Gamzeda'ya mektup; yorulan oyuncunun yerine sokacağı yedeği yoktu.

30 Ocak 2013

Sevgili Gamzeda,

Hatırlar mısın, seninle bir yerde oturmuş sohbet ederken içeri bir çift girmişti. İlgimizi çeken şey kızın çok güzel, alımlı, erkeğin de yakışıklı oluşuydu. Normal olarak ben kıza, sen de erkeğe bakmıştın. Bir süre bunun üzerinde konuşmuştuk.

Kısa süre sonra aslında senin de dikkatini daha çok kıza çevirmiş olduğunu anlamış ve gülmüştük.

Ancak elbette her ikimizin de bakış amacı ve şekli farklıydı. Bunu konuşurken bir kaç kere usulca elime vurmuştun.

Bütün kadınların merakının aslında ortama giren erkek ve kadından çok onların ikisinin arasındaki ilişki olduğu sonucuna varmıştık. Kuşkusuz kadın her durumda daha fazla hemcinsini inceliyordu.

Bunun zaman zaman kıskançlık boyutuna geldiğini rahatlıkla ifade etmiştin.

Mesele sadece alımlı, güzel, yakışıklı olmakla bitmiyordu. Bir çok parçayı bir araya toparlayacak bilgi, beceri, bilgelik, anlayışı da içermeliydi.

Bunu taklit ederek ya da bir yerlerden ezberleyerek de bir yere kadar götürebilmek mümkün olabilirdi, ilişkinin kendisi ne kadar yaratıcı, özgün ve kendi içinde yeniden bir şeyler üretebilirse o kadar güçlü, sağlam, kalıcı olurdu.

Yazının Devamı

Ünal Aysal Projesi

29 Ocak 2013

Galatasaray ligin ikinci yarısı için çok önemli transferler yaptı. Sneijder ve Drogba Şampiyonlar Ligi şampiyonlukları yaşamış birer dünya markasıdır.

Peki buralara nasıl gelindi?

2010-11 sezonu yaşanırken Galatasaray önemli anlamlarda ekonomik sıkıntılar yaşıyordu. Bırakın transfer yapmayı, kulübün bütçesinin bir araya getirilmesi bile sorundu. Zaten Adnan Polat böylesi bir enkazın içinde idari yönden ibra edilmeyip yönetimden uzaklaştırıldı.

Yıllardır başta Hıncal Uluç olmak üzere Galatasaray'ın kurtarıcısı olarak görülen Ünal Aysal formülü devreye sokuldu. Burada Ünal Aysal'ın başkan olması için ortamı hazırlayan derin Lise'nin etkisinden söz etmemiz gerekiyor.

Türkiye'de ve dünyada kurtarıcılar çok büyük alt üst oluşların hemen ertesinde ortaya birden bire kimsenin itiraz edemeyeceği durumda çıkıverirler ve alternatifsizdirler.

Galatasaray söz konusu sezonda sadece ekonomik olarak değil, sportif bakımdan da bir çöküş yaşıyordu, futbol takımı küme düşme hattının hemen üstünde yer alıyordu.

Kuşkusuz aynı sezonun 3 Temmuz'un operasyonel anlamda hazırlıklarının yapıldığı bir dönem olması bakımından ilginç bir tesadüf değeri taşıyordu.

TT Arena'nın açılışı sırasında

Yazının Devamı

Aybaba'nın cüreti, Terim'in davete icabeti

27 Ocak 2013

Beşiktaş bu sezon çok farklı bir takım görüntüsü gösteriyor. 3-0 kaybettikleri Fenerbahçe maçından sonraki performansları göz alıcıydı; kolay ve bol gol atan, izleyenleri heyecanlandıran bir takım olmuştu.

Topa sahip, bol pasa dayalı bir oyun oynamıyorlardı, hatta daha çok rakiplerini geride karşılıyor ancak Fernandes ve Oğuzhan gibi adam eksilten çabuk oyuncularıyla araya atılan paslar ve duran toplardaki müthiş pozisyon zenginlikleriyle sonuç alıyorlardı.

Ancak orta alanda kalabalık durmasını bilen ve Beşiktaş'ın dağınık düzenini bozabilecek takımlar kuşkusuz zorluyordu siyah beyazlı takımı ki geçen hafta İBB bunun nasıl yapılabileceğinin örneğini gösterdi.

Samet Aybaba, Fernandes opsiyonunu kullanıp, Oğuzhan'ı kenarda tutunca orta alanda yaratıcı kimliği olan bir oyuncu eksilmiş oldu. Fernandes'in bıraktığı yerdekinden bambaşka görüntüsüyse Beşiktaş'ın orta alanını tanınmaz bir hale getirdi.

Soldaki Gökhan Süzen, sağdaki Mehmet Akgün tercihleriyse fazlasıyla cüretkardı.

Galatasaray bom boş durumdaki Beşiktaş'ın solundan geliştirdiği ilk etkili atağında yanlış kademede bulunan sağ bekinin alanından Emre Çolak'ın güzel golüyle öne geçmesi davete icabet etmekti.

Yazının Devamı

Semih Şentürk opsiyonu

26 Ocak 2013

Maç sonunda dinlediğimiz Hikmet Karaman, Gaziantepspor'un kadro zafiyetinden söz etti; maçları 11 kişi oynuyoruz, bir adam sakatlansa yerine koyacak oyuncu yok, diyor.

Açıkçası çok önemli bir tespit bu; çünkü maç boyunca Gaziantepspor'un oynadığı arkaik futbolu eleştirmeye hazırlanıyordum.

Gaziantepspor, maçı kendi ceza sahasında kabullenen bir anlayışla oynayıp, hızlı kontra toplarla pozisyon aradı. Üç tane buldu, birini gol yaptı, diğeri farklı dışarı çıktı, diğerinde de Cenk Tosun bencillik yapıp, maçın Fenerbahçe'ye dönüşüne neden oldu.

Fenerbahçe, Elazığspor karşısında bize ne gösterdi?

Savunmada adam paylaşımı, yer tutumu yanlış yapılıyor; rakip oyuncuya rahat edeceği büyük boşluklar bırakılıyor.

Ailece hücuma çıkılıyorsa en azından dönen topa müdahalede bulunacak oyuncular dikkatli olmak zorundadır.

Gaziantepspor'un golü öncesinde Meireles yerden kalkamadı, bir kişi eksildi takım, Kuyt'ın olmadık yerde kaybettiği topla orta alanda tek müdahale şansı kalmıştı; Mehmet Topal'ın Cenk Tosun'un ayağındaki topu çıkarmasına engel olmak. Mehmet Topal kariyerindeki oyuncu bire birde tercihini öyle yapar ve topu da alamazsa gol kaçınılmaz olur. Topal orada topu

Yazının Devamı

Kupa Fenerbahçe'yi kendine getiriyor.

24 Ocak 2013

Kupa maçlarının Fenerbahçe için kendine gelme terapisi olduğu bir gerçek artık.

Fenerbahçeli futbolcular ligde olmadığı kadar Avrupa ve Türkiye Kupası karşılaşmalarında istekli, mücadele gücü yüksek bir karşılaşma oynamayı tercih ediyorlar.

Burada teknik direktörün maç statüsü seçtiğini asla düşünmediğini çok iyi biliyorum.

İşin futbolcularda bittiğinin net göstergesidir bu maçlar.

En başından beri savunduğum bir şeyi Semih, Beykan ve Salih nedeniyle tekrar etmem gerekiyor.

Kupa maçları bu üç futbolcunun Fenerbahçe'de kendilerini göstermesi bakımından araç olmuştur. Beykan için işin çok başı ancak Semih ve Salih'in Aykut Kocaman'ın elini güçlendiren alternatifler olması önemlidir.

Semih'in saha içinde üstlendiği rol taktiksel olmanın da ötesinde bir yerdedir. Umarım o da bunun farkındadır. Çok değil beş maç bu şekilde mücadele etsin Fenerbahçe'nin ligdeki havası da değişir.

Şans her zaman niyet gösterenin yanında olur. Semih'in attığı gol Carson'ın talihsizliği değil, Semih'in gayretinin karşılığıdır.

Yazının Devamı

Fenerbahçe Ülker mücadele dozunu arttırınca...

24 Ocak 2013

Son çeyreklerde her ne oluyorsa Fenerbahçe Ülker kimlik değiştiriyor. Maç boyunca yemediği kadar sayıyı bu çeyrekte potasında gördü ve maçı da bir anlamda son toplara bırakıverdi.

29-28'lik bir periyot Fenerbahçe Ülker'in son dört maç ortalamasına uygun olsa da genel Euroleague standardı için fazla bir skordu.

Ancak kazandı.

Demek ki farklı, bir şeyler yaptı ya da önceki hatalarını tekrar etmedi.

Şu bir gerçek ki rakibini 90 sayının altında tutmuş olması önemli bir avantaj oldu. Çünkü Fenerbahçe'nin skor gücü rakiplerini takip edecek kadar başarılı olamıyor.

Bütün yük genel anlamda bir veya iki oyuncunun üzerine yığılıveriyor.

Khimki karşısında Bogdanovic(26) ve Bo'nun (16) üretkenliğinin yanına 18 sayı ile Andersen'in eklenmiş olması çok önemli katkı sağladı. Andersen bugün bütün bedeniyle salondaydı.

Tripkoviç ise çok kritik sayılar attı.

Yazının Devamı

Gamzeda'ya mektup; Fenerbahçe'de eksik kalan değişim

22 Ocak 2013

Sevgili Gamzeda,

"Bir kere son şeklini verdikten sonra, düşüncelerimizi, hayata bakış açımızı, değerlendirme ölçütlerimizi, karşılaştırma yöntemlerimizi neden değiştiremiyor, geliştiremiyoruz?" diye sormuşsun.

Bu sorduğun soruyu ilk defa 2001 ilkbaharında kendime yöneltmiştim.

Aslında kişisel gelişimimin en başında edindiğim bilgiler yaşamın diyalektik bir bütünde ilerlediğini, sürekli bir hareket olduğunu göstermiş, hayata öyle hazırlamıştı, beni.

Ancak bir süre sonra bu başka bir şeye dönüştü.

Seninle ilk karşılaşmamızda da ilişkiler seviyesinde oldukça yalnız ve mutsuz bir yerdeydim, sanırım.

Sadece ben mi, çevremdeki bir çok kişi aynı rutini yaşamaya devam ediyor, ilginçtir benzer alışkanlıklardan şikayet ediyordu.

Esas meselenin de burada düğümlendiğini konuşmuştuk seninle...

Yazının Devamı

Fenerbahçe'de lider oyuncu yoksa...

20 Ocak 2013

Fenerbahçe'nin tarih boyunca bazı geri dönüşleri vardır.

1983 Galatasaray-Fenerbahçe 4-1'den 4-4'de dönmüştü maç. Stankoviç teknik direktördü ve Seydiç ile Hosiç'e adam adam savunma yaptırmış ve sonuç felaket olmuştu. Alparslan 4-1'den sonra takımı sahada toplayıp, farklı bir taktikle devam edeceklerini belirtmiş ve maç orada bitmemişti.

1989 Galatasaray-Fenerbahçe 3-0'dan 3-4 olmuştu. Bu maç bir anlamda Rıdvan'ın direnişiydi. İkinci yarı her yerde o vardı, bütün gollerde ön plana çıktı.

2001 Fenerbahçe-Gaziantepspor ilk devre 0-3 bitmiş, ikinci yarı 60. dakikadan sonra gelen peş peşe gollerle 4-3 bitmişti. Bu maçta Uche ve Rapaiç'in yaptıkları Fenerbahçe'ye şampiyonluk getirmiştir.

Kuşkusuz Elazığspor maçı 3-2 bile tamamlanmış olsa bir geri dönüş karşılaşması olarak değerlendirilemez, eksik olan şeyin altını çizmek için bu örnekleri verdim. Sezon içinde ihtiyaç duyulan şeyin altını daha kalın çizgilerle çizelim.

Liderlik, inisiyatif almak farklı bir meziyettir. Bazen takım halinde liderlik gösterirsiniz, zaman gelir ortaya bir oyuncu çıkar ve herkes onun etrafında bir şeyler yapabileceğini hisseder, takip eder.

Fenerbahçe'nin dün Elazığspor karşısındaki ilk yarı

Yazının Devamı