Bireysel seanslarda veya workshoplarda en çok sorulan sorulardan bir tanesi: “Sevil kendimi sevmem gerekiyor, bunu nasıl yapacağım?”
Çünkü herkes bundan bahsediyor; yoga derslerinde, kişisel gelişim kitaplarında, sabah programlarında, öyle değil mi?
Kendimizi sevelimmm!
Yanlış mı?
ASLA!
Fakat bunu bir tarif uygulamaya çalışır gibi düşünmek yanlış.
Bu soruyu duyduğumda verdiğim cevap:
Neden mutsuzluğumuzu paylaşmak daha kolay?
Neden bir araya geldiğimizde sorunlarımızı rahatlıkla anlatır ama yaşadığımız muhteşem randevudan çekinerek bahsederiz?
Ekonomik sıkıntılarımızı konuşur ama maddi olarak iyi durumdaysak utanır, hatta saklamaya çalışırız?
......
Bir düşünsene, arkadaşlarınla buluştun ve sana nasıl olduğunu sordular, sen de onlara "Çok iyiyim, herşey çok güzel! Hayallerimdeki işte çalışmaya başladım, süper bir erkek arkadaşım var, çok güzel çoook!" diye söyleyiverdin, içinden taşan coşkuyla.
Belki saniyeler, belki de dakikalar sonra aklından şunlar geçmeye başladı mı?
-Acaba şimdi hava atıyorum diye düşünürler mi?
-Ya bana gıcık olurlarsa?
Eşinizle, sevgilinizle tartıştınız; keyifsiz, kızgın, kırılmış yani mutsuz hissediyorsunuz.
Eğer size "Haklı olmayı mı, Mutlu olmayı mı tercih edersin?" diye sorsam, ne cevap verirsiniz?
Biliyorum bir tarafınız "Ama ben haklıyım, bunu bunu bunu yapmalı veya şu şu şu hatayı yaptı" diyor, fakat yine biliyorum ki içinizdeki bir taraf ise "BEN MUTLU OLMAK İSTİYORUM" diyor.
İlişkilerimiz bizim en büyük spiritüel öğretmenimizdir. Bize sürekli olarak bir seçim hakkı sunar; SEVGİyi seçmek veya seçmemek.
Şimdi size vereceğim tarif hem benim ikili ilişkilerimde hem de danışanlarımın ikili ilişkilerinde çok büyük fark yarattı. Çünkü kabul edelim en çok yakın ilişkide olduğumuz kişilere kırılıyoruz, onlara kızıyoruz. Neden? Çünkü en çok beklentimiz onlardan;)
1. Adım:
Öncelikle ortada bir tartışma var ise, kabul edelim siz de bunun bir parçasısınız. Çözümün bir parçası olmanızın önünde duran "Haklı Olma İhtiyacınız"ın nereden geldiğini bulmaya ne dersiniz?
-Neyi ispatlamaya çalışıyorsunuz?
Mutlu, huzurlu, sevgi dolu bayramlar!
Nasıl geçti bayramınız; koşturarak mı yoksa dinlenerek mi?
Belki aile ziyaretleri ile belki de tatilde denize girerek.
Peki tatil yaptığınız için kendinizi suçlu hissediyor musunuz? Ya da koşturmaca içerisinde birilerine "Hayır" demek zorunda kaldığınız için hala vicdan azabı mı çekiyorsunuz?
Biz kadınlar olarak erkeklere göre kendimizi suçlu hissetme eğilimimiz çok daha fazla!
Fakat siz siz olun, aşağıdaki 7 madde için asla kendinizi suçlu hissetmeyin, özür dilemeyin. İçinizden bir ses size bunu empoze etmeye çalıştığında "Sevil "Boş bardaktan su veremezsiniz" demişti" diye kendinize hatırlatın. Çünkü siz kendinizle ilgilenmez, kendinize değer vermez, kendinizi sevmezsiniz; günün sonunda çevrenize, ailenize de faydanız olmayacağından emin olabilirsiniz.
İşte Özür Dilememeniz Gereken 7 Durum
1- Yalnız zaman geçirmeye ihtiyaç duyduğunuz için özür dilemeyin
İlişkiler…
Neden en çok ilişkilerimizdeki sıkıntılar bizi sıkıştırır, zorlar?
Çünkü en çok beklentimiz ilişkimiz üzerindedir.
Bizi mutlu etmesini, bizi şımartmasını, bizimle ilgilenmesini isteriz sevgilimizin, eşimizin…
Bizi anlamasını, sorunumuzu çözmesini, bize yardım etmesini.
Kısacası birçok beklentimiz vardır karşımızdakinden.
Peki ya biz ne veriyoruz ilişkimize? Sevgilimize? Kendimize?
Geçenlerde bir arkadaşımla konuşuyoruz, başına gelen bir olaydan bahsediyor. Randevulaştığı adam, sözleşmelerine rağmen buluşma günü geldiğinde onu aramamış, bu da arkadaşımı çok üzmüş.
“Sen ne yaptın?” diye sordum.
Arkadaşım kişisel gelişimle ve kendiyle çok ilgilenen, kendi üzerindeki çalışmalarla hayatında birçok alanı değiştirmiş biri.
“Önce kızacaktım ama sonra ben bunu çektiğime gore bende ne yanlış acaba diye düşünmeye başladım” dedi.
“Olur mu öyle şey” dedim.
Kişisel Gelişim benim tutkum, yaşam biçimim bunu öğretmek de mesleğim. İnsanların farkındalıklarının artmasına ve kendileri değiştiğinde dünyalarının değişmesini deneyimlemelerine bayılıyorum.
Fakat unutmamamız gereken birşey var; her detayı kontrol edemezsiniz! Yani arkadaşım gidip de karşısındakinin onu ekmesini, ona saygısızca davranmasını organize etmemişti düşünceleriyle.
Para ile ilişkiniz nasıl?
Örneğin paranın konusu geçtiğinde karnınıza kramplar giriyor, başınız ağrıyor veya göğsünüz sıkışıyor mu? Konu bir an önce kapansın mı istiyorsunuz? Paranın düşüncesi bile sizi strese mi sokuyor?
Eğer öyleyse şu anda yaşayabileceğiniz bolluk ve berekete izin vermiyorsunuz demektir!
Nereden mi biliyorum?
Çünkü Evren sevgiyi, bolluk ve bereketi bize her an sunmaya devam ediyor fakat tıpkı ilişki ve sevgili ile buluşma konusunda olduğu gibi parayla da buluşmak istiyorsak onunla ilişkimizin, onunla frekansımızın daha yüksek, daha sevgi dolu bir noktadan gerçekleşmesi gerekiyor.
Şöyle düşünün; siz de sizi seven yere, sizi seven insanlara gitmek istemez misiniz? Çünkü oraya çekilirsiniz! İşte para da aynen çekiliyor veya itiliyor;)
“Parayı sevme” düşüncesi hiç spiritüel gelmiyor değil mi kulağınıza? “Ay tamam herkes para ister ama parayı sevmek biraz bencilce, başkalarını düşünmeyen biriymişim gibi geldi” diyorsanız eğer, sorum;
“Kendinizi seviyor musunuz?”
Siz de "Hayır" diyemeyenlerden misiniz?
"İstemiyorum" veya "Katılamayacağım" diyemediğiniz için; ya birşeyi zorla yapıyor ve mutsuz oluyor ya da bahaneler mi üretiyorsunuz?
Kısacası "Sınır Çizmekte zorlanıyor musunuz?"
"Haydi bu seferlik de olsun", "Yoksayayım" ya da "Dur ben pozitife yani istediğime bakayım da, o da anlar, gerekeni yapar" diye kendinizi oyalıyorsanız eğer size kötü bir haberim var:
Siz sorumluluğu almadığınız sürece, birşeyleri değiştirmediğiniz sürece yani sınırları çizmediğiniz sürece zorlanmaya devam edeceksiniz. Çünkü Evren sizin özgürleşmenizi istiyor. Niye duygusal olarak kendi özgürlüğünüzü engelliyorsunuz?
"Sevil evet haklısın fakat ne yapacağım bilmiyorum" diye soruyorsan eğer; bu yazı tam senin için. Adım adım sınırları nasıl çizebileceğini öğrenecek ve aslında iki taraf için de daha sağlıklı olacak bir ilişki için üzerine düşeni yapmış olacaksın.
Enerjini çeken, sana hizmet etmeyen, yapmak istemediğin halde yaptığın, "Hayır" demek istediğin halde "Evet" dediğin durumlar var ya; işte aslında sen de biliyorsun o durumlarda ne yapman gerektiğini çünkü A Course in Miracles da yazdığı gibi "Problem oluştuğu anda Evren'de onun çözümü de