyenlerin aklında hiç silinmeyecekcesine kalmıştı. Sonra Robert Redford’un yönettiği “Bizi Ayıran Nehir”le çıktı karşımıza. Yavaş yavaş çoğalan hayran kulübü “İhtiras Rüzgârları”yla zirveye oturmuştu ki itiraf etmeliyim benim de favorimdir. “Yedi”, “12 Maymun”, “Kapışma”, “Dövüş Kulübü”... Kim Tyler Durden’ı unutabilir ki! “Benjamin Buttun’ın Tuhaf Hikâyesi” kült sıfatı ardına taksa da onun kariyerinin belirleyici noktası “Soysuzlar Çetesi” oldu. Çünkü bu filmde sarkastik gülüşünü çekiciliğinin önüne çıkarmayı tercih etti ve o ana kadar ona yakıştırılan sıfatların gölgesinden çıkıp, farklı bir Brad Pitt ile tanıştırdı herkesi.
Art arda kült olmuş filmlerle yeteneğini kabul ettirdi böylelikle Brad Pitt. “Thelma ve Louise”deki yakışıklı çocuktan çok daha fazlasıydı artık. Sinemada emin adımlarla yükselirken Jennifer Aniston pek çok genç kızın hayallerini yıkıp, taktı Pitt’in parmağına yüzüğü. Brad ve Jen bir elmanın iki yarısı zannederken “Güzel ve güçlü kadın sahneye çıkmadan film bitmez” misali Angelina Jolie yırttı attı bu pek de sahici olmayan örnek “Amerikalı mutlu çift” tablosunu.
Son viraj
Brangelina’nın bir parçası hâline gelince Pitt, artık yakışıklı ve yetenekli bir oyuncu olmanın ötesine geçti. Biyolojik ve evlatlık çocuklarıyla ailelerini genişletirken Pitt’in dünyaya duyarlı tarafına da şahit oluyorduk artık. Politik bir duruş sergileyip, sadece bir Amerikan kahramanı değil evrensel bir kişilik olarak takdir topladı. Pitt ve Jolie, ilk biyolojik çocukları, Shiloh’un fotoğraflarını 4 milyon dolara sattı. Para Afrika’daki çocuklar için çalışan vakıflara bağışlandı. Sonra da kendi vakıflarını kurdular ve yardıma muhtaç olan insanlar için ellerinden geleni yapmaya devam ettiler.
Gün oldu bu rüya çiftin de sonu geldi. Film “Sonsuza kadar mutlu yaşadılar” diye bitecek sanırken, boşanıverdiler. Hem de ne boşanma! Hâlâ bitmedi aralarında çekişme. Özel hayatındaki bu yıkım zor günler yaşatsa da Brad Pitt’e, o küllerinden yeniden doğdu. Yaşadıklarının ve yaşının verdiği olgunlukla daha bir ‘kalender’ oldu. Hatta özel hayatındaki çalkantıyla en iyi performansı, dolayısıyla ona Oscar kazandıran performansı “Bir Zamanlar... Hollywood”da aynı döneme denk geldi. Kendi neslinin büyük yıldızları kariyerlerinde zirve yaptıkları yoldan devam ederken, Pitt hayatının her döneminde zekice kariyer dönüşleri yaparak sürekli şaşırttı ve kendine hayran bırakmayı başardı.
Şimdi ise yepyeni bir Brad Pitt ile tanıştırıyor bizi. Kendiyle dalga geçebilen bir adam artık o. Hem “Suikast Treni”ndeki rolüyle hem de gündelik hayatında verdiği mesajlarla. “Kariyerimin son virajına girdim” diyor Pitt bu film için. Pek çok kez yeniden doğan Pitt bakalım bu son virajı da aldıktan sonra bizi hangi maceralara ortak edecek? Laf arasında yeni sürprizlerine açık olmamızı da söylüyor. Bir meslek büyüğüm futbolculardan bahsederken, “Ben futbolcunun zeki, çevik, akıllı ve yakışıklısını severim” diye yazmıştı. Konu Brad Pitt olunca ben de bu yazıyı “Ben oyuncunun zeki, yetenekli, merhametli, duyarlı ve yakışıklısını severim” diye bitirmeyi yakıştırıyorum.