Yeni nesil sohbet robotu GPT4o’nun özellikleri teknoloji ve eğitim dünyasında çok ses getirdi. Aynı anda onlarca dili çevirebilen, daha kolay bir sohbet diline sahip, ses, metin ve görüntü üzerinden mantık yürütebilen yeni modelin çocuklarımızın gelişiminde ve eğitimlerindeki yerini artıları ve eksileriyle, uzmanlarla masaya yatırdık.
Chat GPT4’ün yeni sürümü GPT4o yüz ve mimiklerden ne hissettiğinizi anlayıp yorum yapabiliyor, eş zamanlı çeviri yapıp sorulara daha hızlı yanıtlar veriyor. Ses, metin ve görüntü üzerinden mantık yürütebiliyor. Tüm bu gelişmeler teknoloji dünyasını heyecanlandırdı. Öte yandan bazı meslekleri yok edip etmeyeceği, etik değerler gibi pek çok açıdan da tartışılmaya başlandı. Yapay zeka öğretmenler, yapay zeka çevirmenler, yapay zeka bakıcılar, yapay zeka arkadaşlar çocukların hayatında ne kadar yer alacak? AÇEV’in (Anne Çocuk Eğitim Vakfı) 30. yılı konferansında konuşan Koç Üniversitesi Gelişim Psikolojisi bölümünden Prof. Dr. Nazlı Baydar, yapay zeka teknolojilerinin erken çocuklukta, çocukların gelişimi ve sağlıklı ilişkiler kurabilmesi açısından risklerine dikkat çekiyor: “Ebeveynler çok yoğun bu yüzden yapay zekadan hikâye okuması, oyun oynaması, ders çalıştırması istenecek. Ama çocuklarımızı ne ile yalnız bıraktığımızı nasıl bileceğiz?” Bugün ilköğretim çağında olan çocuğu 5-10 yıl içinde iş hayatına atılırken neler bekliyor? Hangi donanımları edinmiş olmalı? Yapay zeka okuryazarlığı eğitimi hangi yaşta nasıl başlamalı?Bu soruları artılarıyla eksileriyle konunun uzmanları ile değerlendirdik.
“Evlerinizin içine girince neler olacak?” sorusuna cevap gerek
Prof. Dr. Nazlı Baydar (Koç Üniversitesi Gelişim Psikolojisi)
Ebeveynlerin, yapay zekanın çocuklarımızın hayatındaki etkisini anlamaları için önce yapay zekanın ne olduğunu anlamaları gerekiyor. Yapay zeka çok büyük sözel veri tabanına sahip bir depo. Kendisine sözel olarak verdiğimiz cümleleri anahtar tümcelerle eşleştirip, kendi veri tabanına göre o anahtar tümcelere en sıklıkla nasıl cevap verilmiş ise eleyip bize cevap veriyor. Biz de buna ‘beni anladı’ diyoruz ama anlamak değil aslında. Yapay zeka aile ortamına girdiğinde etkisi ne olacak şu an için hiçbir şey bilmiyoruz. Aile bireylerinin ortak değerleri, kültürleri ve inanışları var. Çocuk yetiştirme konusunda da böyle. Ancak yapay zeka evlerimizin içine girip, çocuklarımızla temas etmeye başladığında duygusal bir bağ beklemek komiklik olur.
Yapay zeka ürünler genellikle ABD veya Çin kültüründe geliştirilmiş veri tabanları ile yönetiliyor. Bir değer anlayışı ve etik sorumlulukları yok. Çocukların en kritik gelişim döneminde bu konuda çok dikkatli olmalıyız. Çünkü erken çocuklukta çocuklar bunu bir kişi olarak değerlendiriyor. Hiçbir etik ve değer yargısı olmayan bir varlık ile gerçek kişi olarak düşünüp etkileşime geçiyor. Yakın gelecekte bakıcı gibi kullanılması çok mümkün. Ebeveynler çok yoğun bu yüzden yapay zekadan hikâye okuması, oyun oynaması, ders çalıştırması istenecek. Ama çocuklarımızı ne ile yalnız bıraktığımızı nasıl bileceğiz?
Kısıtlı deneylerden şunu biliyoruz ki küçük çocuklar bağlılık ilişkisi kuruyor. Diyelim ki haftanın iki günü derse gelecek. Çocuğun geliştirdiği ilişkinin uyumlu gelişim olması imkânsız. Aile denetimi önemli. Etik sınırları kim koyacak ve sorumluluğu kim alacak? Hatırlarsanız sosyal medya ilk çıktığında da çok olumlu yorumlar vardı çocukların kullanımıyla ilgili. Ama bugün TikTok’un ergenler ve özellikle genç kızlar üzerindeki olumsuz etkilerini konuşuyoruz. Bu konuda da aynını yaşamamak için geç kalınmadan kuralları ve sınırları net çizmeliyiz. Hükümetler bu konuda sorumluluğu almalı. Mesela çocuk alt komşunun çocuğuyla oynarken aşağı yukarı tahminde bulunabilirim ama yapay zekaya “Arkadaşımı nasıl korkuturum?” dediğinde ne cevap alacak. Bunu kim kontrol edecek? Çok hızlı hareket ederek bu araştırmaları yapmalı ve sonuçları karar verici kitlelere ulaştırmamız lazım. Yurt dışındaki çalışmalar da çok kısıtlı. Üniversitelerde yapay zeka mühendisleri yetiştirebiliriz ancak etik ve iletişim eğitimini de unutmamalıyız.
“Kullanamayanların iş bulması zorlaşacak”
Doç. Dr. Nazım Kemal Üre (İTÜ Yapay Zeka ve Veri Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi)
Yapay zeka teknolojileri bütün iş dallarında önemli bir yer kaplamaya başladı ve bu durum gittikçe daha yaygın hâle gelecek gibi gözüküyor. Benim görüşüm nasıl bilgisayar kullanmak artık bütün meslekler için vazgeçilemez bir yetenek hâline geldiyse, zaman içerisinde yapay zeka araçlarını kullanmanın da aynı hâle geleceği yönünde. Gelecekte bu araçları kullanma yeteneği olmayan insanların iş bulması zorlaşacak. Bu yüzden çocukların erken yaşta büyük dil modelleri gibi üretken yapay zeka araçlarının nasıl doğru ve etkili şekilde kullanılacağını öğrenmeye başlamalarının doğru olduğunu düşünüyorum.
Temel bilgisayar eğitiminden sonra öğrencilerin erken yaşta bu teknolojiyi doğru ve etkili şekilde kullanmalarının önü açılmalı. Öğrenciler eğitimlerinde bu teknolojiyi iyi şekilde kullanırsa daha sonra profesyonel meslek hayatlarında da faydasını göreceklerdir.
Öncelikle öğrencilerin ders konularını pekiştirebilmesi için destekleyici olarak kullanılmasının faydalı olduğunu düşünüyorum. Örneğin öğrenciler derslerde anlamadıkları noktaları yapay zeka araçlarına sorabilir ve onlardan kendi seviyelerine uygun kişisel açıklamalar ve örnekler alabilir. Yapay zeka modelleri çok değerli eğitim araçları olduğu kadar, intihal yapma, kopya çekme gibi etik dışı davranışlar için de kullanılmaya müsait. Ödevlerinde destek almak için de kullanabilir, fakat bu durumun etik sınırlar içinde olduğu ailesi ve öğretmenleri tarafından sıkı şekilde kontrol edilmek zorunda.
‘‘Yapay zeka okuryazarlığına ihtiyaç var’’
Prof. Dr. Gonca Kızılkaya Cumaoğlu (Yeditepe Üniversitesi Dekan Yardımcısı)
Türkiye yapay zeka konusunda 2020 yılından bu yana ciddi girişimlerde bulunuyor. İlk olarak TÜBİTAK Yapay Zeka Enstitüsü (BİLGEM-YZE) kuruldu. Ardından 2021 yılında Cumhurbaşkanlığı yapay zeka alanında ilk ulusal strateji belgesi olan Ulusal Yapay Zekâ Stratejisini yürürlüğe soktu. Temel amaç, sürdürülebilir yapay zeka ekosistemini oluşturmaktı. Diğer önemli konular ise bu alanın uzmanlarını yetiştirmek, toplumsal uyum ve düzenlemeleri yapmak ve işgücü dönüşümünü hızlandırmaktı.
Eğitim sistemleri genel olarak hantal yapılardır, değişiklikleri çok hızlı yapıp uygulayamazsınız. Ancak burada top-down bir kırılma yaşanacağını düşünüyorum. Çünkü eyleme geçmek üzerine düşünürken toplumsal yaşamı kökten etkileyecek istihdamla ilgili dönüşümler; önce üniversite sistemini, daha sonra da zorunlu olarak yukarıdan aşağıya tüm ihtiyaçların yeniden tanımlandığı bir eğitim sistemini mecbur kılacak gibi görünüyor.
Biz yapay zekayı eğitim sistemine entegre etmeden kendisi bize entegre oldu bile diyebiliriz. Örneğin YÖK “Bilimsel Araştırma ve Yayın Faaliyetlerinde Üretken Yapay Zekâ Kullanımına Dair Etik Rehber” yayınladı. Konu öğretim programına girmeden kullanımına dönük bir rehberimiz oldu yani. Çünkü araştırmacılar olarak biz de öğrencilerimiz de aktif olarak kullanıyoruz.
Öngörülebilir bir dünya beklemiyor bizi. Yapay zeka ile ilgili en önemli endişelerden biri sosyo-ekonomik etkiler. Nitekim ekonomistler, yapay zeka AGI (Artificial General Intelligence-Yapay Genel Zeka) düzeyine çıktığında -ki çok uzak bir gelecek değil- dünyada ciddi bir istihdam sorunu yaşanacağını düşünüyorlar. AGI’yi kısaca “görevleri insanlarla aynı seviyede veya bir adım üstünde tamamlayabilen bir yapay zeka biçimini” ifade etmek için kullanıyoruz. Bunlara duyuşsal tepkiler de dahil. Çocuklarımızın ilk ihtiyaç duyacağı şey tüm yeni okuryazarlıklara sahip olmaktır. Yapay zeka okuryazarlığından yeni medya ve dijital okuryazarlıklara kadar. Geri kalan konularda kendimizi eğitmek için hiçbir engelimiz olmayacak çünkü.