Cumhur İttifakı’nın seçim stratejisi öncelikle kendi tabanını konsolide etmek, kırgın-küskünleri sandığa taşımaktı. O nedenle de daha çok ülkenin bekasına dönük bir kampanya yürüttü. Bu “tehdit” algısı da taraftar kitlelerde kenetlenme yarattı ve kendisi açısından oy kaybını önledi. Ancak muhalif kitleler de iktidarın bu yönelişini tehdit olarak algıladı ve karşı kenetlenme oluştu. Dolayısıyla da İstanbul’da ilk kez büyük partilerin ittifaklar halinde girdikleri bu yerel seçim aslında geçen yıl Cumhurbaşkanlığı seçiminde kurulan ‘Cumhur’ ve ‘Millet’ ittifakları çekişmesinin bire bir tekrarı oldu. Yani genel seçim havasında bir yerel seçime tanık olduk. Ve seçmen proje, hizmet odaklı değil doğrudan ideolojik oy kullandı. Bu noktada da kritik eşik şuydu:
HDP’nin Batı’da ‘AKP’yi geriletme stratejisi’nin İstanbul’daki sonuçlara etkisi? MHP tabanının blok olarak desteğini Binali Yıldırım’a verip vermeyeceği meselesi...
Çünkü 2018 Haziran ayı genel seçimindeki güç dengesi esas alındığında, İstanbul’da AK Parti artı MHP toplamı kâğıt üstünde yüzde 50 eşiğinin biraz üstünde görünüyordu. Yine kâğıt üstündeki hesaplamalara göre, İstanbul’da aday göstermeyen HDP’nin 2018’deki milletvekilliği seçimlerindeki yüzde 12.52’lik oy potansiyelinin Millet İttifakı’nın hanesine yazılacağı öngörülüyordu. Ama bu arada sürpriz katılımlarla çok konuşulan DSP’nin büyükşehirdeki adayıyla CHP oylarını bölebileceği söyleniyordu. Yani tam anlamıyla bıçak sırtı bir denge söz konusuydu.
Nitekim öyle de oldu. Sandıkların açılmasıyla birlikte Binali Yıldırım ile Ekrem İmamoğlu arasında nefes nefese geçen bir çekişmeye tanık olduk. DSP’nin büyükşehir belediye başkan adayı Muammer Aydın 2014’teki 7 bin 216 olan oy sayısını beşe, altıya katladı. Ve Millet İttifakı aleyhine bir etki yarattı. Hele de Yıldırım ile İmamoğlu arasındaki oy dengesi dikkate alındığında... Buna karşı da HDP seçmeninin oyları öngörüldüğü gibi daha çok İmamoğlu’na yaradı. MHP’nin İstanbul’da Binali Yıldırım’a öngörülen desteği ise kâğıt üstündeki gibi gerçekleşmedi. Tabii aynı çekişme İstanbul’un 39 ilçesinde de görüldü. Daha doğrusu, günlerdir süren gerilimli atmosfer sandık sonuçlarına da yansıdı. Sonucunda da “Sandığına sahip çık” çağrılarının karşılıksız kalmadığı ve sayısının çok fazla olduğu söylenen kırgın-küskünlerin ikna olduğu çok net ortaya çıktı. Hem Cumhur hem de Millet ittifakları açısından. Dolayısıyla da Millet İttifakı oy sayısını ciddi oranda artırdı ve Cumhur İttifakı’nı geçme düşüncesinde önemli bir mesafe kat etti. Ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kampanyanın son gününe hatta son dakikasına kadar İstanbul’da ortaya koyduğu performans bunu bir ölçüde frenledi. Dahası, Erdoğan’ın ısrarlı “Kırgınlığı, küskünlüğü bırakın, sandığa gidin” çağrısı AKP tabanını silkeledi, ateşledi. Ve sonuçta başa baş bir tablo ortaya çıktı. Özetle, kıran kırana geçen bu seçimin sonuçları partilerde yeni bir hesaplaşma döneminin habercisi de oldu.