Melek Ayberk, 1980 yılında "Hayat" dergisine verdiği röportajda, hayatının baştan sona dramlarla dolu olduğunu anlatıyordu. Altı yaşındayken annesi ile babası ayrılmıştı, tekel işçisi olan annesi ve iki küçük kardeşiyle birlikte yaşıyordu. Fakir ama mutluydu. Ta ki annesi yeniden evlenene kadar. Üvey babası sadistti ve sık sık şiddet uyguluyordu.
Melek Ayberk, o günleri şöyle anlatıyordu:"Elindeki şövalye yüzükle suratıma vurur, kulaklarımdan tutar havaya kaldırırdı. Annem bazen müdahale eder, ‘Kızım suçun ne?’ diye sorardı. Ben de ağlayarak ‘Bilmiyorum anneciğim…’ derdim. Bir gün İzmir’de üvey babam beni parka gezmeye götürdü. Beni bir köşeye oturttu. ‘Sen burada bekle’ dedi. Biraz sonra da polislerin arasında geldi almaya. Üvey babam ‘tırnakçılık’ yapıyormuş meğer. Karakolda polisler babama ‘Ulan, parmak kadar çocuğu yanında gezdirip suçuna alet etmeye utanmıyor musun?’ dediler ve beni serbest bıraktılar. Babam hapse girdi, ben de eve…”
Melek Ayberk'in üvey babasının zoruyla evlendiği eşi uyuşturucu bağımlısı, kayınvalidesi ise kadınları tuzağına düşüren biriydi. Melek Ayberk, bu zorlu hayata daha fazla katlanamadı ve annesinin yanına kaçtı, ardından da boşandı. Annesinin yanına taşındıktan sonra kaçamaklar yapıyor ve tanıştığı gruplarla dönemin diskolarında sabahlıyordu.
Melek Ayberk, bir gün Ankara’da, bir diskoda arkadaşının uzattığı uyuşturucuyu aldı ve uyuşturucu bağımlısı olmaya başladı.
Tedavi olmak için kliniğe yatan Melek Ayberk, hastaneden çıktığında kendisine söz verse de yeniden uyuşturucu kullandı.Uyuşturu satması ve gözaltına alındıktan sonra tutuklanması ise Melek Ayberk'in sonunu getirdi. Karaciğeri büyüyen Melek Ayberk, 35 yaşındayken hayata veda etti.