Siyasi arena kıpır kıpır. Bir yanda ittifak bileşenleri arasında denge hesapları, yeni birliktelik olasılıkları ve aday kim olacak, olmalı çekişmeleri yaşanıyor. Diğer yanda da istifalar, partilerarası transfer hareketliliği var... Ankara’da kulisler kaynıyor... Yeni istifalar ve milletvekillerinin parti rozeti değiştirme olasılıkları pik yapmış durumda. Kimi buna partilerin seçime dönük vitrin yenileme, güçlendirme çalışması diyor, kimi de siyasi menfaat, gelecek beklentisiyle yer değiştirme olarak görüyor. Hem en fazla vekili biz çıkaralım, parlamentoda söz bizde olsun hem de her ne olursa olsun 600 vekil arasında ben de olmalıyım hesapları ya da kavgası var açıkçası. Dolayısıyla tam bir kazan kazan durumuna odaklı hamleler ve beklentileri içeren bir hava söz konusu. Bu bağlamda sorgulanan tartışılan bir başka nokta da şu:
Herhangi bir partiden seçilmiş milletvekilinin istifa edip parti değiştirmesi, bunun da özellikle transfer havasında yapılması doğru mu? İlkesel, ahlaki açıdan ters değil mi?
Malum bunun bir de seçmen, vatandaş cephesinden bakıldığında “Ben sana o partidensin, onun ideolojisine göre hareket edersin diye oy verdim. Nereye gidiyorsun!” durumu var...
Gerçekten de zor bir denklem... Hele de milletvekillerinin partilerinden istifaları ve transfer meselesinin bizim siyasi tarihimizin ilginç konularından bir tanesi olduğu gerçekliği ortadayken. Malum 70’li yıllar en yoğun yaşandığı dönemdi. Sonraki yıllarda da sürdü. Bunların bir kısmı iktidarları değiştirdi ya da düşürdü. Parti değiştirip bakan koltuğuna oturanlar oldu. Bir kısmı da parti değiştirme, partiye katılım konusunda rekorlar kırdı. Bunun halen de devam etmesi ve en baştan bu yana da hep sanki engellemeye dönük niyetler varmış gibi davranılması bunun artık siyasette asla vazgeçilemeyen ama sözde de istenmiyormuş havası verilen bir ritüel haline geldiğinin açık kanıtı. Dahası bu ideolojik duruşa, partinin adına, rozetine göre farklı tepkilere de neden olan bir durum. Mesela işlerine geldi mi demokrasinin gereği olarak yorumlanıyor, gelmediğinde de ihanet diye nitelendiriliyor. Nitekim en son istifalar, transferlerde bunun örneklerini çok net bir kez daha yaşadık. Samimiyet anlamında ikirciklik, sıkıntı da had safhada ve aleni yani. Yoksa istifalar ve parti değiştirmelerden gerçekten rahatsız olsalar bunu şimdiye kadar çoktan engellemeleri işten bile değil. Yapacakları tek bir şey var. Milletvekili seçme sistemini değiştirmek. Merkezden gelen dayatma listelerle değil milletin kendi muhtarını seçtiği gibi, kendi vekilini, seçmesini sağlamak. Çünkü şu anda millet iradesi değil tayinli sistem var. Bütün siyasi partilerin, o parti bu parti fark etmez, o atamayı yapan yöneticileri karar veriyor kimin milletvekili olacağına... İnsanlar bulundukları siyasi partilerde muhalif olamıyorlar. Olan anında dışlanıyor ya da gönderiliyor. Ki bu anlamda siyasilerce dillendirilen rahatsızlıklar ve mevcut durumun değişmesi için verilen sözler, hatta girişimler de var ama buna rağmen değişiklik olmadı, olamıyor. Niyesi de malum. Genel Başkanlar olarak her şeyi siz idare ediyorsunuz, her şeyi siz tayin ediyorsunuz. Dolayısıyla bu gücünüzü, bu yetkinizi, etkinizi kaybetmek istemiyorsunuz; sorun bu. Öbür türlü milletvekili millet tarafından seçilip gelecek. Sen o zaman lider olarak ya da parti genel merkezi olarak hata yapamazsın ki. Seçilen milletvekili vatandaşın hakkını korumak adına seni uyaracak, yanlış yapıyorsun diyecek. Şimdi niye yapamıyor? “Bir daha seçilemeyebilirim Genel Başkan beni listelere koymayabilir” diyor. Böyle bir olasılık, risk gördü mü de kendiliğinden başka bir parti arayışına giriyor zaten. Tabii o zaman da ideoloji, siyasi duruş falan da hikâye...
Özetle dememiz o ki; Vekil transferinin ilacı muhtar gibi seçilme. Çünkü muhtar seçimlerinde halk iradesi gerçekten tecelli ediyor, onun için de vatandaş sahipleniyor. Seçilen muhtar da bir daha seçilebilmek için mahallesindeki, köyündeki halkın sorunlarıyla yakından ilgileniyor, kendisini seçenlerden kopmuyor, kopamıyor. Yoksa bir daha sandık geldiğinde ne olacağını biliyor. Oysa milletvekilleri öyle mi? Bir tek Genel Başkan’ına biat edip onun gözüne girmeyi başardı mı sonraki seçimlerde de koltuk garanti. Halk ne düşünüyor, derdi, sıkıntısı nedir umurunda falan değil yani. Özellikle büyükşehirlerde hangi partiden olursa olsun bölge milletvekillerinin adını sanını bilen var mı? Ya da sokakta görse tanır mı? Bu görevi hakkıyla yapan birkaç istisna hariç asla...
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024