Ben de tam öyle yaptım yeni seans almamaya çalıştım, ona daha fazla zaman ayırayım diye sadece bir vakıf üniversitesine ders verdim... Çünkü fazla iş yükü anne adaylarında geri dönüşü olmayan sorunlara neden oluyor. Hem bebekte hem de sizde (düşük yapmak gibi). Sen doğdun ben yeniden doğdum. Tarifi mümkün olmayan, herkesin özelinde kendi hayatına konumlandırdığı bu çok özel anı herkesin yaşaması da hissetmesi de çok farklıymış benimki tüm iliklerime kadar bazen kendimden vazgeçebilecek kadar sadece seni düşünebilecek kadar çok yoğundu çünkü doğduğunda sarılığın vardı ve çok iyi bakmam gerekiyordu yoksa hastane ortamında o minicik vücudun bir savaş verecekti çok şükür ki atlattık o dönemi yenidoğan sarılığını da atlattın ilk aylarda kilo alımın da çok iyiydi dedim ya analık işlemişti tüm iliklerime kendimin sadece zaruri ihtiyaçlarını giderdim gerisi sadece senin oldu.
Çünkü bir klinik psikolog olarak anne karnından sonraki ilk 3 ay çok önemliydi
1. Bu sınav zeka testi değil bilgi ve performans testidir. Bunun farkında olursak kendimizi kişiselleştirip suçlamaktan vazgeçeriz. Bu da başarıyı arttırır. Yapılan çalışmalar ortalama çalışan bir öğrencinin iyi bir şekilde motive olup girdiği sınava, sınavda göstereceği performansın çok çalışan bir öğrencinin performansı ile aynı olduğu biliniyor. Dolayısı normal çalışan bir öğrencinin sınavda gösterdiği performansı iyi ise, yüksek başarı gösterir. Psikolojik hazır olmuşluk önemlidir.
2. Psikolojik rahatlık özgüveni ve başarıyı getirir. Rahatladığımız zaman kısa süreli belleğimizin kapasitesi artar. Kaygı, stres ve sinir kısa süreli bellekteki depolama alnını doldurur. Dolayısıyla sınavla ilgili performansımızı göstermemize olanak sağlamaz.
3. Kalan son saatlerde olumlu hayaller kurun. Hayaller bizi olumlu motive etmek için çok önemlidir.
4. Sınavla ilgili olumsuz konuşma ortamlarından kaçının. Olumsuz konuşmalar, olumsuz ortamlar sizi bu son saatlerde kaygılandırmaktan başka bir şey yapmaz.
5. Uyku düzeninizi değiştirmeyin ve düzenli
Psikologlar, insan ve hayvan davranışlarını sistematik bir yolla izleyerek değerlendiren bilim insanlarıdır. Bu bilim insanları lisans, yüksek lisans, eğitimler, testler ve süpervizyon gibi aşamalardan geçerek danışan/hasta kabul etmesi uygundur. Bunlar işin zorunluluk yönü; bir de buna deneyimlemelerini katması gerekir. Mesela, kültür bilmesi, fizyoloji bilmesi , farmakoloji bilmesi, hatta diksiyon bilmesi bilerek kendi süreçlerinden geçmesi de çok ama çok önemlidir. Mesela, karşımıza Karadenizli bir aile de gelebilir, Doğulu bir aile de gelebilir… Eğer biz o kültürün aile dinamiklerine genel hatlarıyla bilmezsek çoğu şeyi ihtimal dahilinde değerlendiremeyiz. Mesela yemekte ve sonrasında gaz çıkarmanın çok ayıp ve utanç kaynağı olduğu ülkemizdeki sosyal dinamik böyleyken bazı ülkelerde bu gayet doğal, normal ve hatta olumlu bir davranış olarak gösterilir. Eğer biz çeşitli kültürleri ve bunların farklılıklarını bilirsek daha iyi, daha geniş bakabilme potansiyeline sahip oluruz.
Farmakolojinin konusu da şöyle; klinik
Sınav başarısı; hızlı okuduğunun farkına varma, karşılaştırma, hatırlama ve doğru cevabı bulup yazmanın olduğu karma bir sürecin sonunda bizim sadece bilgimizi ölçmeyen, aslında psikolojik tutumumuzu da ölçen bir performans sınavıdır.
Öyle bir sınavdır ki bu sadece dershanelerin, okulların ve kursların yetmediği özellikle biz Klinik Psikologların da sınava girecek öğrencilerle çalıştığı bir alan haline gelmiştir. Yani işin ne kadar bilgiyi aktarma boyutu varsa da psikolojik faktörlerin öğrencinin sınav anı, o bilgileri optik forma yansıtması da oldukça önemlidir. Endişe hali olan kaygının önüne geçmek için bir şeyler yapmadan önce neler olduğuna bakalım
Peki bu kaygılar nelerdir?
-düşünceler,
-tutumlar,
-kıyaslama,
-özgüven eksikliği,
-gelecek kaygısı
Uyku nedir?
Bilincimizin tümünün ya da bir bölümünün dış uyaranlara karşı tepkisiz olması yani dinlenme haline uyku diyoruz. Uyku tüm memelilerde, kuşlarda, balıklarda gözlenen doğal dinlenme biçimidir. Bizler günlük işlevlerimizi gerçekleştirebilmek için uykuya ihtiyaç duyarız. Özellikle bebek ve çocuklarda bedensel ve ruhsal gelişimi de destekleyen uyku aynı zamanda bir şifa kaynağıdır.
Eğer yeterince uyumazsak vücudumuzda neler oluyor?
Uyku yeni güne dinlenmiş olarak uyanmak, günlük işlerimizi yapabilmek, beden ve ruhumuzun hasarlarını azaltmak için tedavi edici bir şeydir. Aslında rutin olan zaruri ihtiyaçlarımız bizi o kadar tehlikelerden korur, iyileştirir ki biz bunun farkına uyku sorunları yaşadığımızda varırız. Yeterince uyumazsak bizi neler bekler?
Diyabet
Yüksek Tansiyon
Kalp hastalıkları
Oturduğumuz yerden veya yatarken ayağa kalktığımızda yaşadığımız ani bir baş dönmesi, sersemleme veya görme bozukluğu hallerini yaşamamızdır. Bu vücudumuzun metabolizmasının yaşadığı durumdur. Yani hastalık, bozukluk değildir. Aniden ayağa kalkınca ya da tansiyonun düşmesiyle olan bu durumda büyük tansiyonun 20, küçük tansiyonun 10 milimetreden fazla düşmesine ‘ortostatik hipotansiyon’ diyoruz.
Neden yaşarız?
Ortostatik hipotansiyona eğilimi olanlar bazı durumların kan basıncını düşürdüğünü bilmeli ve ona göre önlem almalı. Bunlar şöyle sıralanabilir:
- Vücudumuzun susuz kalınca,
- Uzun süre yattıktan veya oturduktan sonra aniden ayağa kalkınca,
- Sabah idrar yaptıktan sonra,
- Uzun süre hareketsiz ayakta durduğumuzda,
Pandemi şu sıralar hayatımızın içinde en çok karşımıza çıkan henüz öğrendiğimiz bir kavram.
ÖĞ-REN-DİK dediğimiz durum da sıkça karşımıza çıkıyor şu sıralar. El yıkamayı öğrendik, bireysel olmayı öğrendik, özlemeyi öğrendik, dışarı çıkmadan evimizde yaşamayı öğrendik, kendimize değer vermeyi öğrendik. Öğrendiğimiz bir diğer nokta da, koronayla her an burun buruna gelip ölmek... Ölmemek için hayatta nasıl kalırız, bağışıklığımızı nasıl arttırırız, psikolojik dayanıklılığı nasıl arttırırız… Hepsini tek tek öğrendik ve hala da öğrenmeye devam ediyoruz. Pandemiyle birlikte var olan ihtiyaçlarımıza daha iyi cevap vereceğimiz biçimde düzenleme ya da ‘’yeni bir durum karşısında bunları yeniden düzenleme’’ anlamına gelir. Bizim öğrendiğimiz, ikinci saydığım kısım oldu. Yeni bir durum yeni örgütlenmeyi getirdi. Yeni örgütleme de yeni oluşacak ‘’Yeni Normallik’’ dediğimiz kavramları ardı ardına sırayalacaktı. Tıpkı şu günlerde karşı karşıya kaldığımız pandemi
Çocuk sahibi olmak soyun devamı için, ailenin gelecek nesillere kültür mirasını bırakabilecekleri bir normlar kuralı olarak kalsa da; hem çocuğunuz için, hem sizin için, hem ilişkiniz için, hem de çocuk için çocuk sahibi olmayı istemeden önce düşünmeniz gereken öyle şeyler vardır ki hayat kurtarır ve önemli detaylardır.
1.İlişkinizi temellendirin
O temellerin sağlam olduğunu öngördüğünüz durumda çocuk yapma fikrine sıcak bakın. Diğer türlü sizin bile daha ne olacağınızı bilmediğiniz bir durumda çocuğu bu belirsizliğe sokmak ve onu bu uğurda sürüklemek çocuğa yapılan bir haksızlık olacaktır.
2.Çocuğu yarabandı olarak kullanmayın
Evliliği kurtarmak için yapacağınız çocuk evliliğinizi kurtarmaz. Sadece evliliği daha da işin içinden çıkılmaz bir hale sokar, aslında var olan sorunları halıların altına süpürürsünüz. Evlilikte çocuk ‘’yara bandı’’ değildir. İlerde sizi daha da kanatan bir durum haline gelebilir. Eşinizle, ailesiyle bu