Herkesin aklında aynı soru: Kuzey Kore ile ABD arasında nükleer savaş çıkar mı? Üçüncü Dünya Savaşı yolda mı?
En son söyleyeceğimi en baştan yazayım: Böyle bir savaş ve sıcak çatışma, şu an ihtimal dışı görünüyor. Birçok sebepten dolayı.
1. sebep; Trump faktörü. Bu krizin bir aktörü, Kuzey Kore’nin çılgın ve nükleer denemeleri dışında adını hiç duymadığımız lideri Kim Jong-un. Diğeri de en az onun kadar çılgın Donald Trump. Ve Trump, şu anda kendi paçasını kurtarma derdinde. Başkan olarak azledilme ihtimali gün gibi belirdi. Washington da akıbeti belirsiz bir başkanla küresel bir savaşa girmeyi göze almayacaktır.
Bir diğer sebep, destek eksikliği. Mesela 1950’de ABD Başkanı Truman Kore Savaşı’na girme emrini verdiğinde, kamuoyunda muazzam bir desteği vardı. Türkiye dahil ABD’nin tüm müttefikleri ve Birleşmiş Milletler başta olmak üzere uluslararası toplum da arkasındaydı. Bugün ise ABD ve Kuzey Kore dışında herkes itidal çağrısı yapıyor.
Kuzey Kore’nin doğrudan tehdidi altında olan, en azılı düşmanı Güney Kore bile açıktan “savaş” demiyor. Dahası Güney Kore, Pasifik bölgesinin yeni egemen gücünün Çin olduğunu görüyor. Ve savaşa karşı çıkan Çin’i karşısına almaktan kaçınıyor.
Bugün
Hayatta her başlangıç bilinmezlerle doludur. Sizi nereye götüreceğini, yolda nelerle karşılacağınızı bilemezsiniz. O yüzden de heyecan vericidir. Ve yeniliklere, farklılıklara, yaratıma gebedir. Ben de bu duygular içinde ve hayatımın akışında önemli bir dönemeçten geçtiğimi hissederek başlıyorum bu köşeye.
Milliyet gazetesinin 60. doğum günü olan 2010 yılında hazırlanan almanağı okurken fark ettim ki Milliyet’in tarihi aslında Türkiye’nin de tarihi. Ve nasıl Türkiye değiştiyse, gazetede de kurulduğu 1950’den bu yana çok şey değişti. Bugün Milliyet’in patronu, Erdoğan Demirören ve ailesi. Bununla birlikte gazete o zamanlar Babıali diye bilinen “basın vadisi”nde, yani Cağaloğlu’nun Nuruosmaniye Caddesi’ndeydi. Bugün ise diğer tüm emsalleri gibi oradan taşındı, Çağlayan’a yerleşti. Ve tabii gazeteyi yapan isimler de tamamen değişti. 1950’den bu yana Milliyet’e emek vermiş Abdi İpekçi, Çetin Emeç, Doğan Heper, Çetin Altan, Mehmet Ali Birand iz bırakanlardan sadece birkaçı...
Ancak o günden bu yana değişmeyen bir şey var. O da, Milliyet’in eski patronu Aydın Doğan’ın gazetenin almanağı için yazdığı “Beni Milliyet’i satın almaya iten saikler arasında, gazetenin sahip olduğu büyük prestij