Bağırsaklarımızın tercihi tam tahıllar
Tam tahıl ürünlerin diyet lifleri içerdiklerini ve vücudumuzda olumlu etkileri olduğunu hepimiz biliyoruz. Tahıllardan elde edilen diyet lifleri yapılan araştırmalarda çok çeşitli sağlık yararları göstermiş ve birlikte taşıdıkları biyoaktif maddeler ile daha çok faydalar sağlamıştır.
Tahıl lifinin gücü
Buğday tanesinin dış zarı, lifler ile doludur (46/100 g) ve bunlara ‘nişasta olmayan polisakkaritler’ (ortalama yüzde 95) denmektedir. Çok farklı fizikokimyasal özelliklere sahip büyük bir grup sindirilemeyen karbonhidratlardır. Buğday kepeğinin kabızlık için etkili olduğu kanıtlanmıştır. Diğer huhubatlarda örneğin çavdar, arpa ve yulaf liflerinin bağırsak hareketini arttırdığı yapılan çalışmalarda görülmüştür. Buna ek olarak, tahıl lifi midenin boşalmasını yavaşlatır ve ince bağırsaktaki akışı hızlandırır.
Tahıl liflerin bağırsak hareketi üzerindeki etkisi meyve ve sebze liflerin bağırsak hareketi üzerindeki etkisinden daha fazladır.
Buğday kepeği aynı zamanda ortalama yüzde 5 oranında fermente diyet lifleri içerir. Bunlardan beta-glukanlar ve arabinoksilanlar, dayanıklı nişasta ve fruktanlar
Sahil çamı (Pinus pinaster) ve oligomerik prosiyanidinler
Oligomerik prosiyanidinler bitkilerin katkı maddeleridir. Doğru kaynaktan ve iyi kalitede olursa, önemli ölçüde antioksidan ve anti enflamatuvar özellikler gösterir ve tamamlayıcı tıpta birçok rahatsızlıkların önlenmesinde kullanılabilir. Özellikle kalp ve damar hastalıkları, venöz bozuklukları, hafıza ve konsantrasyon bozuklukları, astım, cilt rahatsızlıkları, göz şikayetleri, eklem ağrıları ve anti-aging durumlarında çok yararlı olabilir.
Oligomerik prosiyanidinler üzüm, yaban mersini, kiraz ve eriklerin kabuğu ve/veya çekirdeğinde bulunur. Güzel ve enteresan bir kaynak ise Pinus pinaster yani Sahil çamı. Birçok klinik çalışmalarda etkinliği kanıtlanmıştır.
Kardiyovasküler sağlık
Omega-3-yağ asitleri, zerdeçal, yeşil çay, fermente sarımsak, ginkgo, resveratrol ve K2 vitamini gibi bitkiler veya besinler ile birlikte oligomerik prosiyanidinler kardiyovasküler sağlık için önemlidir! Oligomerik prosiyanidinlerin damarlardaki oksidatif stresi azalttıkları ve içindeki kronik
Covid-19 karantinası sonrası nasıl beslenmeliyiz?
Öncelikle sosyal mesafe kurallarına uymalıyız. Hijyen konusunda hijyen kurallarını göz ardı etmemeliyiz. Aslında bu hep dikkat edilmesi gereken bir konuyken milletçe bunun önemini yeni yeni fark ediyoruz maalesef. Tabii bilinçli bir kısım hep dikkatliydi.
Peki, beslenme ne durumda? Nelere dikkat etmeliyiz?
Önceliğimiz daima sebze ve meyve olmalı. Mümkün oldukça mevsim sebzeleri ve meyveleri tüketmeliyiz. Soğan ve sarımsak gibi doğal antibiyotikleri asla yemeklerimizden ve sofralarımızdan eksik etmemeliyiz. Domates, domates salçası ve kuru domatesler çok değerli antioksidanlar. Hatta salçalar ev yapımı olursa süper olur.
Mavi, mor ve kırmızı meyveleri yani yaban mersini, frambuaz, böğürtlen, çilek, ahududu, karpuz, kiraz ve turunçgiller kayısı, kivi, elma, portakal, mandalina, greyfurt gibi meyveler önceliğimiz olsun. Kuru yemiş tüketimi de çok önemli. Çinko açısından ve diğer mineraller açısından ölçülü ve düzenli tüketim fayda sağlar.
Bir diğer önemli
Sporcularda Coenzym Q10 kullanımı
Genç yaşta sporcu ölümleri oldukça sık duyulur oldu. Yoğun ve ağır fiziksel aktivitelerde örneğin bisiklet veya triatlon gibi, kalbe ve diğer kas gruplarına uzun süre yükleniliyor. Bazen sporcularda performans ve aşırı antrenman arasında çok ince bir çizgi vardır.
Bilimsel araştırmalarda fiziksel aktivite sağlıklı yaşamak için önerilsede, aşırı spor tam tersi bir etki yaratıp kalbe yükleniyor.
Coenzym Q10 enerji dönüşümünü desteklemekte ve antioksidan gibi görev yapmaktadır. Böylece kalp kasını ağır fiziksel aktiviteye karşı koruyabilmektedir. Coenzym Q10 birçok sporcularda dayanıklılığı arttırmak için hücresel enerji dönüşümü ile bilinmektedir.
Erkek sporcularda araştırılmış
Britanya’da, ‘Journal of Nutrition’ da yayınlanan bir çalışmada, araştırmacılar Q10 takviyelerin genç, sağlıklı ve erkek yüzücülerde, aşırı ağır antrenmanlardan kaynaklı, kalp kasındaki olumsuz etkileri engellediğini kanıtlamışlar. Bu tarz bir doku hasarı oksidatif stresten kaynaklanmaktadır.
Araştırmacılar katılanların coenzym Q10 takviyeleri alan ve almayanların, kalp hasarı ve oksidatif stres belirteçlerine bakmışlar. Her
Hepimizin geçtiği bu zorlu ve belirsiz süreçte, evde karantinada olmak bizi strese sokabilir. Enerjimizi yüksek tutmalı ve evde verimli olmak için neler yapmalıyız? Evde olmadığımız günlerde bile yani yoğun çalışma temposu, aile hayatı, metropolde yaşamak, sınavlar, müsabakalar vs. hepsi için gerekli enerjiyi nasıl toplayabiliriz?
Yaşam tarzı
Öncelikle yaşam tarzımızı gözden geçirebiliriz. Neler önceliğimiz, dinlenmek için yeteri kadar kendimize zaman ayırabiliyor muyuz, sigara kullanıyor muyuz, alkol tüketimi ne boyutta gibi durumları değiştirmeliyiz. Beslenmede ise önceliğimiz meyve, sebze, rafine edilmemiş besinler, mümkünse mevsimsel sebze ve meyveler, sağlıklı pişirme teknikleri, yeterli oranda hayvansal ve bitkisel proteinler ve dengeli yağ kullanımı olmalıdır. Kesinlikle kullanılmaması gerekenler ise şeker ve türevleri, rafine gıdalardır (örneğin beyaz un, beyaz undan elde edilen hamurlu mamuller, beyaz makarna, pirinç pilavı). Rafine besinler yüksek glisemik indekslerinden dolayı stres seviyesini yükseltir.
Adaptojen bitkiler
Adaptojen bitki
Strese karşı doğal kaynaklar; Enerjimizi nasıl yüksek tutabiliriz?
Hepimizin geçtiği bu zorlu ve belirsiz süreçte, evde karantinada olmak bizi strese sokabilir. Enerjimizi yüksek tutmalı ve evde verimli olmak için neler yapmalıyız? Evde olmadığımız günlerde bile yani yoğun çalışma temposu, aile hayatı, metropolde yaşamak, sınavlar, müsabakalar vs. hepsi için gerekli enerjiyi nasıl toplayabiliriz?
Yaşam tarzı
Öncelikle yaşam tarzımızı gözden geçirebiliriz. Neler önceliğimiz, dinlenmek için yeteri kadar kendimize zaman ayırabiliyor muyuz, sigara kullanıyor muyuz, alkol tüketimi ne boyutta gibi durumları değiştirmeliyiz. Beslenmede ise önceliğimiz meyve, sebze, rafine edilmemiş besinler, mümkünse mevsimsel sebze ve meyveler, sağlıklı pişirme teknikleri, yeterli oranda hayvansal ve bitkisel proteinler ve dengeli yağ kullanımı olmalıdır. Kesinlikle kullanılmaması gerekenler ise şeker ve türevleri, rafine gıdalardır (örneğin beyaz un, beyaz undan elde edilen hamurlu mamuller, beyaz makarna, pirinç pilavı). Rafine besinler yüksek glisemik indekslerinden dolayı stres seviyesini yükseltir.
Adaptojen bitkiler
Adaptojen bitki nedir? Adaptojen bitkiler kimyasal,
Bulaşıcı vajinitin ana nedeni; Vajinal flora dengesizliği
Probiyotik kullanımı etkili midir?
Vajinal flora, bir yandan laktobasiller ile diğer yandan potansiyel patojenler arasında karmaşık bir dinamik dengeden oluşur. Ne zamanki bu denge bozulur, laktobasil miktarı genelde düşer, asit derecesi azalır ve belirli mikrop sayısı başa geçer. Ne zaman Candida türleri ortamı ele geçirir, o zaman Vulvovajinal Kandidiyazis’ den bahsedebiliriz. Yüksek vajinal ph seviyesi ile anaerob bakteriler baskın gelirlerse, bu durumda Bakteriyel vajinozis’den bahsedilir.
Peki, ne zaman buradaki denge bozulabilir? Bağışıklık sistemi düşer ise, fazla sabun kullanımı olursa, antibiyotik gibi ilaç kullanımlarında vs. denge bozulabilir.
Bakteriyel vajinozis genelde üreme yaşlarında çok sık karşılaştığımız bir genital sorundur. Sorun ele alınmadığında, aylar veya yıllar sürebilir ve kronik bir hal alabilir. Bazı ekstrem durumlarda Candida hayatı tehdit edebilir. Candida kana karışabilir ve ‘sistemik kandidiyazis’e neden olabilir. Bu şekildeki Candida enfeksiyonu, sadece bağışıklık sistemi düşük ağır hastalarda görülür. Örneğin; organ
Selenyumun yaşlılıktaki rolü
Beslenme ve yaşam şekli ve bununla bağlantılı dejeneratif hastalıklar yaşlılık hızını belirleyen önemli faktörlerdir. Peki selenyum mineralinin buradaki önemi nedir?
Yaşlılık, ömrümüz boyunca hasarlı hücrelerin ve dokuların ‘strese’ karşı bir tepki birikimidir. Bu tarz bir hasar, fonksiyon kaybı oluşturduğu gibi hastalıklara karşı daha açık bir hale gelmemiz anlamına gelir. Bu yüzden beslenme ve yaşam şekli burada önemli bir rol oynar.
Hepimizin bildiği üzere bağışıklık sistemi yıllar içinde gelişir. Hücre onarım kapasitesi oksidatif hasarda ve DNA hasarında belirli bir süre sonra azalır. Yaş ile birlikte vücudun fonksiyonları azalırken sağlıksız beslenme, çevre faktörleri ve stresten dolayı daha da hızlanır. Vücudumuzu desteklemek için en çok ihtiyacımız olan mikro-besinler A, C, D, E, B2, B6, B12 ve folik asit vitaminleridir. Aynı zamanda demir ve çinko mineralleri ve selenyum da çok önemli bir rol oynamaktadır.
Selenyum temel bir eser elementidir ve antioksidan enzimlerin yapımlarında yer almaktadır.