5 Temmuz 2002 tarihinde çıkan Miço dergisinin 32’nci sayısında, 25 yıldır Milliyet Çocuk dergisinin oyuncaklarını yapan Yanni Usta’ya, o güne kadar bir Afrika oyunu diye bildiğimiz, Batılıların mancala bizim de mankala diye öğrendiğimiz oyunun bir benzerini plastik malzemeyle yaptırmıştık. Dergimize de, tarihi ve nasıl oynandığıyla ilgili bir sayfalık açıklama koymuştuk. “Muhteşem Yüzyıl” dizisinde Sultan Süleyman’ın Şehzade Mustafa ile mangala oynadığını görünce, internette bir araştırma yaptım. “Mangala, Türk zekâ ve strateji oyunu” diye geçiyor. Tarihi araştırmalara göre, bu oyunun Sakalar, Hunlar ve Göktürkler döneminde oynandığı da saptanmış...
Bununla ilgili İstanbul kaynaklı iki görsel de varmış. Ben bu görselleri bulamadım. Ama, şöyle bir bilgiye ulaştım: Mangala oyunu 2009 yılında T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından “Türk zekâ ve strateji oyunu” olarak tescil edilmiş... 2010 yılında da Milli Eğitim Bakanlığı tarafından okullarda oynanması ve kulüplerinin kurulması uygun bulunmuş. 17-23 Nisan 2011’de Uluslararası Çocuk Oyunları Festivali’nde 81 ilin mangala birincilerinin katıldığı 2. Mangala Şampiyonası yapılmış. Yurtdışı kaynaklarda mangala şöyle anlatılıyor: “Afrika’nın en eski oyunlarından biri olan mangalanın ana kuralı, toprağı ekme ve ekinleri toplama ilkesine dayanır. Mısır gibi bitkilerin taneleriyle oynanabilen bu oyun, hem çok kolay hem çok zordur. Planınızı akıllıca yapıp, oyunu kazanmaya çalışmanız gerekir!..”
Mangala nasıl oynanır?
Dokuz yıl önce Miço dergisinde mangala ile ilgili bunları yazmıştık: Bir adı da “avele” olan mangalada oyuncular karşı karşıya oturur. Her bir oyuncunun dörder mısır tanesi koyacağı altı haneli bir “arazisi” vardır. Yazı-tura sonucu oyuna ilk başlayacak olan belirlenir. Oyuncu, seçtiği bir hanesinden dört mısır tanesini alarak saat yönünün tersine, birer birer sırayla diğer hanelere bırakır. Sonra, diğer oyuncu da, gene kendi hanesinden başlamak üzere aynı işlemi yapar. Daha önceki hamlesi ne olursa olsun, her oyuncu oyuna böyle devam eder. Oyundaki amaç, olabildiğince çok mısır tanesi toplayabilmektir. En çok taneyi toplayan oyunu kazanır...
Oyun başlıyor!..
* Mısır tanelerini toplayabilmek için, rakibinin arazisinde olmak koşuluyla, son tanenin bırakıldığı hanede kendi mısır tanesiyle birlikte iki ya da üç mısır tanesi olması gerekir. Bu son tanenin bırakıldığı haneden önceki haneler veya izleyen diğer hanelerde de ikili ya da üçlü başka gruplar olursa, oyuncu bunları da kazanıp ambarına koyar.
* Bir oyuncunun bıraktığı son tane kendi arazisinde olursa, ya da son bıraktığı hanede bir tane veya üçten fazla tane olursa toplama yapamaz.
* Bir oyuncunun, diğer oyuncunun arazisindeki tüm taneleri toplaması gerekir. En azından, sırası geldiğinde oynayabilmesi için diğer oyuncuya bir dolu hane bırakması gerekir.
* Hamle yapan oyuncunun arazisi boş kalırsa (yani kendi alanı), diğer oyuncu ona tane verebilir. Eğer bu mümkün olmuyorsa oyun bitmiş demektir.
* Oyunun sonunda kim en fazla taneyi toplamışsa kazanan da o olur.
Afrika’dan dünyaya yayılan oyun mu?
Avele, Fildişi Sahilleri’nden çıkan ve “baule” kökenli bir sözcüktür. Mangala adıyla tanınan ve kuralları eski Mısır’da dört bin yıl önce konulmuş yaygın bir oyundur. Zenci köleler, 13. yüzyılda avele oyununu bütün dünyaya yaymıştır. Antiller’den Filipinler’e kadar bugün çok çeşitli adlar altında bu oyun oynanmaktadır: Kokajon, mankala, magaba, aji, vari gibi... Ama avelenin kuralları dünyanın her yerinde aynıdır.