Cumhurbaşkanı adayı kim olacak tartışmalarıyla gündemden düşmeyen 6’lı masada sıkıntı yaratan bir başka, daha doğrusu asıl konu da milletvekili listeleri denklemi. Özellikle de paydaş partilerin örgütleri açısından. Çünkü bu doğrudan kendilerine dokunan, ilgilendiren bir durum. Malum, barajı geçebilecek partilerin listesinden masadaki diğer partiler aday göstermek zorunda. Bu da ortak aday arayışından zor bir süreç. Her partinin kendine göre bir hesabı, beklentisi var. Masadaki her partinin genel başkan yardımcıları, genel idare kurulu üyeleri, falan hepsi kendilerini milletvekili görüyor. Masada herkes eşit açıklamalarıyla öyle bir algı yaratıldı ki liste tespitlerinde de beklenti yükseldi, pazarlık kızıştı. Dolayısıyla, olası kırgınlık, küskünlüklere gebe bir durum da söz konusu. Sonuçta dışarıdan birileri listeye girecek, birileri daha gerilere itilecek ya da hiç yer bulamayacak. Bu anlamda en kritik pozisyonda olanlar da CHP ve İYİ Parti. Bu zor ve kritik süreci CHP Parti İçi Eğitim Sorumlusu, eski Mersin Milletvekili Prof. Dr. Aytuğ Atıcı anlatıyor:
“Her parti kendi içerisinde bir koalisyondur aslında. Hiçbir ittifak yapılmasa bile, hatırlayın, milletvekili listeleri hazırlanırken o partinin kendi içerisinde büyük sıkıntılar yaşanır, istifalar, kavgalar olur. Yani CHP hiçbir ittifak yapmasa sadece CHP’lilerden oluşan bir liste, hatta ön seçim yapsa bile sonuçta bir sıkıntı olur. Şimdi siz kalkacaksınız ittifak içerisinde ortak liste çıkaracaksınız elbette ki sıkıntı çok daha katmerli olacaktır. Bu beklenen bir şey. Burada esas hadise seçim sistemi. Yüzde 7 barajı koyarsanız ittifaka zorlamış olursunuz. Artık oyları ittifak dışına çıkarırsanız, aynı ittifak içine itmek yetmez, aynı liste içerisine de itersiniz. Eskilerde herkes kendi özüyle girerdi, yani MSP, AP, CHP çıkar ‘Ben iktidar olursam şunları yapacağım’ derdi. Millet de elinde mezro, ‘Senin hakkın bu kadar’ diye her partinin boyunun ölçüsünü alırdı. Kimsenin de gıkı çıkmazdı. Şimdi ittifak mecburiyeti olunca bu sefer partiler kendilerini maskelemeye başladılar.
Nasıl yani?
“Mesela CHP konuşurken dikkat ederseniz laikliği daha az ağzına alıyor, sosyal demokrasiden falan pek bahsetmiyor. Daha doğrusu, yapıyor da güçlü vurgular yapmıyor. Bakıyorsunuz ülkücülere, eskiden olduğu gibi güçlü Türklük vurgusu yapmıyor, ben ona karşıyım o ayrı ama partiyi analiz ettiğiniz zaman öyle. Ya da bakıyorsunuz, mesela DEVA Partisi, Gelecek Partisi’nden güçlü İslami vurguları göremiyorsunuz, ona da karşıyım ayrı konu ama sonuçta bunların geldiği gelenek belli. Şeriatla yönetilmek isteyen bir yapının içerisinden geliyorlar sonuçta. Ama bütün partiler ittifak içerisinde yer bulabilmek için seslerini, volümlerini kısmışlar ve ortaya ‘Aman ona dokunmayalım, onu küstürmeyelim’ gibi garip bir durum çıkmış durumda. O yüzden ittifaklar doğru değil bana göre. İttifak olmayıp da seçim barajı 2-3 neyse herkesin neredeyse geçebileceği bir baraj olsaydı, diyelim ki biz İYİ Parti’yle, 6’lı masayla bir koalisyon yapacağız, o zaman SP’nin konuşma hakkı ve etki alanı yüzde 2 olurdu. Diğerleri de aldığı oy oranında olurdu. Ama şimdi öyle değil. Bakıyorsunuz yüzde 1-2 oy almış ama ben eşitim diyor, imza yetkisine sahibim diyor. Bu doğru bir şey değil. Bütün partiler birbirine muhtaç haline geldi. Kimse gık diyemiyor. Neden? Çünkü millet bunların boyunun ölçüsünü alamıyor.”
Artık oyların ittifak dışına çıkarılmasının da Cumhur İttifakı’na yaradığını ve sıkıntıyı daha da tetiklediğini belirten Atıcı, devam ediyor:
“Ak Parti ile MHP tek liste halinde seçime gitmeyi planlıyorlar. Böylece artık oy diye bir şey kalmayacak. Ama bizde 6 parti var, ayrı listelerle girerse her birinden bir sürü oy artacak ve tamamı dışarı çıkacak. Bu da bizi tek liste seçime gitmeye zorluyor. Bu kolay mı? Cumhur İttifakı’na göre tek listeyle seçime girmemiz kolay değil. Listemizde düşünün ki diğer partilerin üyeleri olacaklar ve biz onları oylarımızla milletvekili yapacağız. Sıkıntılı bir durum ama aşılmaz değil.
Mesela?
“Burada yine hakkaniyet çerçevesinde iş yapılması lazım. Bir de bunu acil sorunlara çözüm bulma, parlamenter sisteme geçme amacı olduğu için bir geçici hükümet olarak görmek gerekir. Parlamenter sisteme geçene kadar bu sıkıntı yaşanır, geçilince, baraj da düşürülünce o zaman herkes boyunun ölçüsünü alır. Millet onların sesini ne kadar açarsa, radyoda o kadar sesleri çıkar. Herkesin konuşma hakkı o kadar olur.”
Herkes yeni bir seçime göre düşünsün anlamında mı?
“Millet İttifakı’nı oluşturan bütün siyasi partiler bu geçiş döneminin olgunluğunu yaşamalılar. Çünkü ben bunu siyasi ve ekonomik bir kurtuluş mücadelesi olarak görüyorum. Kimsenin bu durumda ‘Vay ben bu dönem milletvekili olamadım’ dememesi, ortak mücadele vermesi lazım. Zaten parlamenter sisteme geçildiğinde ittifak yapmaya gerek kalmayacak ki. Meral Hanım boşuna ‘Ben başbakan olmak istiyorum’ demedi, bu sürecin geçici olduğunu o da görüyor. O yüzden liste oluştururken biz millete bu ülkeyi bu şekilde birbirimizi anlayarak ve aynı masaya oturarak yönetebileceğimizi göstermemiz lazım. Herkesten bu olgunluğu beklememiz doğru olmayabilir. Ben bunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim çünkü milletvekilliği yaptığım dönemde tekrar olma ihtimalim yüksek iken, kendi rızamla aday olmadım. Önümüzdeki bu seçimlerde de adaylık başvurusunda bulunmayacağım. Herkesin böyle söylemesini isteyemem ama benim konuşmaya hakkım var, böyle yaptığım için.”
Partiler adına zor bir süreç yani?
“Bütün partiler için. Partiler tek başına liste hazırlasalar bile sıkıntılıyken şimdi bir seçim bölgesinde birden fazla parti ortak liste yapacak ki gerçekten sıkıntılı olur, olacağını biliyoruz. Ama özellikle CHP’li arkadaşlarımızdan anlayış bekliyoruz. 2-2.5 sene sonra muhtemelen bir daha seçime gidilecek. Bu dönemde biraz sabredelim ama CHP kendi listesini oluşturduğunda bir dahaki seçime asla taviz vermeyeceğim şey, CHP’nin ön seçim yapmasıdır. Evet, bazı çok hak etmiş insanlar şimdilik kaydıyla kendilerine Meclis’te yer bulamayabilirler ama bu dünyanın sonu değil. Hizmet etmek için illa milletvekili olmak gerekmiyor.”