07.05.2023 - 07:00 | Son Güncellenme:
Ege Doğaç Erdoğan - 1789 yılı deyince akla ilk gelen tarihsel olay, kuşkusuz ki Fransız Devrimi’dir. Ancak bugünkü konumuz aynı yıl içinde gerçekleşen apayrı bir gelişme ile ilgili. İngiliz nüfus bilimci Thomas Malthus 1789 yılında “Nüfus Artışı Hakkında Araştırma”yı yayınlamıştır. Malthus’a göre, nüfus geometrik bir şekilde artacak, ancak besin kaynakları aritmetik olarak çoğalacaktır. Bu insanlık için korkunç bir durum olacaktır, çünkü herkesi doyurmak imkansız hale gelecektir. Malthus’un bu teoremi, günümüzde pek de geçerli değil, zira teknolojik gelişmeler sayesinde dünya nüfusuna yetecek hatta artacak kadar gıda üretmek mümkün. Mümkün ama tabii bu da bir siyasi ve ekonomik bir tercihe dayanıyor. Bu yüzden nüfus kontrolü halen yüksek öneme sahip. Birleşmiş Milletler’in (BM) tahmini verilerine göre, Hindistan’ın haziran ayı sonunda Çin’in önüne geçerek dünyanın en kalabalık ülkesi olması bekleniyor. Hindistan’ın nüfusunun 1 milyar 428 milyona ulaşması, Çin’in ise 1 milyar 425 milyonda kalması öngörülüyor.
Nitelik-nicelik...
1947 yılında bağımsızlığını kazandığından beri Hindistan nüfüsuna 1 milyarı aşkın insan eklendi. 1950’ler ve 60’larda ölüm oranının gelişen tıpla beraber azalması, özellikle şehirlerde bebek ölümlerinin düşmesi gibi sebeplerle büyük bir nüfus artışına tanık olan Hindistan, ilk kez 1976 yılında bir ulusal nüfus kontrolü politikası oluşturdu. Her ne kadar şu an dünyanın nüfusu en fazla ülkesi olsa da Hindistan’ın nüfus artış oranı giderek düşüyor. Kadın başına 1950’de 5.7 doğum düşerken, şu anda 2. dünyanın genelinde de geçerli olan doğum oranının düşmesi olgusu, Hindistan’da aynı şekilde tezahür ediyor. Burada önemli olan konu ise nüfusun niceliğinden ziyade niteliği. Hindistan dünyanın en genç nüfuslarından birine sahip. Şu an ortalama yaş 28, fakat bunun 25 yıl sonra 34’e yükseleceği öngörülüyor. Hindistan’ın halihazırdaki genç nüfusunu ekonomik kalkınmaya dönüştürmesi için kısıtlı bir zaman var. Örnek olarak Batı Avrupa’da 60 yaş üstü nüfusun %15’den % 30’a çıkması 75 yıl sürmüşken, hesaplamalara göre bu Hindistan’da sadece 34 yılda olacak. Hindistan’ın bu genç nüfustan yararlanması o kadar da kolay değil. Çin ile kıyaslayacak olursak BM verilerine göre Çin’de şehirleşme oranı % 65’ken Hindistan’da ise bu oran sadece % 33.
Kalabalık ailelere sahip Hindistan halkı giysileriyle, baharatlarıyla, kültürüyle çok renkli...
Kuzey-güney zıtlığı
Hindistan’da ulusal bir nüfus politikası güdülmesini güçleştiren en büyük sebeplerden biri, ülkenin kuzeyi ile güneyi arasında muazzam demografik farklılıkların bulunuyor oluşu. Kuzeyde yoksulluk, sağlık ve eğitim seviyesi düşükken güneyde şimdiden giderek daha geç vefat eden zengin bir kesimden bahsetmek mümkün. Bir başka zorluk ise kadın ve erkekler arasındaki eşitsizlik. Hintli kadınların sadece % 23’ü maaşlı çalışan sınıfına dahil. Bu durumda herkesi kapsayacak tek bir politika gütmek imkansız. Ülkenin genelinde halen büyük ölçüde yoksulluk gözlemleniyor. Tarıma dayalı üretim açısından nüfus fazlalığı olumlu olsa da nüfus artışındaki düşüş ileride yaşlı kesimi destekleyecek genç çalışan grubun yetersiz kalmasına sebep olabilir. Olumlu tarafından bakacak olursak Hindistan nüfusunun % 47’si 25 yaşın altında. Genç olmalarından öte bu nesil liberalleşmiş bir ekonomi döneminde büyüdü. Teknolojiyi bilen ve dijital okur yazarlık seviyesi yüksek gençlerin ekonominin kalkınmasında oynayacağı rol Hindistan’ın geleceği için belirleyici olacak. Kısacası her ne kadar genç nüfusa sahip olmak bir avantaj olsa da Hindistan’ın demografik yapısındaki dengesizlikler, sanayileşmede ileri seviyeye gelememiş olması gibi sebepler, Çin’de gördüğümüze benzer bir kalkınma hamlesini zorlaştırıyor.
BM Güvenlik Kurulu’nun yapısı değişir mi?
Dünyanın en fazla nüfusa sahip ülkesi olmanın uluslararası ilişkiler arenasında nasıl yansımaları olabilir diye sorarsak aslında pek de fazla bir değişiklik olmayacağı cevabına ulaşırız. Ancak yine de Hindistan’ın yıllardır üzerinde direttiği Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi Daimi Üyesi statüsüne gelme isteği, belki daha kuvvetli bir şekilde artık gündeme taşınabilir. Fakat BM Güvenlik Konseyi’nin yapısının İkinci Dünya Savaşı’nın kazananlarına göre (oldukça zamanın gerisinde, çağdışı bir yapı olduğu gerçeği yadsınamaz) olduğunu hatırlarsak, Hindistan’ın bu konuda çok umuda kapılmaması yerinde olacaktır.
Çin’in nüfusu gerilemeye başladı
Dünya genelinde okullarda sosyal bilgiler derslerinde öğretilen “Dünyanın en fazla nüfusa sahip ülkesi Çin’dir” bilgisi artık değişiyor. Bunun en büyük sebebi ise Çin hükümetinin yıllardan beri uyguladığı olağanüstü nüfus kontrol politikaları. Uzun yıllar tek çocuk politikasını yürüten Çin, insan haklarına aykırı şekilde nüfus politikaları güttüğü iddialarıyla dünya kamuoyunda çok eleştirilmişti. Baskıcı yöntemlerle de olsa Çin nüfus artışını durdurmakla kalmayıp, 2022 yılından itibaren ilk defa azalan bir nüfusa sahip olabildi. 21. Yüzyıl’ın sonunda Çin’in nüfusunun bir milyarın altına inebileceği tahmin ediliyor.