Tüm dünya bir araya gelmiş, bir aşı bulmaya çalışıyor. Ama bulamıyor.
Herhalde devletlerin, şirketlerin, insanların el ele vermeye, iş birliği yapmaya, güçlerini birleştirmeye ne kadar ihtiyaçları olduğunu başka hiçbir şey bu kadar net ve çarpıcı ortaya koyamazdı.
Bizler de kalkmış bir de tartışıyoruz, “Küreselleşme bitiyor mu?” diye. Nasıl bitsin?! Bir virüsün ağızdan ağıza dolaşarak tüm yerküreye yayılmış olması bile dünyanın ne kadar küreselleştiğini göstermiyor mu? Bu, dünya bu kadar küreselleştiği için tarih boyunca en çok yayılmış olan salgın. Dolayısıyla, korona sadece tedavi ve aşı sürecinde değil, bulaşma hızında da yeryüzünün ne kadar içe içe geçtiğini gözümüzün içinde soktu.
Dahası, tüm dünya bir aşı bile bulamadığı için sanki bize “Demek ki yeterince küreselleşememişsiniz, iş birliğini artırın!” diyor.
Yeni küresel
Başkan Trump istediği kadar “ABD’yi Dünya Sağlık Örgütü’nden çıkaracağım” deyip dursun. Küreselleşme artık ülkelerin lokantada menüden seçebileceği bir opsiyon değil. Hepimizin maruz kaldığı ve kaçamayacağımız bir gerçeklik. Elbette salgından sonra bir süre daha ülkeler birbirlerine karşı korunaklı olacaklar. Birçok konuda içlerine kapanacaklar. Özellikle de ekonomide.
Ancak diğer yandan bu pandemide teşhisten tedaviye, tıbbi yardımdan istihbarat paylaşımına kadar birbirlerine ne kadar muhtaç olduklarını anladılar. Tek başlarına bir arpa boyu yol gidemediklerini açıkça gördüler. Belki de bu yüzden Bill Gates iki hafta önce konuştuğu Amerikan basınına, uluslararası koordinasyonun artık hayati olduğunu ve Trump’ın bu kararından geri dönmesini beklediğini söyledi.
Ama bunlar, küreselleşme artarken devletlerin zayıflayacağı anlamına gelmiyor. Şu anlama geliyor: Bundan böyle bazı alanlarda küreselleşmenin, bazı alanlarda ise ülkelerin gücü ve yetkisi çoğalacak.
Mesela devletler sağlığı bahane ederek teknolojiyle vatandaşlarını çok daha fazla kontrol edecekler; pandemide girilen küresel ekonomik darboğazda kamulaştırma yaygınlaşacak; ulusal güvenlik meselesi çok daha fazla öne çıkacak. Diğer yandan ise özellikle sağlık, çevre ve iklim değişikliği başlıklarında ülkelerin iş birliği yapmalarının yaşamsal olduğu ortaya çıktı. İlk şok atlatıldıktan sonra bu konularda yeni uluslarası yaptırımlar, kararlar, kurumlar ortaya çıkacaktır.
Yani aslında yeni bir küreselleşme modeli doğuyor. Bazı alanlarda devletler güçlenirken, başka konularda gücü dünyaya devrediyor.
Yeni yerel
Bununla birlikte, daha önceki yazılarımda da söylediğim gibi, yerel yönetimlere de bundan böyle daha fazla iş düşecek. Zira bu salgında tedaviden tıbbi yardıma, alınan önlemlerden yardım paketlerine kadar yerel yönetimlerden destek almanın önemi ortaya çıktı. Çünkü her şeyden önce doğrudan sahada olan ve insanlara bire bir ulaşanlar onlar. Yani federal ülkelerde eyaletlerin, üniter devletlerde ise belediyelerin önemi artacak.
Bununla birlikte, ben bu salgın boyunca birçoğumuzun doğanın, temiz havanın kıymetini anladığını, bu yüzden kırsala ve şehir dışına “ters göç”ün başlayacağını düşünüyorum. Bu da daha küçük ve kırsal şehirlerin, köylerin ve kasabaların nüfusunun artması demek. Ki buralara yerleşen insanların büyük bir kısmı da yeniden toprağa, tarıma, hayvancılığa yönelecektir. Dolayısıyla, yeni dönemde yerel yönetimlerin sunacakları hizmetler ve sorumluluklar da çoğalacak.
Fransa’da yeni yapılan yerel seçimlerde Yeşiller Partisi’nin (EELV) ülkenin en büyük birkaç kentinde kazanarak tarihi başarı göstermesi de bu yüzden zaten. Fransız basınının “yeşil dalga” dediği bu zafer ülke için politik bir dönüm noktası. Uzmanlar Fransa siyasetinin zengin bir ekoloji projesi etrafında yeniden şekillendiğini, sonucun 2017’den beri Cumhurbaşkanı olan Macron’un gidişinin başlangıcı olduğunu söylüyor.
Tüm bunlar “Devlet zayıflıyor, yerel ve küresel güçleniyor” anlamına gelmiyor. Meseleyi “küresel ya da milliyetçi” ve “merkez ya da yerel” çatışmasından çıkarmak lazım. Yeni bir düzen, yeni bir yönetim modeli doğuyor dünyada. Bu düzende devletlerin yeni yetkilere kavuşmalarına rağmen, güç paylaşımında sürtüşme yaşamaları normal. Ancak yeni dönemin kodlarını doğru okuyan, rakiplerine büyük fark atacak. Orası kesin.