Yasemin Congar

Yasemin Congar

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yıldızlar, çizgiler ve ötesi İki: 22 Temmuz sandığının bize sunduğu fırsat daha fazla demokrasi değil mi? AB sürecinin öngördüğü açılımları, sivil anayasayı, hukukun egemen kılınmasını, sürdürülebilir büyümenin devamını, kişi başına gelirin 10 bin dolara çıkmasını istemiyor mu bu toplum?Üç: Birinci soruya verdiğimiz cevap ile ikinci soruya verdiğimiz cevap arasında tam bir uyum yok mu? Hal böyleyken, birinci cevabın gereğini yerine getirme biçimimiz, ikinci cevabın gereğinin yapılmasını güçleştirebilir mi? * * *ABD'li yetkili ve gözlemcilerin 22 Temmuz'a ve Abdullah Gül'ün olası cumhurbaşkanlığına ilişkin yorumlarını, kafamdaki bu üç soru ekseninde dinliyorum. Seçmenin siyasete sahip çıkmak ile vesayete boyun eğmek arasında tercihe zorlandığını göremeyen bazı ABD yetkilileri, AKP'nin oy oranına şaşırmışlar. Hele 'cumhuriyet mitingleri'nin hemen ertesinde yapılmış bir Amerikan anketinde, AKP'nin oyunun yüzde 46 göründüğünü gayet iyi bilen bir diplomatın, "Yüzde 35-40 almalarını bekliyorduk. Mitinglerin sandığa daha fazla yansıyacağını sandık" demesini anlamak zor. Belki de, bu tutmamış tahmini, Temsilciler Meclisi üyesi Robert Wexler'ın, "Kimi Amerikalı yetkililer bundan infial duysa bile, AKP Türkiye'de halkın çok büyük kesiminin desteğini kazandı" cümlesi ışığında okumak lazım.ABD'li yetkililer arasında 'infial' duyanlar varsa da, sorunca, tam tersine, Başkan Bush'un Başbakan Erdoğan'la, 'bir an önce görüşme heveslisi' olduğunu söylüyorlar; yeni AKP hükümetinin de 'reformcu' olacağı beklentisini olumlayarak belirtiyorlar. Hatta bazı diplomatlardan, geçen hafta hemen bütün ciddi Amerikan gazetelerinin başyazılarına yansıyan 'demokrasi kazandı' yorumunu işitiyorsunuz.Buna karşın, ABD'nin eski Ankara büyükelçilerinden Mark Parris'in işaret ettiği gibi, "ABD'nin muhtırayı içten içe desteklediği ve PKK'ya karşı eylemi bilerek geciktirdiği izlenimi doğması nedeniyle", Türk-Amerikan ilişkisini de 'seçimin mağlubu' saymak mümkün.Parris'in bu yorumu üzerine, bir ABD'li diplomatın, "Zor durumda kaldığımız doğru. Ama 27 Nisan'da, 'taraf tutmadığımızı' söylemekten başka seçeneğimiz yoktu" dediğini de, 'öğrenilmeyen dersler' hanesine kaydedebiliriz.* * *Dönelim Çankaya'ya. Washington Enstitüsü'nden Soner Çağaptay, Dışişleri Bakanı Gül'ün 'Adayım' demeden adaylığını açıklaması ve MHP'nin 367 engelini yıkan kararı ardından, "Bunlar kesin işaretler değil. Deneme balonu attılar; muhalefetin, iş dünyasının, ordunun, medyanın, ABD'nin ve AB'nin tepkisini ölçecekler" diyordu.Gül'ün Çankaya'ya çıkma niyetine Amerikan tepkisi, Dışişleri Müsteşar Yardımcısı Matthew Bryza'nın, "En önemli unsur konsensüs sağlanması" sözleriyle özetlenebilir.22 Temmuz'un mesajı, ABD'li yetkilileri, "Gül'ün üzerinde konsensüs yok" demekten alıkoysa da, Gül Çankaya'ya çıkarsa siyasi gerilimin süreceğini ima etmelerini önlemiyor.Şu cümleler, yatırım bankası Lehman Brothers'ın son raporundan:"Cumhurbaşkanlığı seçimi biraz zaman alacak ve Gül, adaylığı çevresinde konsensüs oluşturmaya çalışacak. Bu konsensüsü sağlayabilirse, ordunun kısa vadede müdahale edebileceğini sanmayız, ama orta vadede siyasi riskler artacaktır."Ordunun müdahale olasılığı konusunda, Washington'da iki ayrı görüş var: TSK'yı seçimin mağlupları arasında sayan Mark Parris, "Bundan sonra benzer bir müdahaleyi göze almaları zor" diyor; Temsilciler Meclisi Dışişleri Komitesi'nden Alan Makovsky ise, "Bundan böyle, Türkiye'de ve yurtdışında, TSK'nın siyasi müdahalesine göz yumulması zorlaştı. Ama TSK'daki kurmay ve genç subayların kaygıları değişmedi" diyerek, yeni bir müdahaleyi imkan dahilinde sayıyor.Makovsky'nin uyarısını değerlendiren bir ABD'li yetkiliye göre, "Ordunun Gül'ün cumhurbaşkanlığını engellemesi çok zor. Ama bu durumda, '27 Nisan süreci' devam edebilir. İstikrar adına tercih edilecek bir durum değil."* * *Başa dönersek, Gül'ün 'toplumla, dünyayla, devirle barışık bir cumhurbaşkanı' olacağına inanan; aynı şekilde, ikinci AKP hükümetinden demokrasiyi kurumsallaştıracak adımları bekleyenlerimiz, ister istemez, ikisinin birbiriyle ilişkisini de düşünüyor.Bir yandan, 'Ya AKP 27 Nisan'ın gereğini yapar ya da 27 Nisan süreci devam eder' türü bir dayatmaya boyun eğilmemeli. Bir yandan da, Gül'ün cumhurbaşkanlığının 'orta vadedeki siyasi riskleri' artırma olasılığıyla nasıl başa çıkılacağı iyi hesaplanmalı. AKP, MHP'nin elinin güçleneceği, muhtıra meraklılarının bir köşede çetele tutmaya devam edeceği bir süreci yönetmeye hazır mı? Baştaki üç soruyu, galiba bu dördüncü soruyla birlikte düşünmek zorundayız. Demokratik cesaret ve pragmatik akıl zamanı. ycongar@erols.com Bir: Toplumla, dünyayla ve devirle barışık bir cumhurbaşkanına sahip olma zamanımız gelmedi mi?