Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Ülkede hemen herkesin adını, sanını merak edip konuştuğu 6’lı masadan çıkacak Cumhurbaşkanı adayının kimliği konusunda Kılıçdaroğlu dışında renk vermeyen diğer paydaşlar sürekli “kazanacak aday” vurgusu yapıyor. Dolayısıyla masa zeminindeki oynamalar ve yukarıya dönük baskılarla yaşanan gerilim de malum. Tabii bunun masada oturanlardan tabana yönelik “kimse konuşmasın, yorum yapmasın” gibisinden talimatlarla yatışmayacağı da... Ya da kısa bir süre belki ama kalıcı olma durumu zor. Hem artık gün yüzüne çıkan “lokomotif parti olma” çekişmesi hem de “kazanacak aday” tanımının kime neye göre şekilleneceğinin fluluğu açısından. Çünkü henüz masada hiç isim falan konuşmadık diyen ama kamuoyunda dillendirilen isimlerden kimine yan çizen kimine de göz kırpan liderler “tek seçici biziz, 6 lider oturup karar vereceğiz” havasındalar. Ancak buna karşı iyi de bu çok eleştirdiğiniz ‘tek adamlık’ anlamına gelmiyor mu gibisinden tepkiler olduğunda da hafiften tornistan durumuyla teşkilatların, tabanın fikrinin sorulacağı da gündeme geliyor. 6’lı masanın kafasındaki “Kazanacak adayı” belirleme noktasında en etkin yöntemlerden biri de kamuoyu araştırmaları elbette. Bu anlamda da belli isimler ve onların oy oranlarına dönük anketler havada uçuşuyor zaten... Hatta değil seçimi kazanma, kimin seçmen davranışlarını etkileyerek sandıkta karşısına çıkacak rakibine çok daha fazla fark atacağına yönelik öngörülerde... Bu bağlamda birbirinden çok farklı sonuçlar ortaya koyan araştırmalar nedeniyle kafa karıştıran nokta da şu:

Haberin Devamı

Kamuoyu araştırmaları ne kadar gerçekçi? Ya da hangisi doğru? Tabii bir de bunların seçmen davranışlarını etkileyip etkilemediği? Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Çarkoğlu anlatıyor:

“Seçmen davranışını etkilediğine dair elimizde hemen hiçbir bilgi olduğunun farkında değilim. Genelde bu az ufak bir kitleyle yapılır, 50 küsur milyon seçmen arasında birkaç bin kişiyle görüşülüyor bunun dışında da basındaki yayınlarında seçim sonuçlarını etkilediğine dair net bir bulgu benim bilgim dahilinde yok. Ama tabi böyle üç beş ay bütün bulgular hepsi aynı yöne doğru bir eğilim gösterdiğinde sadece ilgili kesim arasında belki bu bulgular bir anlamda ciddiye alınacaktır. Neden? Türkiye’de bilhassa gazete okurluğu ve siyaseti takip etme oranı çok yüksek değildir. Üstelik de herkes kendi fikrine uygun gazeteleri okuma eğilimindedir. Öyle olunca da hiçbir etki göstermez tabii ki.”

Haberin Devamı

6’lı masadan sürekli kazanacak aday vurgusu geliyor ve çeşitli isimler üzerine üç dört puan farklı anketlere dikkat çekiliyor?

“Kamuoyu anketlerinin bu konuda söyleyecekleri şey son derece kısıtlıdır. Dayanağın çoğu bence spekülatif. İşte Kemal Bey için bugüne kadarki bırakmış olduğu intiba, şimdiye kadarki seçimlerde performansı öne çıkarılıyor. Yine varsayılıyor ki onun özellikleri diyeyim ve bugüne kadar savunmuş olduğu politikalar halk tarafından biliniyor ve kimi özellikleri pozitif etki yaratırken kimi özellikleri de negatif etki yaratıyor. Orada hemen bilirkişilerin kanaati gündeme geliyor. Kimisi kazanabilir kimisi kaybedecek aday listesine koyuyor. Bunun açıkçası bilimsel bir temeli olduğunu ben düşünmüyorum. Bunlar tamamen kanaattir.”

Haberin Devamı

Karmakarışık bulmaca gibi bir durum?

“Karmakarışık tabii. Bunun bilimsel bir araştırmasını yapmak da öyle kolay bir şey değildir. Biz yapmaya çalışıyoruz çok da başarılı olamıyoruz ama bunun hiç yanına bile yaklaşamayacak basit sorularla sahaya çıkan birtakım arkadaşlar sanki kesin doğruları biliyormuşçasına konuşmaktan geri durmuyorlar. Bu da sağlıklı bir tartışma ortamı değil. Aslında hiçbir şey bilmediklerini itiraf ederek konuşmaya başlamaları lazım.”

Peki ya kararsız seçmenler? Oranı çok yüksek deniliyor, onlar üzerinden de öngörülerde bulunuluyor? Çarkoğlu, devam ediyor:

“Benim kanaatim kararsız seçmenin çok büyük oranı kararımı verdim ama sana söylemem diyen seçmendir. Çünkü bu hassas bir konu. Kimisi evine gidiyor kimisi sokakta herkesin içinde soruyor o zaten hiç güvenilmez bir araştırmadır. Ama her ortamda sizin siyasal tercihlerinizi birine söylemeniz kolay bir şey değildir. Genelde sosyo-ekonomik statüsü düşük kendine güveni düşük seçmenler ya ben bilmiyorum demek istemedikleri için ya kararlı olsalar dahi o kararı size söylemekten çekindikleri için kararsızım diyebilirler. Önemli bir kısmı bu. İkincisi gerçekten kararsız olanlarda kararlarını kendi tecrübelerine ve kampanyanın nasıl şekilleneceğine göre verecekler. O da şu an yok ortada. Dolayısıyla o büyük bir soru işareti. Ama kendi tecrübeleri açısından baktığınızda da hükümetin performansını belirleyen ekonomi çok önemli bir etken. Ekonomi iyiye giderse iktidar partisi bundan kazançlı çıkar gitmediği takdirde kararsızların oylarının iktidara yönelme ihtimali düşüktür.”

Manipüle etme iddialar da var?

“Manipülasyon denilen şeye eğer inanıyorsanız araştırma sonuçlarının seçmen davranışlarını etkilediğine de inanıyor olmanız lazım. Ben araştırmaların hiçbirinin seçim sonucunu etkilediğine inanmadığım için manipülasyona da inanmıyorum. Yapmak isteyebilirler ama yapamazlar. O kadar net bir şekilde etkilemeleri imkansızdır. Çünkü insanlar bilgi kaynaklarına kendi partizan tercihleri doğrultusunda ulaşırlar. Aksi fikirler de zaten o kaynakta yer almaz. Dolayısıyla sizi manipüle etmek isteyenlerin size göndermek istedikleri sinyaller size hiç ulaşmaz. Manipülasyon isteyebilirler ama onu başaramazlar mümkün değildir.”

Kazanacak aday şudur demek zor yani?

“Ona karar vermek kolay değil. Anketlere dayanarak kararı söylemek çok çok zor. Mümkün değil. Ben olsam yapmam yani. Hele hele bu anketlerle. Piyasa anketlerinin teknik kalitelerinin de çok düşük olduklarını düşünüyorum.”

Kısacası, dememiz o ki; siyasette herkes kamuoyu araştırmaları üzerinden önümüzdeki seçime dönük öngörülerde bulunuyor. Hepsi de kazanmak üzerine. Ama bir o kadar da yanılgı olasılığıyla. Çünkü bugünden kamuoyu araştırmalarına bakıp, iktidar tarafının oyu budur veya muhalefet partilerinin toplamı şudur, o nedenle de “Bu iş tamamdır” ya da “İşte kazanacak aday budur” havası, söylemi gerçekçi değil. Hele de hakiki sandık dinamiğinin çok daha farklı olduğunun somut örnekleri ortadayken hiç değil...