Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Türkiye ve Macaristan’ın henüz onay vermediği İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyeliklerine ilişkin diplomatik trafik hızlanıyor. İsveç’in yeni Başbakanı Ulf Kristersson ve NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg Kasım’ın ilk haftasında Ankara’yı ziyaret edecekler... Buyursunlar, gelsinler!.. Ama kafalarında Türkiye’ye geri adım attırmak gibi bir hesap; beklenti varsa hiç boşa zahmet etmesinler. Çünkü NATO’nun güvenlik şemsiyesi altına sığınmak isteyen ya da ABD’nin planı dahilinde hareket eden İsveç ve Finlandiya hala Türkiye’ye taahhütlerini yerine getirmedi. Evet iki ülkede açıklamalarında iyi niyetli ve sıcak mesajlar verdi, veriyorlar ama Türkiye’nin bekasını tehdit eden terör örgütleriyle ilişkilerini, hatta iş birliğini kesme, teröristleri iade etme konusunda somut adım denildiğinde görüntü hikâye... Mesela İsveç Başbakanı Kristersson, daha yeni Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’dan NATO mutabakatıyla ilgili yükümlülüklerini yerine getirmesini beklemesini son derece haklı olarak nitelendirdi. Ancak İsveç şu ana dek bir kişiyi iade etti, o da terör suçlusu falan değil sabıkalı dolandırıcı! Dolayısıyla İsveç Başbakanı iyi güzel şeyler söylese de hepsi boş laf. Bu durumda da ziyaretinin çay, kahve ikramı ve “Madem müttefiklik istiyorsun, önce kendine bir çeki düzen ver, verdiğin sözleri tut” muhabbetinden öteye geçmeyeceği de açık ve net...

Haberin Devamı

Tabii aynısı NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in ziyareti için de geçerli...Malum onun da amacı, niyeti NATO’nun genişlemesi, ortak güvenlik ve çıkarların güçlenmesi hikayesinden hareketle Türkiye’den veto tavrında yumuşamasını istemek. Onun için NATO Genel Sekreteri’ne söylenecek olan da şu:

Bu sözler sizin önünüzde verildi, imzayla da mutabakat altına alındı. Siz önce İsveç ve Finlandiya’ya bunları hatırlatsanız ya!..

NATO, müttefiklik, ortak güvence falan diye geliyorsunuz da Türkiye’nin hakları, çıkarları söz konusu olduğunda nerelerdesiniz? Mesela Yunanistan uluslararası hukuka aykırı olarak gayrı askeri statüdeki adaları silahlandırıp orada tatbikat düzenlediğinde niye Ankara’da görünmediniz ya da ses vermediniz?.. Yunanistan’ın bu hasmane tutumu karşısında sizin haklıdan yana bir görüşünüz veya yayınladığınız bırakın kınamayı, üzüntünüzü belirttiğiniz herhangi bir açıklama var mı?

Haberin Devamı

Dahası hem terör örgütü PKK konusundaki iki yüzlülük hem de türevlerini farklıymış gibi yutturmaca hesaplarına karşı bir tavrınız, duruşunuz oldu mu? Çünkü Türkiye muhataplarına PKK, PYD ve YPG arasında hiçbir farkın olmadığını, belgeleriyle, hatta bu saçmalığı savunan ülkelerin kendi istihbarat raporlarındaki tespitleriyle açık ve net bir şekilde ortaya koydu. Kaldı ki sadece tek bir belge, terör örgütünün kendi belgesi KCK sözleşmesini okuyan, KCK örgütlenmesine bakan PKK ile PYD’nin, YPG’nin aynı örgüt olduğunu görür zaten. Yani PKK’lı teröristin Avrupa’ya gittiğinde yahut Suriye’ye gittiğinde PYD, YPG, SDG, SDF veya daha başka isimler altında kendini yeniden tanımlamaya çalışması doğrudan insan aklıyla dalga geçmek... O nedenle NATO Genel Sekreteri olarak öncelikle eksik kalan bu boşlukları doldurmanız gerekmez mi? Malumunuz olduğu üzere Genel Sekreter olarak her üye ülkenin büyükelçi düzeyinde bir Daimi Temsilci tarafından temsil edildiği NATO’nun en yetkili karar organı Kuzey Atlantik Konseyi’ni toplama ve gündemi belirleme yetkiniz var. Bu durumda da “Türkiye haklı, bunların hepsi aynı terör örgütü, PKK gibi uzantılarını da NATO dokümanlarındaki terör örgütü listesine eklememiz lazım” diye toplantı çağrısı yapabilirdiniz, geç de olsa yine yapabilirsiniz… Kabul edilir edilmez o ayrı ancak 70 yıldır NATO’ya karşı tüm yükümlülüklerini fazlasıyla yerine getiren, hala da kararlılıkla buna devam eden Türkiye’nin de Genel Sekreter’den en azından böyle bir somut adım atmasını beklemek hakkı... Özetle dememiz o ki; taahhütlere rağmen verdikleri sözleri tutmayan İsveç ve Finlandiya ile buna göz yuman NATO Genel Sekreteri Türkiye’nin veto tavrından geri adım atmasını hesaplıyor havasındalar. Hem de Türkiye’nin boş sözler değil, taahhütler konusunda somut adımlar beklediğini bilmelerine rağmen. Dolasıyla Türkiye’nin bu gibi ziyaretlerle, havada kalan sözlerle veto kararlılığından vazgeçmeyeceği, hele hele asla geri adım atmayacağı açık ve net… Yani geliyorlar, her zaman da buyursunlar ama bu kafada oldukları sürece ziyaretleri çay, kahve ikramı ve “hele siz önce sözünüzü tutun” muhabbetinden öteye gitmez. Gelenler adına nafile bir çaba olarak kayda geçer sadece...