Kelime Müzesi ile ülkemize sıra dışı bir müze kazandıran yazar Şermin Yaşar’ın yine Ankara’da açtığı Anne Müzesi’nde geçmişten bugüne annelerin kullandığı objeler, anneliğin değerine dikkati çeken sanatsal çalışmalar, anne ve çocuk temalı tablolar, heykeller ve koleksiyonlar yer alıyor.
Onu önce “Oyuncu Anne” olarak tanıdık. Sosyal medya hesabında anneliğe dair samimi paylaşımları ve oyun önerileri sunan kitabıyla dikkatleri çekti. Çocuk kitaplarının yanı sıra içimizden karakterler ve hikayelerle örülü öykü kitaplarıyla da ilgi gören Şermin Yaşar iki yıl önce de hayali olan “Kelime Müzesi”ni hayata geçirmişti. Yaşar bu kez yine Ankara’da Anne Müzesi’ni açtı. Anne evi gibi, “her zaman evdeyiz” diyerek, ilk ziyaretçilerini ağırlamaya başlayan müzenin avlusunda, ipe serili çamaşırlar sizi karşılıyor. Masalarda dantel oyaları, her bir köşede anne emeği, dünyadan ve ülkemizden örnek eserler bulunuyor. Cumhuriyet’in 100. Yılı vesilesiyle, Ankara Cumhuriyet Müzesi envanterine kayıtlı Mustafa Kemal Atatürk’ün bebeklik eşyaları ve Zübeyde Hanım’ın seccadesi 1 yıl süre ile Anne Müzesi’nde ziyaret edilebilecek.
Anne Müzesi fikri nasıl doğdu?
Biriken çok şey var içimde. Kesik kesik, kopuk kopuk pek çok olay. Bunlardan bir tanesi şöyle bir sahneydi. Havaalanındayım. X-ray cihazından geçeceğiz. Önümde yaşlı bir hanımefendi var. Belli ki Anadolu’nun bir köyünden yahut kasabasından. Hâli, yükü buna işaret ediyor. Uçak bileti alınmış, ilk kez uçağa binecek, belli bir yere kadar ona birileri eşlik etmiş, ancak sonra yalnız kalmış. Ne yapacağını bilemiyor. Görevlilerden biri onu tersledi. Sonra bir güvenlik görevlisi geldi. “Anne, gel ben seni geçireyim,” dedi ona. Birlikte geçtiler. Güvenlik görevlisi annesi olmayan anneye eşlik etti. Sahnelerden biri bu. Annemiz olmayan annelere evlatlık edebileceğimiz düşüncesini bana o güvenlik görevlisi bu davranışıyla gösterdi. Bunun gibi pek çok yaşantı ve farkındalıkla özellikle Anadolu annelerine dair konuşmak istedim. Bunu bir kitapla da yapabilirdim açıkçası ama sanat eserleriyle anlatmak daha baskın geldi.
Dünyada başka bir örneği var mı?
Hayır, bildiğim kadarıyla yok.
Bu müzeyi açmaktaki hayaliniz neydi?
Anne Müzesi’nde Türk resim ve heykel sanatının önde gelen isimlerinin anne çocuk temalı eserlerinden oluşan geniş bir koleksiyon var. Bununla birlikte bizim anne eşyalarıyla kurguladığımız enstalasyonlar da bulunuyor. Cümleler, eşyalar, motifler, çizgiler bir yerde ortak bir hafızayı karşılıyor. Şunu duymayı çok istemiştim. “Bundan benim annemin de vardı.” Bu önemli bir cümle. Bundan sonra şu gelir çünkü “Bundan benim annemin de vardı. Demek ki bu değerli ve önemli bir şey.”
İnsanlar buraya geldiğinde ve buradan çıkarken neler hissetsin istersiniz?
Anne Müzesi çok yeni açıldı. Ama “Çıkar çıkmaz annemi aradım”, “Annemin hangi şarkıyı sevdiğini bilmiyormuşum”, “Annemi de getireceğim, çıkmışken biraz da gezeriz” diyerek ayrılanları çok duydum. Örneğin dünya anne bebekleri koleksiyonu var müzede. Bu bölümü gezenlerin “Bir tek benim bebeğim bana yapışık sanıyordum” diyenler oluyor. Çocuklar hep annelerin kucağında, sırtında, dizinde. Tarih öncesi çağlarda da annelerin kucaklarından bebekleriyle birlikte görüldüğü heykelcikler var. Horoztepe Heykelciliği, Oturan Tanrıça Heykelciği bize bu müşterek hâlleri gösteriyor. Bir araya getirilmesi oldukça zor olan farklı ülkelerin anne bebek-anne çocuk antika bebeklerinin yer aldığı bir koleksiyonumuz var. Bu bebekler ayrı bir salonda sergileniyor ve her bir bebeğin altında o dilde çocuklar annelerine nasıl sesleniyorlar, bunu okuyoruz.
Analık madalyaları sergileniyor
Müzenin içinde pek çok özel köşe, tarihteki annelerden alıntılar/semboller var. Bunlardan örnekler verir misiniz?
Örneğin dünyadan ve Türkiye’den analık madalyaları sergileniyor Anne Müzesi’nde. Devletler; tarih içerisinde, nüfus politikalarının ve yurttaşlık bilincini artırmanın bir gereği olarak analık madalyaları vermişler. 5 ve üzeri çocuklu annelerin alabildikleri madalyalar bunlar. Bu madalyaların örneklerini burada görebilir ziyaretçilerimiz. Bizim ülkemizde de, Cumhuriyetimizin ilk yıllarında aynı şekilde ülke nüfusunu ve yurttaşlık bilincini artırmak için Analık Madalyaları uygulaması başlatılmış ve 6 ve üzeri çocuklu kadınlara mükafat-ı nakdiye yahut analık madalyası verilmesi resmi gazete ile kararlaştırılmış. Kanunun uygulandığı 1930-1948 yılları içerisinde 132 bin 847 anneye nakdi yardım yapılırken, 3623 anneye analık madalyası takdim edilmiş. Anne Müzesi’nde bu madalya örneğine, kanunun yer aldığı resmi gazeteye, dönemin konuya ilişkin gazete haberlerine de yer verdik. Ziyaretçilerimiz bunları da görebilecekler.
Müzede hangi sanatçıların eserleri sergileniyor?
Anne Müzesi’nde Baha Said Bey, Fuat Soyhan, İbrahim Balaban, Bedri Rahmi Eyüboğlu, Fikret Otyam, Abidin Dino, Ali Demir, Hüseyin Bilişik, Mustafa Aslıer, Erol Özden ve daha pek çok isme ait tablo; heykel ve seramik sanatımızın duayenlerinden Burhan Alkar, Metin Yurdanur, Jale Yılmabaşar, Hüseyin Gezer gibi isimlere ait heykeller yer alıyor. Yine çağdaş sanatçılar arasında Ozan Ünal, Kadriye İnal, Artem Martis, Birsen Canbaz, Tuba Batu, Adnan Doğan, Çağdaş Erçelik gibi isimler de eserleriyle bizimleler.
Kendi anneliğiniz, günümüz anneleri ve önceki nesiller ne açıdan farklılaşıyor?
Ortada bir anne-çocuk, ebeveyn-çocuk ilişkisi var. Bu ilişki çatışmalarla, çözülmelerle, sorunlarla, çözümlerle yaşıyor. Çatışma konuları değişiyor, çözümler değişiyor. Ama ilişki aynı. 3800 yıl önce Babil’de bir öğrencinin annesine yazdığı mektubu okuduğunuzda anlıyorsunuz değişmediğini. “Buradaki gençlerin kıyafetleri yıldan yıla daha iyi hale geliyor, ama sen benim kıyafetlerimin yıldan yıla daha da kötüleşmesine izin veriyorsun.” Bu bugünün çocuklarının bize, bizim de annelerimize söylediğimiz “benim hiç giyecek bir şeyim yok” cümlesinin 3800 yıl önceki karşılığı.
Müzedeki özel köşe
Atatürk’ün bebeklik eşyaları ve annesi Zübeyde Hanım’ın seccadesi. Bunlar nasıl ortaya çıktı? Ne kadar süre ile müzede olacaklar?
Bu iki özel eser Ankara Cumhuriyet Müzesi envanterine kayıtlı eserler. Bu yıl Cumhuriyetimizin 100. Yılını kutluyoruz. Kültür Bakanlığımız da bu iki eserin, bu özel yılda geçici süre ile Anne Müzesi’nde sergilenmesini uygun gördüler. Bizim için bu eserleri Anne Müzesi’nde ağırlamak ve ilk kez ziyaretçilerle buluşmalarına tanıklık etmek büyük bir mutluluk.