Cumartesi'Birbirimize iyi gelmeye devam'

'Birbirimize iyi gelmeye devam'

09.05.2020 - 03:06 | Son Güncellenme:

Yıllardır hepimizin dilindeydi şimdi onun sesinde. Şebnem Hassanisoughi korona günlerinde “Elbet Bir Gün Buluşacağız” ile çıkageldi.

Birbirimize iyi gelmeye devam

 

Oyuncu Şebnem Hassanisoughi, hepimizin çok sevdiği nostaljik şarkı “Elbet Bir Gün Buluşacağız” ile haykırıyor bugünlerde. Haykırmayı oyuncunun “Bir şarkının ne kadar kıymetli bir temasının olabildiğini kişisel olarak deneyimlemiş oldum. Açık çağrı; birbirimize iyi gelmeye devam edelim” sözlerinde ifade ettiği gibi şarkının yarattığı etki nedeniyle kullanıyorum. Yoksa şarkıyı dinlediğinizde sizi alıp götüren dupduru bir yorum onunki... Sözü ve bestesi Mustafa Seyran’a ait olan ve ilk olarak 1973’te Zeki Müren’den dinlediğimiz “Elbet Bir Gün Buluşacağız” şarkısını “Mümkün bir dünyaya hasret” notuyla evinde müzisyen eşi Ahmet Kenan Bilgiç ile kliplendirdi güzel oyuncu. Dünyanın her yerinden korona günlerinde ayrılık haberleri gelirken eşine duyduğu aşkı, “Birlikte izole olmak isteyeceğim insanla iki aydır gece gündüz birlikteyim ve her gün ne güzel bir karşılaşma olmuş diye teşekkür ediyorum hayata” sözleriyle anlatıyor. Kimimizin aklında “Bulantı”daki Neriman, kimimizinse “Poyraz Karayel”deki Begüm olarak kalan güzel oyuncu Şebnem Hassanisoughi şarkı söylemeye devam etmeye niyetli: “Hem şarkı söylemeyi, sesleri seviyorum hem de bu süreç bana çok kıymetli deneyimler sundu ve gördüm ki paylaşmak hissi hepimize iyi geliyor.” Güzel oyuncuyla müzik tutkusundan korona günlerinin sinemaya etkisine kadar pek çok şeyi konuştuk.

Haberin Devamı

- Müziğe ilginize aşinaydık, ilk müzik çalışmanız için “Elbet Bir Gün Buluşacağız” gibi nostaljik bir şarkı seçtiniz. Bunun özel bir anlamı var mı?

Harika bir beste değil mi! Sevdiğim ve beni hikayesiyle çok etkileyen bir şarkı. İlk ne zaman duyduğumu hatırlamıyorum ama o çok temel eksiklik, boşluk, hasret hissini çocukken bile paylaştığımı hatırlıyorum. Ben bu şarkıyı uzun zamandır kendi kendime, içimden gelen tavırla söylemekten pek keyif alıyordum. Ahmet Kenan Bilgiç ve Süha Rami o sırada yeni bir albüm hazırlığındaydı. Benim şarkı söyleme heyecanımdan, bu şarkıyla hissettiklerimden sohbet ettiğimiz o süreçte Süha Rami inanılmaz bir akustik gitar aranjmanıyla geldi. Aradan zaman geçti, bir gün Ahmet’le bir muhabbet anında hadi üstüne vokali kaydedelim dedik. Dinlediğiniz kayıt böyle bir akışla ortaya çıktı. Şarkı kendi kendisine doğmaya karar verdi ve bize hediye oldu sanki.

Haberin Devamı

- Müzik yapmaya, şarkı söylemeye devam edecek misiniz?

Evet, istiyorum. Hem şarkı söylemeyi, sesleri seviyorum hem de bu süreç bana çok kıymetli deneyimler sundu ve gördüm ki paylaşmak hissi hepimize iyi geliyor. Hep birlikte bu zorlu süreçlerden geçerken insanlardan gelen tepkilerle bir şarkının ne kadar kuvvetli ve kıymetli bir temasının olabildiğini kişisel olarak da deneyimlemiş oldum. Açık çağrı; birbirimize iyi gelmeye devam edelim.

- Şarkı söylemek sizin için ne ifade ediyor?

Ses ve nefesin etkileri çok doğrudan, çok güçlü. Oynarken de yaşarken de beni heyecanlandıran ve ilgilendiren şeylerin en kompakt hali gibi. Ritüellerin müziksiz olmaması tesadüf değil. Ritim nabzımız gibi, gel-git gibi hayatın devam ettiğini söylüyor ve kendisiyle akıtıyor. Ben hep oynadım ve şarkıyı da oynarken söyledim. Tiyatroda, müzikallerde bir rolün sesiyle, tavrıyla şarkı söyledim. Ama başkasının yazdığı bir rol olmadan şarkı söylemek keşif hissi veren muazzam bir tecrübe.

Birbirimize iyi gelmeye devam

“Ahmet gitar çalarken rol çalıp onun şarkılarını söylüyorum”

- Tüm dünya korona günlerini deneyimliyor, sizin için nasıl gidiyor karantina?

Değişken; rahat, sakin, kaygılı, kabul ederek, eğlenerek, bunalarak… Hepimiz gibi muhtemelen. Ama zorlandığım anlarda evde kalabildiğim için şükran duymayı hatırlıyor, devam ediyorum. Sevdiğim, bana iyi gelen şeyleri yapmayı, rutinlerimi sürdürüyorum. Her zamanki kadar kitap okuyor, resim yapıyor, duruyorum. Daha çok yoga, pilates, meditasyon yapıyor, dans ediyorum. Yeni yeni tarifler deniyorum, mutfakla ilişkimiz beni de şaşırtacak derecede iyi gidiyor. Tabi ki arkadaşlarımla, ailemle görüntülü konuşmalar, birlikte çay kahve içmeler her günün değişmezi... Evde profesyonel bir müzik stüdyomuz var, orada çokça vakit geçirip yeni kayıtlar yapıyoruz. Ahmet gitar çalarken rol çalıp onun şarkılarını söylüyorum. Genel olarak bu dönemde başımıza gelenleri ve gelecekleri kabul etmeye niyet ettiğim için sanırım, akıyor hayat. Ama bugünlerde hava çok güzel, insanın kendini doğaya atası geliyor.

Haberin Devamı

- Karantina süreci çiftler için bir sınav adeta. Bu dönemde boşanma sayılarında artış da oldu. Çift olarak nasıl bir deneyim karantina?

Haberin Devamı

İlahi! İnsanın birlikte yaşadığı insanı tanımadığını fark etmesi ne acı ama hayatına böyle devam etmek istemediğini fark etmesi ne güzel. Çünkü hiçbir şey için geç değil. Sanırım bu süreçte böyle bir farkındalığa ulaşan çok kişi oldu. Yolları açık, gönüllerince olsun. Bana gelince birlikte izole olmak isteyeceğim insanla iki aydır gece gündüz birlikteyim ve her gün ne güzel bir karşılaşma olmuş diye teşekkür ediyorum hayata.

- Sizi “Karanlık Bölge” podcast dizisinde dinledik. Korona podcast dizisi gibi alternatif işleri artıracak mı sektörde? Bu anlamda sektöre bir zenginlik getirdiğini söylememiz mümkün olabilir mi?

Podcastler son yıllarda hızla artıyordu zaten, ama şimdi teknik olarak da bir nefes alanı oldu. Umarım iyi içeriklerle bahsettiğiniz zenginlik gerçekleşir. “Karanlık Bölge”den sonra bir podcastte daha yer aldım. “Bizler, Sizler, Onlar”da Pınar Öğünç’ün pandemi sırasında çalışmak zorunda olan kişilerle yaptığı röportajlardan birini okudum. Onu da takip etmenizi öneririm.

Haberin Devamı

“Seyahat etmeyi çok ama çok özledim”

- Hepimiz aynı zamanda psikolojik olarak da dengede ve güçlü durmaya çalışıyoruz. Sizi bu süreçte en çok zorlayan şey ne oldu?

Doğada olmayı ve seyahat etmeyi çok ama çok özledim. Bir yandan da toplumsal bir hayvan olduğumuzu iliklerimde duyuyorum. Buluşamamak, sarılamamak, dokunamamak zor.

- En çok neyi özlediniz peki? Korona sonrası ilk şunu yapacağım dediğiniz bir şey var mı?

Sevdiklerimle vakit geçirmek istiyorum. Bir de şehirden uzaklaşmak, dağlara çıkmak, denize girmek, yürümek, koşmak, yüzmek, yuvarlanmak… Konsere gitmek, oyun izlemek, sinemaya gitmek, elleyerek dokunarak meyve sebze almak, bir kafede oturup kahve içmek, sokaklarda aylak aylak dolanmak…

“Korona günlerini Haneke’den izlemek isterim”

- Bu dönem her alanda olduğu gibi sinemaya da etki edecek. Bu sizi heyecanlandırıyor mu?

Yaşadığımız her anın, büyük ya da çok önemsiz görünen şeylerin iyi sinemayla karşımıza çıkma olasılığı en temel heyecanlarımdan. Umarım bu güç ve karmaşık süreç de iyi anlatılara     kaynak olur.

- Kimin kadrajından izlemek istersiniz korona günlerini?

Michael Haneke. Ya da Asghar Farhadi. Ama çok karanlık olabilirler, biraz uzak gelecekte izlemek isteyebilirim. Belki biraz daha ferah bir karanlıkla Ruben Östlund’dan… Bir de çok iyi kısa filmlerini izlediğim, heyecanla beklediğim genç yönetmenler var. Umarım onlardan cüretkar filmler gelir.