6’lı masanın açıkladığı seçim beyannamesi ya da hükümet programı özet bölümünün daha başında şu vurgulanıyor:
“Ortak Politikalar Mutabakat Metni altı siyasi parti olarak destekleyeceğimiz Ortak Cumhurbaşkanı Adayı’nın Seçim Beyannamesinin ve seçimlerden sonra uygulanacak Hükümet Programının ana omurgasını oluşturacaktır.”
Bu ne demek?
Açıklanan metin aday kim olursa olsun bağlıyor. Yani adayın ismi cismi henüz netleşmedi ama söyleyecekleri belli. Bu metnin dışına çıkma şansı da pek yok. Noktasına virgülüne dokunmadan yüzde yüz kabul edip altına imza atmış olacak. Bu durumda akla gelen de şu:
Demek ki aday belli! Bunları okumuş, kabullenmiş belagati ve enerjisiyle de bu reçeteyi halka anlatacak. Aralarında kendi siyasi duruşuyla, sözleriyle çelişen noktalar olsa da... Evet, çok emek verilmiş, üzerinde çalışılmış, 240 sayfalık, oldukça detaylı bir metin ortaya konuldu ama bunları sokaktaki insana anlatmak, hele de yapılabilirliğine inandırmak, ikna etmek bambaşka bir şey. Bir başka deyişle “Ben yazdım, sen oku” demekle olacak iş değil. Bunların, ana konular belirlenip, seçmene dokunan, hap şeklinde daha net somut vaatlere dönüştürülmesi gerekir. Dolayısıyla, adayın ismi cismi, toplum nezdindeki kabullenirliği kritik önemde. Hele de seçmen davranışında aday faktörünün etkisi dikkate alındığında. Ancak “O kim, hadi artık açıklayın” denildiğinde masadaki kafa karışıklığı ise malum. Daha adayın ne zaman açıklanacağı konusunda mutabık değiller. Her partiden farklı bir mesaj geliyor. CHP lideri Kılıçdaroğlu 13 Şubat’ta SP ev sahipliğinde yapılacak 6’lı masanın 12. toplantısını işaret etti. “Büyük bir olasılıkla o toplantıda karar alacağız, ancak adayın açıklanması 10 gün sonraya sarkabilir” dedi. DEVA Partisi lideri Babacan da Kılıçdaroğlu ile aynı doğrultuda bir takvimden söz etti. Hatta 30 Mart’a kadar da süre olduğunu ifade etti. İYİ Parti’den bunlara karşı gelen tepki ise “Bu açıklanan tarihlere yönelik bir bilgi elimizde mevcut değil” şeklinde. Dahası, 13 Şubat’ın aday açıklama değil, aday belirleme süreci mutabakat tarihi olduğuna dair söylemler de var.
Açıkçası, aday belirleme anlamında son düzlüğe girilirken 6’lı masanın görüntüsü aylardır süregelen bildik ritüel:
Hemen her konuda mutabıkız ama aday hariç...
Yani masada adayı ete kemiğe büründürme dışında asayiş berkemal! Aday ismi dillendirildiğinde ise hava oldukça sertleşiyor.
Evet, masadakiler özellikle de ana aktörler CHP ve İYİ Parti asla bunu kabul etmiyor ama görünen de ortada. Kılıçdaroğlu her koşulda adaylıkta kararlı, hatta siyasal iletişim kampanyasına dönük faaliyetleri devrede. Yoğun bir eforla kendi oyunu maksimize etmeye çalışıyor. Adaylık konusunda bir “B planı” falan da yok, bu net. Asla geri dönme gibi bir niyetinin olmadığını da her fırsatta dillendiriyor. Akşener’in de Kılıçdaroğlu’nun adaylığına sıcak bakmadığı açık ve onun da B planının olup olmadığı flu. Çünkü İmamoğlu’nun bu konudaki arzusu, hırsı, isteği bütünüyle ortadan kalkmış değil, onu da cesaretlendiren Akşener’in tavrı. Dahası, DEVA Partisi Genel Başkanı Babacan da aday olabileceği konusunu çok net defalarca deklare etti. Dolayısıyla, önceki masa muhabbetlerinden çıkan kuvvetli bir ortak aday vurgusunun törpülenme durumu ve son virajda tekrar en baştaki iki seçenekten biri olan çoklu adaya dönülme olasılığı da söz konusu. İlk tur ön seçim olsun mantığı yani.
Peki, olası bir çoklu aday seçeneğinde Ortak Politikalar Mutabakat Metni’nin hükmü olur mu? Hayır. Kim neyi savunacak, anlatacak? Böyle bir durumda masanın bu süreci yürütmesi mümkün mü ya da masa falan kalır mı? Değil. Siyasi geleceklerini, iddialarını 6’lı masaya bağlayanlar buna yol verir mi? Asla. Hal böyle olunca da 6’lı masanın kendi geleceği açısından Kılıçdaroğlu ya da Akşener’den birinin geri adım atması kaçınılmaz gibi bir durum söz konusu. Tabii İmamoğlu’nun da sevdasını bir başka bahara bırakması...
Kısacası, Kılıçdaroğlu’nun çatı adaylığına Akşener evet derse olur, hayır derse masa karışır...