Kalpazankaya Restaurant, Fincan Cafe, Adakeyf ve İndos... Bu hafta sizlere yolunuz Burgazada’ya düşerse gönül rahatlığıyla gidip yemek yiyebileceğiniz dört mekan tavsiye ediyorum...
Ben yazları lokantada değil, genelde evimde yiyorum. Geçenlerde Çengelköy’de harika manzaralı bir lokantaya gittim. Davetliydim. Mezeler yavan, böcek pösteki gibi, levrek ile lagos kuru ve lezzetsizdi. Yazın yediğim en kötü yemekti.
İşin doğrusu şu ki balığı günlük alıp evde pişirince ortaya çıkan lezzeti yazın hiçbir lokantada bulamıyorum. Dışarıda, evde yapmadığımız lezzetler olsun istiyorum.
Dünyanın en iyi kroketi
Öğlenleri hafif geçiştiriyorum ve Adalar Su Sporları Kulübü’nde (ASSK) yediğim oluyor. Büfe iyi tost yapıyor. Dürüm içinde bol karabiberli köftenin eti fena değil. Özellikle de Mehmet’in sulu beyaz peynirli ve incecik omleti iyi.
Lokanta ise bu sene eski üç çalışanın elinde. Pazarları özenerek hazırladıkları bir tandır çıkarıyorlar. Kroketleri çok iyi. Menemenleri de... Maalesef öğlenleri hafif yediğim için ciddi olarak yemeklerini deneyemedim.
Ama deneyenler beğeniyor.
ASSK spora önem veren, kozmopolit bir kulüp. Diğer kulüp olan Deniz Kulübü ise çok daha lüks. Pazarları lokantayı işleten Ümit, Kapalıçarşı’da bir yerden oldukça iyi bir döner getirtiyor. Porsiyonu 22 lira, ciddi fiyat. Ümit lokanta işini biliyor.
Bir kez yemeğe gittim. Kroket, çiroz, tarama ve kabak kızartması çok başarılı, minekop ortanın üstündeydi.
O yemekte kuzenim Ömer Camcıoğlu “Dünyada en iyi kroket Burgazada’da” dedi.
Hiç düşünmemiştim ama haklı. İspanya’da ve İstanbul’da çok kroket yedim ama Burgaz’daki lezzet hiçbirinde yok. Bu geleneğin geçen haftaki yazımda bahsettiğim Rumlardan kaldığını düşünüyorum. Bizim Ceylan dışarı gittiğimizde tam 12 kroket yiyor. Yediğim her kroket iyiydi ama kullandığı eski kaşardan dolayı benim bir numaram Deniz Kulübü’nde Ümit’in kroketi. Ama ada mezeleri ve yemekleri kroketten ibaret değil.
İşte size dört tavsiye...
ADAKEYF CAFE&RESTAURANT
Canlı ve yerli ıstakoz sunuyor
Bu sene açılan Adakeyf Cafe&Restaurant gerçekten keyif veriyor. İki ortaktan Hakan Öncül haftada iki-üç kez gece yarısı Kumkapı Balık Hali’ne gidip yetiştirme olmayan yerli balıklar alıyor. Fatoş Bucak mutfakta başarılı. Mezeler yavan değil. Favanın dokusu iyi, bol soğanlı ve dereotlu. Tarama güzel. Lakerda iyice. Kroket ada standardını rahatlıkla tutturuyor. İçi beyaz peynirle doldurulmuş minik kalamar biraz daha az pişip sulu kalsa çok iyi olacak.
Balıklar iyi görünüyor. Istakozu tam kıvamında pişirmişler. Fırın ve mangalda iyi olur ama bunu Türkiye’de hakkıyla yapan yok. Adakeyf hakkını vermiş ve zeytinyağı, ıstakoz yumurtası ve hardalla iyi de bir sos hazırlamış. Fransız beyaz Bourgogne şarabı ile birlikte alın size unutamayacağınız bir ziyafet.
FİNCAN CAFE
Asma yaprağında sardalya ağzınıza layık
“İstanbul 100 Lokanta” kitabıma aldığım Fincan Cafe’yi çok sevdiğimi okuyucuların çoğu bilir. Canan Sofuoğlu her zaman titiz. Eli
lezzetli. Kocası Rasim Sofuoğlu’nun, devamlı koşuşturmasına rağmen, yüzünden gülümseme eksik olmuyor ve mizah gücünü küçük
düşürmek için değil yeni dostlar edinmek için kullanıyor. Hesabı da insaflı. Sadece eski müşterilere değil, yenilerine de...
Tavsiyeler mi? Ben en çok otlu peyniri, taramayı, soğanlı favayı ve ara sıcakları seviyorum. Paçanga, tereyağında ahtapot bacağı, içinde eritilmiş otlu peynir ile közde bütün patlıcan, gerçek tarator ile kalamar tava, bol soğan ve tarçınlı ciğer yahni, midye marinyer ve asma yaprağında ağzınıza layık tam yağlı sardalya.
İNDOS
Her şey meyhane standardının üzerinde
Senenin sürprizi İndos. İtfaiyenin karşısında bir bar-lokanta. Avrupai bir hava. Mutfakta eski hayvanat bahçesi müdürünün oğlu ile lokantanın işletmecisi Cengiz Şahin ve iki hanım var. Tattığım her şey çok iyi ve meyhane standardının çok çok üzerinde.
Cengiz Bey midye salmayı sanırım Ermeni ustalardan öğrenmiş. Bol soğanlı, tarçınlı ve kuş üzümlü. Ben bayıldım. Dana ağırlıklı, bol soğanlı çiğ börekleri kroket ile birlikte Ceylan Handan’ın favorisi. Ben de iyi buldum. İçi tulum peyniri ve patlıcan püreli ravioli ya da mantıyı denedim. İçi çok lezzetli. Hamur işlerini taze yapan İtalyan lokantası pek az sayıda ülkemizde. Bunların arkasındaki hanım ise Ragda Beysun Öztop. Gerçek bir İtalyan şef olan Emilio Ronchetti’nin yanında çalışmış.
Bir de nefis sosisleri var. Cengiz Bey kasaba yaptırıyormuş. Karbonat falan yok içinde. Jalepano biberi ve çedar peyniri var.
Ülkemiz dünyada herhalde salata konusunda en geri ülke. Birkaç doktora tezi yazılır bu konuda. Gönlüme göre bir yeşil salata buluyorum burada. Arkasında Ukraynalı bir hanım var. Maryte Boran. Salatanın malzemeleri göbek, roka, dereotu, salatalık, maydanoz ve nane. Sosunda da zeytinyağı, limon, nar ekşisi ve tuz var. Bildik tabii. Kuş kondurulmaz ya salataya. Ama önemli olan malzemeyi iyi harmanlamak.
Sosu iyi yedirmek ve doğru kapta sunmak.
Antalya Yedimehmet ve Kahraman’ın domates salatası dışında iyi salata, hatta orta salata yediğimi hatırlamıyorum bizde. İnanılmaz bir şey çünkü Türkiye salata malzemesi açısından bir cennet. Ama aşçıların kültüründe yeşillik olmayınca ne yapabilirsiniz ki? İndos’a giderseniz gitmeden Maryte’nin mutfakta olup olmadığını kontrol edin!
KALPAZANKAYA RESTAURANT
Tuzda levreği yiyince mutlu oluyorsunuz
Herkes bildiği ve üzerinde çok program yapıldığı için çok şey söylemeye gerek yok. Kalpazankaya Restaurant dünyanın en iyi manzaralarından birine sahip ve önünüze gelen mezeler harika olmasa da baştan savma değil. Farklı bir mezelerini görmedim. Gönül, kaya koruğu, deniz börülcesi, haydari, patlıcan dışında ilginç mezeler ve ara sıcaklar sunmalarını ister. Ama servis kalabalığa rağmen çok iyi, tutarlılık açısından başarılı olup 10 kişi için koca bir levreği tuzda başarıyla pişirdiklerini görünce oradan mutlu ayrılıyorsunuz. Bu sene çarşamba ve cumartesi çıkan kuyu kebaplarını deneyemedim. Fiyat mı? 10 kişi, bir Kara Efe ile adam başı, bahşiş dışında 100 lira.