Kızım Maya Su geçtiğimiz ay dokuz yaşına girdi. Bu seneki doğum günü için son bir yıldır kızların en sevdiği oyuncak “Lego friends “olunca mekanı bu yönde seçmek istedim. Tema belli olunca mekanı seçmekte kolay oldu. Yine de daha önce bir çok kez gittiğim mekana başka göz ile bakıyor insan.
LEGOLAND® Discovery Centre İstanbul’da kutladığımız doğum günü detaylarını kendi sitemde bulabilirsiniz. Yaşadığım bu güzel deneyimden sonra yöneticileriyle röportaj yapmak ve merak ettiklerimi sormak istedim. LEGOLAND® Discovery Centre İstanbul Genel Müdürü Sarper Hilmi Suner ile kendi mekanlarında iki saat geçirdik. Enerjisi ve renkli kişiliğiyle aşağıda okuyacağınız satırlar ortaya çıktı. Yeniden teşekkür ederim Sarper Bey :)
Hayal gücü ve yaratıcılığın buluştuğu herkesin sevdiği bir oyuncağın eğlence merkezinde yer almak nasıl bir duygu?
İnanılmaz keyifli... Çünkü burada, şehrin eğlence hayatına ailece eğlenmeye imkân veren yeni bir renk getiriyoruz. LEGOLAND® Discovery Centre'ın ana hedefi, 3 ila 10 yaşları arasındaki çocukları olan ailelere hep birlikte keyifli zaman geçirebilecekleri güvenli ve eğlenceli bir atraksiyon sunmak. Bu sayede ziyaretçilerimizi mutlu etmek, bizim için
Geçtiğimiz hafta instagram aracılığıyla bir mesaj aldım. Büyük kızım Melis ile aynı yaşta ve farklı üniversitede olsalarda aynı bölümde okuyan Elif'ten geliyordu. Sevgili Elif, tüm Türkiye’de “Çocuğa Şiddete Dur De! Kampanyası”na katılarak şiddet gören çocukların yanında olmam için destek istiyordu.
Mesajı okur okumaz cevap yazarak kendisinden detayları istedim. Kampanya ile kısa bir bilgi verdikten sonra bana mail ile tüm detayları ileteceğini söyledi. Sevgili Elif aracılığyla bu satırları sizinle paylaşıyor olmak benim için mutluluk.
Çocuğa Şiddete Dur De" kampanyası 06-20 Nisan 2016 tarihleri arasında, İstanbul Bilgi Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ayten Zara ve psikoloji bölümü son sınıf öğrencileri tarafından yürütülen bir çalışma. Aşağıdaki satırlar kendilerinin kampanyaya dikkat çekmek için hazırladıkları satırlardan.
Türkiye ruhunu ve bedenini şiddetle doldurup, çocukluğunu öldürdüğümüz milyonlarca çocuk var. Bir çocuk, sevdiği biri tarafından şiddete maruz kalıyor ve ona yakın diğer yetişkinler kendisini korumak için hiçbir şey yapmıyorsa, insan nefret edilecek bir düşman olur çocuk için. Bu şiddet ve korunmasızlık çocuğu dehşete düşüren
İster fotoğraf olsun ister film yarışmalar oldum olası ilgimi çeker. Geçen gün arkadaşım Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği (TSPB) tarafından bu yıl üçüncüsü düzenlenen “Kamera Elinde Geleceğin Cebinde” Kısa Film Yarışması'n dan bahsedince ben de bunu daha çok kişi duysun istedim.
Kısaca özetlemek gerekirse.; Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği (TSPB) tarafından bu yıl üçüncüsü düzenlenen “Kamera Elinde Geleceğin Cebinde” Kısa Film Yarışması, 1 Şubat itibarıyla başvuruları almaya başlamış.29 Nisan 2016 tarihine kadar başvuruların kabul edileceği yarışmada, 15.000 TL’ye varan ödüller dağıtılacak. “Bugünü Yaşa, Yarını Hesapla” mottosuyla birikimin ve yatırımın önemini vurgulayan filmlerin ödüllendirileceği yarışmaya başvurular ücretsiz.
Yarışmaya katılacak yarışmacılar, bugünü yaşamanın ancak yarını bugünden hesaplamanın; birikim yapmanın ve birikimi yatırıma dönüştürmenin, tasarrufla geleceği güvence altına almanın önemini özgün bir bakış açısıyla işledikleri filmlerini 29 Nisan 2016 tarihine kadar yarışmaya gönderebilecekler.
Üç dakikayı geçmeyen filmler arasından seçilecek 3 filmin yönetmenleri, sırasıyla 15.000 TL, 10.000 TL ve 7.500 TL’lik para ödülünün sahibi
Sizi bilmiyorum ama benim her sabah dolabımı açtığımda "bugün ne giysem" derdim oluyor. Bir kıyafete karar verinceye kadar bir kaç kez üzerimi değiştirmiş oluyorum. En sonunda da baştaki düşüncemle alakası olmayan bir kıyafetle çıktığım çok oluyor.
Kıyafetlerini akşamdan hazırlayan bir kadın olamadım hiç. Öyle arkadaşlarım var ki bir haftalık kıyafet kombinini yapıyor. Kendilerine de merakla soruyorum. "Hava şartları vb hiç mi fikrini değiştirmiyor?" Aldığım cevaplara göre de hiç değiştirmiyor :) Kıyafet önemli anlayacağınız da gelin görün benim sürekli acaba ne giysem halim var. Bu sebeple gözüm sürekli yeni çıkan ürünlerde ve dünya modasını özgün şekilde tasarımlarına yansıtan mağazalarda oluyor. Yıllardır şehirli kadının vazgeçilmez markaları arasında yer alan Batik'te sevdiklerimden. Sanırım sizin de dolabınızda bir Batik ürünü vardır.
Geçtiğimiz yıl Batik yöneticileri ile bir araya geldik. Görüşmemiz sonrası Genel Müdürleri Emre Ziyal balayı sebebiyle şehir dışına gitti, yeni bir koleksiyon çıkardılar vb derken benim görüştüğüm kişiler şirket ile yollarını ayırdı. Kısmet bugüneymiş, çok değerli bir proje ile ilgili ön bilgi alınca hemen konuşmak ve sizlere aktarmak
İstanbul'da yaşıyorsanız hayat çok hızlı . Diğer şehirlerde yaşıyorsanız gerçekten şanslısınız. 3 saat gibi bir süre trafikte geçiyor ve ben bu durumdan çok mutsuzum. Temmuzdan bu yana da bir stres nedeniyle spor yapamıyorum. Ama ciddi spor yapan bir kadınımdır. Umutla yapacağım anı bekliyorum.
Çalışan ya da evde çalışan annelerin hayatı çok telaşlı ve yoğun. Her şeyi sığdırmak için mücadele veriyoruz. Belki bir spor kulübüne gidiyoruz ya da evde spor yapmaya çalışıyoruz. Sağlıklı kalmak ve sağlıklı bir vücuda sahip olmayı istiyoruz. Ama nasıl? Bir anne olarak bu çılgın yaşamın içine spor nasıl sığacak ? Eminim içinizden bir çok kişi bunu defalarca kendine sormuştır.
Gerçekte, ihtiyacımız olan tüm hedeflerimize ulaşmak bir hafta 20 dakika, 5 gün spor yapmak. Hem ev, hem iş hem de üç çocuk annesi olarak 5 gün 20 dakika'nın nefes almak için ihtiyacınız olduğunu biliyorum. Ama fiziksel olarak formda kalmamızda şart.
Pilates ve spor hocam Emrah Benli'ye neler yapabileceğimizi sordum. Emrah Hoca; her zaman yağ yakmak için kardiyo, vücut geliştirme ve karın eğitimi bir arada yapmak gerektiğini söylüyor. Bana göre de kesinlikle doğru . Çünkü benim egzersiz planlanımda da
Sağlık sektöründe uzun seneler proje ve marka yönetimi, pazarlama ve iletişim alanlarında çalışıp bir anda ani bir kararla fotoğrafçı / blogger olan bendeniz "Sağlık Sektöründe Sosyal Medya Kullanımı Ama Nasıl?" yazısını yazmak istedim. Sorun bakalım neden istedim :)
Geçtiğimiz günlerde twitter da bir an da kendimi içinde bulduğum bir tweetleşme hali oldu. Akşamları sosyal medyayı kısıtlı kullanan bendeniz bu mesajları çok geç fark etmiş olsam da bir iki tweet yazmadım değil. Konu uzamışta uzamış. Açıkçası ben hala hangi taraftayım ya da neden ben de tweet halindeyim anlamadım. Kısa özet şu ben sağlık bir arkadaşımın tweetini beğenip RT etmişim sonra o tweete bir sürü tweet yazılmış. Neyse ben de okuduklarımdan anladığımca kendimce bir son tweet ile kenara çekildim.
Hayatımda aldığım kararların son on yılına bakarsanız yaşadığım değişime ben bile inanamıyorum. Bana yıllar önce deseler hadi canım sende derdim hadi. 2005 yılında fotoğraf çekmeye başladım. Çalıştığım kurumda ( ACIBADEM) fotoğraf çekebilmek için yıllık iznimi kullanıyordum. Bu süreçte baktım fotoğraf ağır basıyor en iyisi ayrılmak diye düşündüm. 2006 yılında da fotoğraf çekebilmek için bıraktım. Fotoğrafla
“Eğer hiçbir şeyi değiştirmezsen, hiçbir şey değişmez!” – Tony Robinson
Okurken bazılarınız ne kadar doğru bazılarınız da acaba, bazılarınız da hadi canım sende diyebilirsiniz. 2015 geride kaldı. 2016 için de daha gelmeden yeni yıl için neredeyse dört bir yandan istekler sıralandı. Ne değişecek? Siz değişirseniz değişecek net..
Herkesin yapılacaklar listesi, yeni kararları ve hayalleri var. Umarım hepsi gerçek olur.
Kişisel olarak geçen yıla kadar kendimle hesaplaşır ve bir daha bunu bunu yapmayayım diye kendimle konuşurdum. Bu yıl ilk kez yapmadım. O , bu, şu, o olsun demedim. Sanırım yaş alıyorum :) Hepimizin kendine özel inanışları var. "Yaşamım bu olursa daha güzel olur" diyen kişi çok etrafımda. Özel günlerde bunu daha da çok duyuyor insan. Hepimiz bir şeyler değişsin istiyoruz . Daha iyi , daha güzel, daha mutlu olsun hayata. Sanki bir detay eksik kalıyor ya da atlıyoruz. Hiç bir şey yok ki tek günde değişsin. Zaman diyorum sadece zaman.
Değişim zaman gerektirir ve olabilecek bu değişimleri de sağlayacak biziz. Kendim adına konuşayım. Yıllardır değiştirmek istediğim ama bir türlü değiştiremediğim bir huyum var. Artık geride kalsın ve bu yıl yaşamayayım dedim. Peki ne yaptım
Geçen pazar korkunç anlar yaşadım. Yaşadığımı tarif edebilmem için yaşamanız gerek diyeceğim ama kimsenin yaşamasını sn dahi istemem. Bir anda başlayan baş dönmesi ve korkunç bulantı. Tüm dünya fırıldak gibi dönüyorken ben eşime "lütfen ambulans çağır" ben çok kötüyüm diye bağırıyordum. Eşim doktor olmanın verdiği rahatlıkla beni sakinleştirmeye çalışsa da o an içinde bulunduğum durumun etkisiyle sakin olabilmem mümkün olmadı. Vertigoydu bu, bir anda beni alt üst eden. Sonrası biraz ilaç ve tedavi süreci. İki gün boyunluk takma sırt üstü yatma ve diğerleri.
Bu süreçte kafamda deli düşünceler. Sebep-sonuç arayan YSM. Hayatım haraketli ve bu vertigo bana göre değil derken arkadaşım Hande Yuvakuran ile yaptığım konuşma aklıma geldi. Bana geçen hafta buluştuğumuz da hayatında var olan değişiklikleri anlatmış ve çok ilgimi çekmişti. Bilinçlilik sisteminden ve Canan Bekdik'ten bahsetmişti. Hande'yle yazıştım. Ne olur gidelim benim durumum fena anlamlandıramadığım bir durum yaşıyorum ve bunun bir sebebi var diye yazdığımı biliyorum. Sağ olsun Hande bana Canan Bekdik ile bir seans ayarladı ve ben apar topar kendisine gittim. Ama gitmeden önce de Hande'ye bir taşla iki kuş yapsam