13.10.2012 - 02:30 | Son Güncellenme:
Yunus Emre Şahinyesahin.emre@gmail.com
Öyle bir sinema sitesi düşünün ki istediğiniz filmi değil sizin için seçileni izliyorsunuz. Gişe ya da kült, belki bir kısa film, belki de bir belgesel. 2007’de kurulan Mubi, işte bu konseptle ortaya çıkmış bir sinema platformu. Efe Çakarel, bu siteyi kurarken sadece bir sinema platformu olarak tasarlamamış, aynı zamanda insani yanlarını da dahil etmiş. Martin Scorsese gibi dünyaca ünlü yönetmenlerin de desteğini alan platformun üye sayısı ise her geçen gün artıyor. Sinema sektörünün yavaş yavaş dijitale kaydığı şu günlerde farklı bir alternatif sunan Efe Çakarel’den Mubi’yi dinledik.
Mubi’yi kurma fikri nasıl ortaya çıktı?
Bundan beş yıl önce Tokyo’da bir kafede oturuyordum ve “In The Mood For Love”(Aşk Zamanı) adında sevdiğim bir filmi seyretmek istedim bilgisayarımdan. Japonya dünyanın en büyük beş film pazarından biri ama ilginç bir biçimde dijital hiçbir servis yoktu. Önümüzdeki 10 yıl içerisinde ‘entertainment’ pazarının internete kayacağını biliyordum. İşte, o an doğdu
Mubi fikri. Hemen çalışmalara başladık ve o yıl içerisinde,
2007’de Mubi’yi kurduk.
Mubi’yi anlatır mısınız? Mubi’nin amacı nedir?
Mubi her güne yeni bir film konseptiyle farklı bir hizmet sunuyor. Siz üye olduğunuzda her gün yepyeni bir filmle buluşuyorsunuz ve yarın ne çıkacağını bilmiyorsunuz. Bunu biz her gün yepyeni sanki bir sürpriz gibi de sunarak sürekli hale getiriyoruz. Hani bir arkadaş grubunuz vardır, bir evde bir araya gelir ve film izlemek istersiniz. Bu süreçte tartışmaya koyulur, ne izleneceğine karar verilemez. Sonra biri çıkar, şu filmi izleyelim der ve herkes tamam der. Mubi aslında o kişi. Arkadaş grubunuzdan sevdiğiniz bir karakter gibi... Bu yüzden Mubi’nin insancıl bir yanı da var.
Filmleri nasıl seçiyorsunuz peki? Sansür uyguluyor musunuz?
Filmlere seçici kurulumuzla birlikte büyük bir titizlikte karar veriyoruz. Yarın günün filminin ne olacağını takım içerisinde devamlı tartışıyoruz. Hemen her ülkenin sinemasından filmler koyuyoruz. Sansüre gelince; hiçbir filmden kesme yapmıyoruz. Mesela geçen hafta İngiltere’de günün filmi Just Jaeckin’in “Emmanuelle” filmi idi. Türkiye’de bu filmi göstermemeye karar verdik. Göstermediğimiz filmler tamamen erotik içeriğinin belki yanlış anlaşılacağı yüzünden. Onun dışında politik konularda görebileceğiniz en radikal, en farklı düşünceleri destekleyen bir platformuz.
Hiç koymayacağınız filmler var mı?
Tamamen eğlendirmeye dayalı, iyi sinema olduğunu ‘hissetmediğimiz’ filmleri koymuyoruz. Bağımsız veya stüdyo filmler gibi böyle ayrımlar da yapmıyoruz. En büyük stüdyo filmini de gösteriyoruz, en küçük bağımsız filmi de... Dediğim gibi o filmi sevmemiz lazım ve yayınlamamız için bir nedeni olması lazım.
Bir filmi izlediniz, sevdiniz ve yayınlamak istediniz. Yapımcısı ya da yönetmeni ‘hayır’ diyen oldu mu?
Stanley Kubrick’in 1968 yapımı “2001: Bir Uzay Destanı”nı Türkiye’de göstermek istedik ve bu film haklarının sahipleriyle uzun zamandır görüşüyoruz. Yakınız ama dediğim gibi hâlâ gösteremedik. Bu bir süreç, bazen bir ayımı bazen üç senemi alabiliyor.
Ama kesin olarak ‘hayır’ diyen olmadı.
Türkiye açısından bakarsak, Türk yönetmenlerle iş birliğiniz nasıl? Onların düşüncesi nedir Mubi hakkında?
Türk filmlerine yer veriyoruz mutlaka. Türkiye’de çok kaliteli filmler üretiliyor. Değer verdiğimiz modern yönetmenler olan Nuri Bilge Ceylan’ın, Semih Kaplanoğlu’nun, Reha Erdem’in, Yeşim Ustaoğlu’nun filmlerini başta Türkiye olmak üzere tüm dünyada gösteriyoruz. Onlar da Mubi’ye sıcak bakıyor ve saygı duyuyorlar.
Recep İvedik filmi gibi popüler komediler peki...
Recep İvedik ve benzeri filmler devamlı kütüphanemizde olmayacak. Recep İvedik’in filmi de gerçekten komik ve o tür filmleri arada bir göstermemiz de mümkün. Biz çok havalardayız, sinema snobuyuz gibi bir tutumumuz da yok açıkçası. Ama bu tür filmleri nasıl tanıttığınız, nasıl sunduğunuz önemli. Bütün sene boyunca gösterdiğimiz filmlere bakıp değerlendirmek gerekiyor Mubi’yi.
“Martin Scorsese’nin bizi seçmesiyle çığ gibi büyüdük”
“Martin Scorsese ile 2009 Cannes Film Festivali’nde tanıştık. Bilindiği üzere Scorsese eski, klasik, arada kalmış, kimsenin pek fazla dikkat etmediği büyük filmleri restore eden World Cinema Foundation’ın başında yer alıyor. O yıl Scorsese, dünyada herkesin bir tıkla film izleyebileceği sağlam bir platform arayışına girmişti. Youtube, Google, Netflix, iTunes olsun. Yaptığı değerlendirmeler sonucu Mubi’yi seçti ve Scorsese’nin bizi seçmesiyle birlikte bir çığ gibi büyümeye başladık.”
“Hiçbir anlamı olmayan bir marka yapmak istedik”
“Sony gibi, Visa, Coca Cola gibi hiçbir anlamı olmayan ve seneler sonra Mubi dendiği zaman aklınıza kaliteli filmlerin yer aldığı bir platformun geleceği bir servis yaratmak istedik. Kolaylıkla bütün dünya dillerinde telaffuz edilebilen Mubi’yi çok sevdik.”
Mubi nedir?
Mubi’ye e-posta adresinizle ya da Facebook hesabınızla bağlantı kurarak üye olabiliyorsunuz. Her gün yeni bir film vizyona giriyor ve 30 gün boyunca vizyonda kalıyor. İlk yedi gün ücretsiz olan servise, yedi günün sonunda isterseniz kredi kartınızla üyelik ücreti ödeyerek film izlemeye devam edebilirsiniz. Ayrıca yabancı filmler mutlaka orijinal dilde ve altyazıyla gösteriliyor. Türkiye’de aylık ücreti 4.99 TL.
177 ülkede izleniyor
Üye sayısı: 5.1 milyon. En çok üye ABD’de, 2 milyon. Türkiye’de 100 bin, İngiltere’de 600 bin, Norveç’te 40-50 bin civarı. Çalışan sayısı: Dünya genelinde 35. Türkiye’de 8 kişi. Platformları: PlayStation, Sony Bravia, Connected TV’ler ve Google TV. iPad ve akıllı telefonlarda ise yakında olacak.