Koronavirüs salgını dünyadaki tüm insanların yaşamını etkiledi. Bütün ülkeler bu korkunç virüsü etkisiz hale getirmek için seferber olmuş durumda. Ama bu ortak bir mücadele, dayanışmadan daha çok gemisini kurtaran kaptan havasında. Bu bağlamda da koronalı günlerde uluslararası arenada şaşırtan gelişmeler de yaşanıyor. Örneğin İtalya ile İspanya’nın yardım taleplerine NATO ve AB kayıtsız kalınca, destek veren ülkeler “düşman” pozisyonundaki Rusya, Çin ve Küba oldu. Tabii bir de her hal ve şartta her kim olursa olsun yardıma koşan “dost” ülke Türkiye. Yani AB ve kurumları krizle mücadelede yetersiz kaldı. NATO ise henüz virüsle mücadeleye aktif olarak katılmış değil. NATO’nun patronu ABD’nin durumu ise ortada. Bu yüzyılın en büyük küresel krizi olarak nitelenen koronavirüs ile mücadelede bırakın “küresel bir liderlik” göstermeyi, kendi ülkesi için bile çaresiz kalmış durumda. Ama bu arada da aynı virüse karşı savaş veren İran’a uyguladığı ambargoyu sağlık malzemelerinde dahi hafifletmiyor. Hem de BM’nin bu konudaki talebine rağmen. Yani kendi vatandaşından başkasının hayatını önemsemiyor. Kaldı ki Teksas Vali Yardımcısı’nın “Yaşlılar ölmeye hazır, bütün ülkeyi feda etmeyelim” sözlerinden sonra o da tartışılır halde. Dolayısıyla da koronavirüs salgını sonrası küresel liderlik, uluslararası ittifakların durumu ne olur sorusu anlamlı. Özellikle de NATO ve AB’nin geleceği açısından. Soruya İstanbul Aydın Üniversitesi öğretim üyesi, emekli Tuğgeneral Dr. Naim Babüroğlu yanıt veriyor:
“NATO devam eder, fazla etkilenmez ama AB çatırdar mı derseniz, çatırdayabilir. Çünkü bu Kovid-19’la mücadele biter bitmez her ülkenin kamuoyu kendi siyasi iktidarlarıyla hesaplaşacaklardır ama en önemlisi İtalya, İspanya gibi ülkeler, başta İtalya olmak üzere, AB’nin yardım talebine elini uzatmaması, buna karşılık Rusya, Çin ve Küba’nın elini uzatmasıyla, bir hesaplaşma durumuna gireceklerdir. Ayrılık olur mu derseniz, olabilir. İngiltere’nin yaptığı gibi İtalya ayrılabilir. İspanya belki ayrılabilir ama en azından ayrılmak olmasa bile bir çatırdamanın olacağı, bir güven sorununun ortaya çıkacağı ve AB’nin kendi içinde yeniden bir teşkilatlanmaya gideceği kuşku götürmez, onu yapacaktır...”
NATO’nun patronu ABD açısından bakarsak?
“İki ayrı ABD var. Biri Kovid-19’la mücadele de çaresiz kalan, sağlık sistemi herhangi bir biyolojik savaşa veya böyle bir pandemiye hazır olmayan; diğeri kendi kıtasının, coğrafyasının dışında ulusal çıkarları yönünde uyguladığı politikalarda hiçbir geri adım atmayan, mevzi değiştiren ama esas istikamette, esas hedefte hiçbir değişiklik yapmayan ABD. Mesela, ABD Irak’taki bazı üslerden çekildi ama diğerlerine hava savunma sistemi Patriotları konuşlandırdı. Dolayısıyla da çekilmedi, daha da kökleşti. Suriye için de aynı durum söz konusu. Yine ABD, tehdit olarak gördüğü İran’a, Rusya’ya veya diğer bazı ülkelere karşı politikasını değiştirdi mi? Hayır. BM tıbbi malzemeler açısından İran’a uygulanan yaptırımın hafifletilmesi yönünde ABD’den talepte bulundu. Ama ABD’den Kovid-19 nedeniyle İran’da ölü sayıları artarken hiçbir hafifletme adımı gelmedi. Demek ki İran’ı parçalama, İran’ı diz çöktürme politikası Kovid-19’ da daha kararlı bir şekilde devam ediyor ve Kovid-19’ u İran’ı parçalamanın da bir silahı olarak kullanıyor. Her ne kadar kendisini etkileyen bir silah olsa da. Bu şu demek; Kovid-19 ABD’nin politikasında hiç ılımlı bir hava estirmiyor, tersine, daha sert, daha kararlı...”
ABD daha agresifleşebilir anlamında mı?
“Kovid- 19 ile ilgili yaralarını sardıktan sonra yani 1-1.5 sene sonra Ortadoğu’da daha da agresif bir politika izleyecektir. Kuzey Irak, kuzey Suriye’yi birleştirme yönünde. Yani Irak’ın kesin parçalanması, Suriye zaten parçalanmış, dolayısıyla da Rusya’nın oradaki gücünün sınırlandırılması ve İran’ın dağılması için daha sert adımlar atacaktır. Çünkü bu görünüyor; şu anda geri adım atma, yumuşama yok...”
Yani şimdilerde sıklıkla gündeme gelen ve tartışılan Kovid-19 salgını sonrasında dünyada çok şey değişecek tezi ya da öngörüsünün ABD’nin bencilliğini pek fazla etkilemediği, etkilemeyeceği açık. Bu bağlamda da Babüroğlu ABD’nin bu yaklaşımını tek cümleyle özetliyor:
“ABD’nin bencilliği Kovid-19’dan beter...”