TSK’nın gerçekleştirdiği ve yeni halkası başarıyla devam eden “Pençe” serisi harekâtları sadece bölücü terör örgütü PKK’nın Kuzey Irak’taki terör yuvalarına dönük askeri bir hamle ya da vurulan darbe olarak görmek eksik kalır. Çünkü bu jeostratejik hedefi ve jeopolitik önemi olan ve belirli plan dâhilinde yürütülen çok kapsamlı tarihi bir duruş. Şöyle ki Silahlı Kuvvetler son 35 yılda Kuzey Irak’a 20’ye yakın küçük, orta veya büyük çaplı sınır ötesi operasyon yaptı. Ama hepsinde de belirli bir süre sonra arama tarama, temizlik faaliyeti bitirilip geri dönülüyor, sonrasında da teröristler o bölgeyi tekrar işgal ediyordu. Şimdilerde ise tek tek inlerine girip yapılan terörist temizliğiyle birlikte kontrol altına alınan yerlerde üs bölgeleri oluşturuluyor ve Silahlı Kuvvetler unsurları oralarda konuşlandırılıyor. Yani artık kalıcı olunuyor. Böylece de PKK’nın alan hâkimiyeti daraltılıyor, varlığı engelleniyor. 2019’dan bu yana atılan “Pençe”lerle de coğrafyanın konumuna göre 30-40 kilometrelik derinliğe kadar inen TSK’nın kontrol altına aldığı yerler güvenli hale getirilmiş durumda. Dolayısıyla, bu harekâtlar Türkiye’nin terörü, teröristi kaynağında yok etme kararlılığı kadar, buna dönük imkân ve kabiliyetini de çok net ortaya koydu. Özellikle de teknolojik üstünlük ve istihbarat anlamında geldiği noktayı. Niyesini dün konuştuğum bir istihbaratçı anlatıyor:
“Hedef seçilmesi için istihbaratın çok iyi olması lazım. İnsan istihbaratı olarak MİT o bölgede çok iyi örgütlenmiş vaziyette, İHA’ların yaptığı istihbarat ve birliklerdeki karşı tarafın haberleşmelerini takip eden taktik dinleme sistemleri de var. Bütün bunlar toplandığı zaman ortaya çok iyi bir istihbarat çıkıyor ve bu analiz edildiğinde teröristlerin yeri, cephanelikler ve mühimmat depoları hepsi belirlenmiş vaziyette. Ve bütün bunları etkisiz hale getirmek için önce havadan, karadan nokta hedefler vuruluyor; ardından gece uçar birlik harekâtı yapılıyor. Bizim gücümüz helikopterlerle bir seferde bir komando tugayını herhangi bir yere gece-gündüz indirme imkân ve kabiliyetine sahip. Muharip birlikler yorulmadan hedef bölgelerine yakın yerlere indiriliyor, oradan da operasyona başlıyorlar.”
TSK’nın artık dünyada çok az sayıda ordunun elde edebileceği yüksek teknolojinin sağladığı avantajlara ve operasyonel üstünlüğe ulaştığını belirten üst düzey bir askerin harekâtlarla ilgili yorumu da şöyle:
“Konvansiyonel bir savaşı başaracak şekilde Silahlı Kuvvetlerimiz var. Dolayısıyla, şu anda yapılanlar mevzi, küçük çatışmalar. Yani Silahlı Kuvvetler hem büyük bir savaş hem terörle mücadele yapacak şekilde programlanmış bir yapı, güç. Silahı, tesisatı, malzemesiyle. Bir de profesyonel askerler yapıyor bu işi. Özellikle teknolojiyi de çok iyi kullanıyorlar, İHA’lar, SİHA’lar dâhil olmak üzere.”
Yani 2016’dan bu yana ivme kazanan teröristi zarar vermeden yok etmek için “önleyici saldırı” doktrini ya da terörü kaynağında kurutma stratejisi adım adım başarıyla uygulanıyor. Bu bağlamda nihai hedef de Kandil, Sincar ve Mahmur Kampı. Ya da şeytan üçgeni. Kandil terörist başlarının karargâhı, Sincar Irak ve Suriye’deki teröristlerin bağlantı-ikmal hattı, Mahmur ise adı kamp olan terörist devşirme merkezi. Hem de BM bayrağı altında. PKK tarafından kaçırılan, kandırılan gençler, çocuklar burada eğitilerek teröriste dönüştürülüyor. Oradan da ya Sincar’a ya Kandil’e gidiyor veya Suriye’nin kuzeydoğusuna gönderiliyorlar. Oradaki BM görevlileri de buna göz yumuyor, görmezden geliyor. Onun için de bundan sonraki harekât Sincar, Kandil ve Mahmur’a eş zamanlı mı olur yoksa belli bir sıraya alınarak önce Kandil, daha sonra diğerleri mi olur kestirmek zor ama eninde sonunda bunun gerçekleşeceği de açık. Tabii sonrasında Suriye’nin kuzeyindeki Münbiç, Ayn el-Arap, Tel Rıfat gibi eksik kalan birkaç noktaya uzanacağı da. Dolayısıyla, TSK’nın bu kararlılığı ve gerçekleştirilen harekâtlar sadece bölücü terör örgütüne, teröristlere değil, onları koruyan, kollayan ülkelere ve onların gizli servislerine de çok net mesajlar içeriyor. Hem nokta hedef tespitleri hem de harekâtların şekli ve sonuçları açısından.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024