Beşiktaş bu sezon çok farklı bir takım görüntüsü gösteriyor. 3-0 kaybettikleri Fenerbahçe maçından sonraki performansları göz alıcıydı; kolay ve bol gol atan, izleyenleri heyecanlandıran bir takım olmuştu.
Topa sahip, bol pasa dayalı bir oyun oynamıyorlardı, hatta daha çok rakiplerini geride karşılıyor ancak Fernandes ve Oğuzhan gibi adam eksilten çabuk oyuncularıyla araya atılan paslar ve duran toplardaki müthiş pozisyon zenginlikleriyle sonuç alıyorlardı.
Ancak orta alanda kalabalık durmasını bilen ve Beşiktaş'ın dağınık düzenini bozabilecek takımlar kuşkusuz zorluyordu siyah beyazlı takımı ki geçen hafta İBB bunun nasıl yapılabileceğinin örneğini gösterdi.
Samet Aybaba, Fernandes opsiyonunu kullanıp, Oğuzhan'ı kenarda tutunca orta alanda yaratıcı kimliği olan bir oyuncu eksilmiş oldu. Fernandes'in bıraktığı yerdekinden bambaşka görüntüsüyse Beşiktaş'ın orta alanını tanınmaz bir hale getirdi.
Soldaki Gökhan Süzen, sağdaki Mehmet Akgün tercihleriyse fazlasıyla cüretkardı.
Galatasaray bom boş durumdaki Beşiktaş'ın solundan geliştirdiği ilk etkili atağında yanlış kademede bulunan sağ bekinin alanından Emre Çolak'ın güzel golüyle öne geçmesi davete icabet etmekti. Pozisyon itibarıyla bire bir eşleştirdiğinizde Emre Çolak Mehmet Akgün'ün adamıdır.
Emre Çolak'ın attığı güzel yanı sıra oyunda kaldığı süre boyunca gösterdiği performansa rağmen Sneijder tercihi için sahadan çıkacak ilk oyuncu olması Galatasaray'ın devrenin ikinci yarısında yaşayacağı en önemli fay hattıdır.
Emre Çolak bunu sezon başında Amrabat ile yaşadı, şimdi bu bölgede rekabet içine gireceği oyuncuların arasına bir de dünya yıldızı girdi.
Galatasaray'ın Umut-Elmander tercihi de ilginçti. Burak Yılmaz'ın, Beşiktaş gibi savunmasında önemli boşluk bırakan bir takıma karşı kenarda bekletilmesi Fatih Terim'in kafasının giderek daha fazla karıştığının göstergesidir.
Devre sonunda İbrahim Toraman'ın garip savunma performansı ve Riera'nın müthiş kafa vuruşuyla skorun ikiye çıkmasıyla maçın Galatasaray'a yaklaştığı hemen herkesin ortak inancıydı.
Ancak ikinci devrenin hemen başında Sivok'un rehavet içindeki Galatasaray savunmasının içinden attığı gol bu inancın sorgulanmasına neden olurken Beşiktaş'ı tekrar maça ortak etti.
Melo atılana kadar da Beşiktaş'ın ikinci golü bulabileceğine yönelik bir oyun da vardı sahada.
Ancak Oğuzhan'ın yüksek performansı ile Melo'nun oyun dışı kalması Galatasaray'ın oyun konsantrasyonu geri getirip, Beşiktaş'ınkini aşağıya çekiverdi.
Galatasaray'da Hamit, hala Almanca konuşuyor ve diğerleri onun ne anlattığını hiç anlamıyor gibi oynuyor. Maç boyunca sahada bir şeyler yapmak için didindi durdu ama bunun takıma katkısı ne oldu, tartışma konusudur. Maçın en kritik anında uygun durumdayken kaçırdığı gol başta Fatih Terim olmak üzere bütün Galatasaraylılara saç baş yoldurdu.
Aynı şeyi Beşiktaş'ta Holosko için de söyleyebiliriz.
Selçuk İnan kendi asli görevini bırakıp, özellikle Melo'nun da oyun dışı kalmasından sonra çok koştu ve mücadele etti.
Hakem Tolga Özkalfa...
Bu hakeme derbi yönettirmek MHK'nın ne kadar iş bilmeyen kişiler tarafından yönetiliyor olduğunun net göstergesi gibiydi. Tolga Özkalfa hakemlik kurumunun itibarını taşımaktan çok uzak bir görüntü sergiledi. Verdiği haklı haksız bütün kararlarında oyuncularla girdiği diyaloglarda öylesine zor durumlarda kalıyor ki bazen hakem olduğunu unutup unutmadığını merak ediyorum. Bir karşılaşma sırasında oyuncuların bu kadar elle temas ettikleri başka bir hakem var mıdır bunu da sorgulamak gerekir. Karşılaşmanın en önemli pozisyonunda herkes bir şeyler yaparken o yere düşürdüğünü arıyordu.
http://twitter.com/uzaygokerman