'En özlemini çektiğim zamanları yaşıyorum'

“Tek kişilik koro”, “Dünyanın sekizinci harikası” ve daha niceleri... Söz konusu Cem Adrian olunca, böyle binlerce yorumla karşılaşmamak mümkün değil. Nasıl olsun ki, o  aklınızdan geçen aşk senaryolarına, acılarına eşlik edebilecek listedeki parçaların sahibi. Kendine has tarzı ve güçlü yorumuyla müzik dünyasının en özel isimlerinden biri olan Cem Adrian namıdiğer “Tuz Kral” bin yılda bir gelebilir seslerden. Çok renkli sesi ve sıra dışı yorumuyla onlarca albüm, single ve ortak çalışmaya imza attı. Canlı performanslarıyla Türkiye’nin dört bir yanındaki konser salonlarını hıncahınç dolduran müzisyen pandemiyle birlikte sahnelerden uzak kaldı. Müziğin birleştirici gücüne inanmayı hiç bırakmadığından bugünlerde online konserlerle çıkıyor sevenlerinin karşısına. Hatta dün akşamki konseriyle de artık yine sahneden seslenmeye başladı bizlere. Üstelik, yepyeni bir albüm de çıkardı. Türk sanat müziğinin unutulmaz eserlerine yer verdiği “Solmayan Şarkılar”.  İzole bir hayat yaşamayı tercih eden müzisyeni ne ekranda ne de etkinliklerde görebilirsiniz. Tüm dünyanın daha neredeyse bir yıl öncesinde belleğinde belki de hiç yer almayan “izolasyon”, onun hayatının merkezini oluşturuyor çünkü. Neyse ki hafızalara yer etmiş 10 kült esere yepyeni bir soluk getirdiği “Solmayan Şarkılar” albümü vesile oluyor ve uzun yıllar sonra ilk röportajını veriyor. Cem Adrian’la devamı gelecek albümünü ve bugünleri konuşuyoruz.

- Maalesef hayatımızın en öngörülemez dönemlerini yaşıyoruz. Gittikçe yalnızlaşan insanlardık ama şimdi zorunluluklar devreye girdi. Siz nasıl görüyorsunuz bugünleri?

Ben enteresan bir şekilde sanki bu döneme hazırlıklıydım. Sanki böyle bir şeyin gerçekleşeceğini bilir gibi çok hazır yakalandım. Konserler dolayısıyla “yollarda yaşamak” kısmı dışında hayatımda değişen pek bir şey olmadı. Sonuçları acı da olsa, insanoğlunun kendini kainatın kralı sanma duygusunun kırıldığını ve bunun da iyi bir şey olduğunu düşünüyorum.

- Sahne dışında neredeyse “izole” bir dünyanız vardı. Bu durum sürece adapte olmanızda kolaylık sağladı mı? Yok mu özlediğiniz şeyler?

İnanın en özlemini çektiğim zamanları yaşıyorum. Zaten izolasyon aşığı biri olarak bu “zorunlu izolasyon”un avantajları mükemmel. Sürekli zamanınızı çalmaya çalışan bir sürü “iş/güç” insanlarından çok geçerli bir bahaneyle ayrı kalmak harika. Sahneler ve kalabalıklara şarkı söylemek dışında özlediğim hiçbir şey yok.

- Türkiye’nin dört bir yanında en çok konser veren isimlerin başında gelen biri olarak, bugünlerde “sahne” kelimesi ne düşündürüyor?

Sahne kendimi en güçlü ve en iyi hissettiğim yer. Türkiye’nin en çok konser veren müzisyeni olarak oradan uzak kalmak zorunda olmak bu dönemin en sarsıcı bölümü. Online konserler tabii ki bu döneme bir çeşit geçici ayak uydurma ve en sevdiğimiz var olma biçiminin bir yolu. Ama ilginç ve de güzel bir deneyim.

“İKİNCİ VE ÜÇÜNCÜ ALBÜMLER DE GELECEK”

- Nice çalışmanın hızla yapılıp, tüketildiği bir zamanda yeni albümünüz “Solmayan Şarkılar”da Türk sanat müziğinin unutulmaz 10 eserini seslendirdiniz. Nasıl bir zamanda karar verdiniz bu eserleri yorumlamaya?

Uzun yıllar radyoculuk yapmamdan dolayı neredeyse her müzik dalı konusunda müthiş bir zihinsel arşive sahibim. Albümde söylediğim o şarkıları inanılmaz severim ve hep kendi yorumumla kayıt altına almak istemişimdir. Ben konsept albümler yapmayı çok seviyorum. Bu albüme de pandemi dönemininin bana verdiği bir zaman konforunun ürünü diyebiliriz. Albümün ön çalışması çok uzun sürse de kayıtlarını “hücum kayıt tekniği ile” çok kısa sürede gerçekleştirdik.-

- Daha albüm tanıtımları döner dönmez, hayranlarınız “serisi olsun” istekleriyle doldurmuş sayfaları.  Böyle bir düşünceniz var mı?

Kesinlikle var. Fazla da abartmadan... Solmayan şarkılar için 10 şarkı seçmek çok zordu. Alternatif olarak seçtiğim diğer şarkılarla sanırım 2 ve 3’üncü serisi de gelir. Türkülerden oluşan “Seçkiler” serisini de 3 albümle sınırlı tuttuk.

“O GERİ DÖNÜŞE AŞIĞIM”

- SMA hastası çocuklardan, Köy Okulları Yardım Projesi’ne, Umuttan Çocuklar Derneği’ne büyük destek veren isimlerdensiniz. Yardım etmek, sizin gönül vazifeniz mi?

Ben uzun zamandır şahsıma verilen ödülleri kabul etmiyorum. Adaylıklarımı da sildiriyorum. Bunun uzunca nedenleri var. Ama en önemli nedenlerinden biri yarıştırılmak. Kimsede öyle bir hak ve duayenlik görmüyorum. Bahsettiğiniz videolar benim en değerli ödüllerim. Tartışılmaz... En samimi, en gerçek, en kıymetli. O geri dönüşe aşığım. Yardımcı olmaya gayret etmek bir sanatçı olarak değil bir insan olarak evet görevim.

- Daha birkaç gün önce yeni yaşınıza ilk adımı attınız. Ve tüm kavgalarınızı, kaygılarınızı bitirdiğinizi dile getirdiniz. Nasıl hissediyorsunuz artık?

Kendimi dingin akan bir nehire düşmüş bir yaprak gibi hissediyorum. Nehir nereye akarsa, nereye götürürse oraya gidiyorum. Ne beni nehire düşüren rüzgarla, ne beni dalından düşüren ağaçla,   ne de üzerine düştüğüm nehirle bir derdim var.

“UTANÇ TÜM ŞİDDETİYLE DEVAM EDİYOR”

- Beş yıl önce yazmıştınız; kadınlara, hayvanlara, doğaya yapılan şiddete şahit olduğunuz bir zaman diliminde yaşamaktan utandığınızı... Sizce o zamandan bugüne değişen bir şeyler oldu mu ? 

Utanç tüm şiddeti ile devam etmekte... Her ne kadar sanki toplum artık daha duyarlı, daha tepkili gibi görünse de istatistikler aynı şeyi söylemiyor. Hiçbir düşüş ya da iyiye gidiş yok. Kaldı ki biz ne kadar sesimizi yükseltirsek yükseltelim asıl ipleri elinde tutanlar ve tüm bu durumu değiştirmeye yetki gücü olanlar sessiz kaldıkça bir şeyin değişebileceğini sanmıyorum. Kadına şiddet protestosunda şiddet gören kadınlar gördükçe umudumu da kaybetmekteyim.