CHP’den istifa gerekçesinde “CHP’nin Atatürk’ün ideolojisinden uzaklaştığını” savunan Muharrem İnce, Memleket Partisi Genel Başkanı olarak yaptığı ilk konuşmasında partisinin kırmızı çizgilerini şöyle ortaya koydu:
“Atatürk’e saygısızlık yapanı partiye istemiyoruz, ayrımcılık yapanı partiye istemiyoruz, terörle arasına mesafe koymayanı partiye istemiyoruz.”
Yani CHP’deki Atatürk tartışmalarından ya da HDP ile yakınlaşmadan rahatsızlık duyanlara Memleket Partisi’nin kapısı açık. Bu bağlamda da akla gelen yeni istifa olasılıkları da malum. Olup olmayacağını zaman gösterecek ama İnce’nin bu vurgularının CHP’deki Atatürk odaklı tartışmaları tetikleyeceği açık. Dolayısıyla, dün bu konuyu CHP’nin en kıdemli isimlerinden eski Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen ile konuştum. Tabii öncelikle de İnce’nin doğrudan CHP’yi hedef alan mesajlarını sordum. Yanıtı şuydu:
“Kendi prensiplerini ortaya koyuyor, başka bir partiye resmen atıfta bulunmadığına göre CHP’ye mesaj da denilebilir, başkalarına da mesaj denilebilir. Muharrem İnce açıkça CHP derse gerekli cevabı veririz. CHP demedikçe, bizim partimiz şöyle dediği sürece bir şey diyemeyiz, ona saygı gösteririz.”
Bu sözlerine ama şerhi koyan ve “İnce’nin söylediklerinden bağımsız olarak CHP’nin Atatürkçü çizgiden uzaklaştığına dönük eleştirilere, parti içindeki aykırı seslere dönük cevap verebiliriz” diyen Öymen’in devamında söyledikleri de şunlardı:
“Atatürk bizim ebedi genel başkanımız. O bakımdan Atatürk’ün çizgisinden sapılması CHP’de hiçbir şekilde kabul edilemez. Zaten hiçbir partilimizin gönlünden böyle bir şey geçtiğine ben ihtimal vermem. Bu parti Atatürk’ün partisidir. Sayın Kılıçdaroğlu da seçilirken ilk yaptığı konuşmada kurultayda demişti ki ben Atatürk’ün, İnönü’nün, Bülent Ecevit’in ve Deniz Baykal’ın oturduğu bu koltuğa oturacağım ve o çizgide hareket edeceğim. Bu tartışma orada bitti, bitmiş olması lazım. Buna rağmen hâlâ CHP içinde Atatürkçülüğü tartışmak isteyenler varsa Atatürk’ün bazı sözleri veya eylemlerini, mücadelelerini eleştirmeye yeltenenler varsa, bunun cevabının parti tarafından verilmesi lazım. Çünkü CHP Atatürk’ün partisidir. Herkes de bunu içine sindirmelidir.”
Böyle bir tartışma var ama?
“Parti içinde Atatürk’ün söylemlerini yaptıklarını ve Cumhuriyet’in temel değerlerini hiç kimsenin tartışmaya açmaya hakkı yoktur. Zaten bizim program da bunu söylüyor. Partinin programında Atatürk milliyetçiliği açık bir şekilde var. Ben efendim, parti üyesiyim ama kendimi bağımsız hissediyorum, ben özgür irademle Atatürk milliyetçiliğine karşı çıkıyorum dediği anda partinin temellerinden uzaklaşmış oluyorsunuz. Hem CHP üyesi olacağım hem Atatürk’e ters düşeceğim, olmaz yani. O bakımdan, herkesin kendi çizgisini açıkça söylemesi lazım. CHP içerisinde olmak zorunda değil herkes. Ekonomik ya da başka bir konuda farklı görüşlerimiz olabilir, bunlar tartışılabilir ama partinin özünü tartışamazsınız.”
Bu anlamda yönetime dönük eleştiriler de söz konusu?
“Bu soruyu yönetimden kimi kastediyorsanız ona sormak lazım. Yani biz böyle görüyoruz ama partinin içinde başka türlü düşünenler varsa biz bunu kabul edemeyiz. Atatürk’ün partinin kurucusu, lideri olduğunu, devletin kurucusu olduğunu inkâr edemezsin. CHP içinde böyle birileri çıkarsa gerektiği zaman, gerektiği cevabı veririz. Biz CHP’yi sokakta bulmadık. Bu CHP’de kuşaklar boyunca milyonlarca insanın emeği var ve bu emeklerin özünde de Atatürk’ün düşünceleri, ilkeleri, Cumhuriyet’in değerleri yatıyor. Bütün bunları bir kelimede sileceksiniz ve biz CHP’liyiz ama bunun tam tersini düşünüyoruz diyeceksiniz, böyle bir şey olamaz.”
Öymen’in, CHP’de Atatürkçülerin dışlandığı, hatta kendisinin de buna dahil olduğuna dönük iddialara verdiği yanıt ise şöyleydi:
“Her partide nöbet değişimi olur. Ama nöbet değişimi başka şeydir, bir ekibin gelip de partinin temel değerlerine, ilkelerine Cumhuriyet’in ilkelerine, Atatürk’ün görüşlerine aykırı bir çizgiyi benimsediği için başka bir ekibi tasfiye etmesi başka bir iştir. Ve ben buna ihtimal vermek istemiyorum. Biz o zaman partiyi, partideki görevimizi bizden sonraki arkadaşlara devrederken bunun bir nöbet değişimi olduğunu ilan ettik ve hepimiz partinin birliğini, bütünlüğünü korumak için ve genel başkan da ilk konuşmasında ben Atatürk’ün, İsmet Paşa’nın, Ecevit’in, Baykal’ın koltuğunda oturma bilinciyle hareket edeceğim dediği için hepimiz ona oy verdik, ben de verdim. Öyle bir ayırım o zaman hiç olmadı. Ondan sonra bazıları çıkıp da biri öyle diyor, biri böyle diyor ve Atatürk’ün bazı eylemlerine hiç yakışıksız ifadelerle suçlamaya kalkanlar oluyor, falan... Bunlara da gerekli tepkiyi gösteriyoruz tabii. Yani bu parti sahipsiz değil. Bu partinin sahibi de partiyi kuran insanlar, onların çocukları, onların torunları ve bugünkü kuşak CHP’liler. Bunların hepsi yalnız parti üyesi değildir, partinin ideolojisine, ilkelerine sahip insanlardır. Yani CHP’li olacağım ama ben Atatürk’e karşı olacağım, CHP’li olacağım, Atatürk dönemini en ağır dille suçlayacağım, olmaz. Bunlar bizim kuruluş ilkelerine, felsefesine aykırıdır. Bunu hiçbir CHP’li kabul edemez.
Partideki bazı gelişmeler sizi rahatsız ediyor yani?
“Gayet tabii. Şu anda yönetimde hiçbir sorumluluk taşımamakla birlikte bu partinin üyesi olarak hepimiz bu partinin temellerine, ideolojisine sahip çıkmayı asli görevimiz sayarız. Hiç kimse bunlar artık ununu eledi, eleğini astı diyemez çünkü CHP üyeliği hayat boyunca devam eden bir sorumluluk yükler insana. Bu partiye üye olmazsınız veya üye olursanız hayatınız boyunca bu partinin bütün bu ilkelerini savunursunuz. Biz de bunu yapıyoruz.”
Bu tartışmalar CHP’yi yıpratmıyor mu?
“CHP hakkında şu veya bunun söyledikleri, şunun yaptığı film ya da bunun bir yerdeki beyanı, bir siyasetçinin sözleri, bir gazetedeki yazı bunlar bizi bağlamaz. Bizi bağlayan, partinin programıdır. CHP içinde olup da programı beğenmeyen, karşı çıkanlar vardır, olabilir. O zaman yeni bir program yaparsınız ama o yeni program kurultayda kabul edilene kadar bugünkü programa herkes saygı göstermek zorundadır. CHP’yi çağdaşlaştıracağım, yenileyeceğim diye düşünceler olabilir. Tabii ki dünyanın yeniliklerine her zaman açığız, Atatürk de açıktı. Atatürk’ün ilkeleri içinde programda değişim var ama temelden Atatürk benim en büyük varlığım, Türklüğümdür, ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ diyor. Bir CHP’li kalkıp da ‘Ben Atatürk’ün bu sözlerini reddediyorum, benim en büyük değerim Türklük değildir, Ne mutlu Türk’üm diyene diyemem, Atatürk de diyemem, Mustafa Kemal derim’, eğer işte böyle düşünen insanlar varsa onlar kendilerine başka bir yer arayabilirler...”