03.02.2023 - 06:58 | Son Güncellenme:
Derleyen: Fazilet Şenol / Milliyet.com.tr - Takvimler 2009 yılının Şükran Günü'nü gösteriyordu. Ailesini Utah'ta ziyaret etmek isteyen 26 yaşındaki ABD'li tıp öğrencisi John Edward Jones, ziyareti sırasında 10 arkadaşıyla birlikte Nutty Putty Mağarası'nı keşfetmek istedi. Jones, yeraltı tünellerini keşfetme konusunda kapsamlı uzmanlığa sahip macerayı seven tecrübeli bir mağaracıydı. Nutty Putty Mağarası ise doğada benzerine oldukça nadir rastlanan sıra dışı bir mağaraydı. Bu yeraltı mağarası her yıl binlerce insanı çeken, çeşitli kaya oluşumlarının yanı sıra zarif sarkıt ve dikitleri içeren kendine ait unsurlar barındırıyordu. Her yıl binlerce insanın dikkatini çeken bu mağara, Jones ve arkadaşlarının da ilgisini çekmişti. Ancak bu mağaranın onun yıllar sonra da adıyla birlikte anılmasına sebep olacak trajik bir sona doğru hazırlayacağından habersizdi.
Çeşitli bölümleri olan mağarada John Edward Jones ve arkadaşları 'The Big Slide' olarak adlandırılan bölgeye gitmeye karar verdi. Ancak bu bölgenin bazı yerleri henüz haritalandırılmamıştı. Edward Jones ve arkadaşları da 'Doğum Kanalı' denilen henüz keşfedilmemiş bir bölgedeydi. Jones ise bu bölgede sürünerek keşfine devam ediyordu. Kafası önde bir şekilde dar bir geçite girmeye çalışan genç mağaracı, buraya girdikten sonra geri dönmekte oldukça zorlandı. Geriye dönüş için tek çaresinin bir açıklık bularak ayağa kalkmak olduğunu düşündü. Ona göre ancak bu şekilde geriye dönüp ilerleyebilecekti.
ÇAMAŞIR MAKİNESİ KAPAĞININ ÇAPI KADARDI
Kararını veren Jones ilerlemeye başladı. Ancak ilerledikçe daha da sıkıştı, geriye dönmek için çaba gösterdiğinde ise bu sıkışıklığın içine daha da düştüğünü fark etti. Bütün bu çabalarından sonra genişliği 25, yüksekliği ise 45 cm olan bir yerde takılı kaldı. Sıkıştığı yerin genişliği yalnızca bir çamaşır makinesi kapağının çapı kadardı. Ancak Jones bu sıkışıklığa rağmen ilerlemeye devam etti ve sonunda tamamen sıkışarak olduğu yerde kaldı. Bulunduğu yerden kurtulmak için debelenmenin hiçbir fayda etmediğini fark edince çaresizlik içinde kardeşi Josh Jones'a seslendi.
Josh Jones, kardeşinin bulunduğu yere giderek onu kaldırmak için kardeşini baldırlarından yukarı çekmeye çalıştı. Fakat bu çaba kardeşini kurtarmaya yetmedi. Üstelik yaptığı bu şey kardeşinin baş aşağı bir şekilde tünelde kalmasına sebep oldu.
Her şey bunlarla da sınırlı değildi. John Edward Jones'un kolları gövdesiyle birlikte tünelde sıkışmıştı. Kardeşi için tek başına bir şey yapamayacağını anlayan Josh Jones ise onun için yapacağı en iyi şeyin mağaranın dışına çıkarak yardım çağırmak olduğunu fark etti.
ANİDEN ÇEVRİLSE BİLE ÖLÜMLE BURUN BURUNA GELECEKTİ
Birkaç saat içerisinde yüzlerce kişiden oluşan yardım ekibi mağaranın etrafında toplanarak John Edward Jones'a ulaşmaya çalıştı. İlk kurtarma görevlisi ulaştığında Jones tam 3 buçuk saattir yerin altında, baş aşağı bir durumda sıkışmış vaziyetteydi. Sıkıştığı yer mağaranın girişinden 120 metre ileride ve yerin 30 metre aşağısındaydı.
Kurtarma ekipleri onu hiçbir şekilde kendi güçleriyle çekemeyeceklerini anladıklarında bir makara sistemiyle yukarı çıkarmaya çalıştılar. Çünkü bulunduğu pozisyondan dolayı başka bir şansı yoktu. Saatlerdir baş aşağı duruyordu ve kalbi kanını vücudun geri kalan kısmına pompolamakta zorlanıyordu. Hatta bölgeye gelen doktor, Jones'un ani bir şekilde baş aşağı çevrilmesiyle dahi ölümle burun buruna geleceğini söylemişti. Kurtarma ekipleri Jones'u kurtarmak için halat sistemini kurduklarında o tam 8 saattir baş aşağı şekilde kalmış bir pozisyondaydı. Jones bu pozisyonda kurtarılmayı beklerken hamile olan eşiyle de bir görüşme yapmıştı. Ancak artık yorgunluktan bitkin düşmüştü ve sesi gitgide zayıflıyordu.
BACAK KEMİKLERİNİN KIRILMASI GEREKİYORDU
John Edward Jones'un kurtarılmasındaki tek zorluk onun baş aşağı sıkışması değildi. Bulunduğu pozisyondan ötürü tünelden çıkabilmesi için bacak kemiklerinin kırılması gerekiyordu. Çünkü sıkıştığı yerin tavanı çok alçaktı. Saatlerdir bulunduğu baş aşağı pozisyonda sıkışmış olan Jones'un bacak kemiklerinin kırılması onu öldürecek olsa bile kurtarma ekibinin denemekten başka çaresi yoktu.
Kurtarma görevlileri halatı kurduktan sonra artık akciğerleri kan dolduğu için nefes almakta bile zorlanan Jones'u son bir kuvvet çekmeye çalıştılar. Çekim işlemi başladığında bulunduğu yerden biraz daha yukarı çıkan Jones, kurulan halat sisteminin yıkılmasıyla daha da derine saplandı. Kurtarma ekibi ve Jones ilk başladığı noktaya geri döndüler. 24 saatten fazla zaman geçiren Jones ise artık kurtarma ekiplerine cevap veremez hale gelmişti.
ÖLÜ BEDENİ HÂLÂ MAĞARANIN İÇİNDE
Uzun süren uğraşlara rağmen kurtarma ekibi artık cevap alamadığını bildirince Jones'un ölümü tüm ülkeyi ayağa kaldırdı. Ölüm sebebinin kalp krizi mi, boğulma mı yoksa beyin kanaması mı olduğu aradan geçen 14 yıla rağmen hâlâ bilinmiyor.
Yaşanan trajedinin en acıklı yanlarından biri de ölü bedeninin hâlâ mağaradan çıkarılamamış olması. Bedeni çıkarmak için akıllara parçalayıp çıkarmak gelse de bunların hiçbiri yapılmadı ve Jones ebediyete kadar mağaranın içinde bırakıldı.
Yaşanan olaydan sonra mağaracıların benzer bir durum yaşamaması ve Jones'un bedeninin rahat bırakılması için görevliler mağara girişini çimentoyla kapattı. Bugün John Edward Jones'un cansız bedeni hâlâ son saatlerini geçirdiği o daracık tünelin içinde bulunuyor.