Afrin’den sonraki hedefler arasında yer alan İdlib’de TSK’nın gözlem noktaları kurma çalışmaları devam ediyor. Tamamlan-masının ardından da bölgedeki terör örgütü mensuplarını etkisizleştirme, silahsızlandırma çalışmaları başlayacak. Bu bağlamda da uzlaşanlar ayrılacak , diğerleri DAEŞ gibi imha edilecek. Dolayısıyla da sıcak çatışmalara gebe zor ve karmaşık bir süreç söz konusu. Çünkü Hama’dan, Halep’ten kaçan çok sayıda radikal terör örgütü mensubu şu anda İdlib’de. Ve bunların arasında El Kaide, DAEŞ gibi daha da radikal unsurlar var...Dahası bunların hepsi yabancı ülke gizli servislerinin güdümünde. Yani onların manipülasyonlarıyla her an Türk askerine yönelik bombalı saldırı, havan ve topçu atışları yapabilirler. Nitekim yaptılar da...
İdlib’deki örgütlerle istihbarat servisleri arasındaki bu kirli ilişkiyi ve olası gelişmeleri dün Genelkurmay İstihbarat Dairesi eski Başkanı Em. Korg. İsmail Hakkı Pekin’e sordum. Öncelikle söylediği şuydu:
“Baktığınız zaman El Bab arkasından Afrin sonra İdlib. Bütün bu bölgeyi, yani önemli bir araziyi Türkiye kontrol ediyor. İdlib’i henüz tam değil ama buna dönük gözlem noktalarının 7-8 tanesini kurdu 4-5 tane daha kuracak. Ondan sonra da o bölgede çalışmalara başlayacak yani silahsızlandırma, çatışmaların önlenmesi gibi faaliyetler yapacak. Bu çalışmalar içerisinde o bölgedeki teröristler nereye gidecek, bunların silahları nasıl alınacak hepsi sorun. Çünkü farklı örgütler var ve bütün örgütler istihbarat servisleriyle bağlantılı. Onların dediklerini yapabilirler para verildiği zaman.”
Neler örneğin?
“Türkiye bu işe başladığı zaman gizli servislerin yönlendirme-leriyle o örgütlerden bazıları TSK’nın gözlem noktalarına baskın düzenleyebilirler, sabotaj yapabilirler. Bu durumda da Türkiye çok fazla kuvvet ayırmak ve çok daha fazla uğraşmak zorunda kalır. Bu konuda Türkiye’ye Rusya ve İran yardım edecek ama Rusya daha çok bu bölgenin dışından gelenleri önlemeye çalışıyor. İran’ın da bu konuda yardım edeceğini sanmıyorum.”
Hangi gizli servisler bunlar?
“CIA, MOSSAD, MI-6, SAVAMA, Fransız, Alman ve Suudi Arabistan istihbarat servisleri. Hepsinin bölgedeki örgütlerle ilişkileri var.”
Bu servislerin kolaylıkla İdlib’deki silahlı muhalifleri yönlendirebileceğini belirten Pekin, devam ediyor:
“Bölgede 15-16 tane terör örgütü var. Bunların bir kısmı Heyet Tahrir el Şam (HTŞ) adı altında birleşmiş durumda. El Kaide, IŞİD grubu da var. 20-25 bin civarında da bir terör örgütü mensubu olduğu değerlendiriliyor. Yine o bölgede sivil olarak da 1,5-2 milyonluk bir nüfus var. Belki daha da fazla. Bu da ayrıca bir göç tehdidi demek.”
Yani?
“Türkiye’yi ekonomik açıdan zora sokmak için gizli servisler bunu da tetikleyebilirler. Hatay, Reyhanlı üzerinden bir milyon kişi daha gelebilir. Herkes zamanı geldiğinde satrançta taşların yerini değiştiriyor. Olaya böyle bakmak lazım, daha sırası gelmedi onların. Yani Türkiye’nin üzerine aldığı uzun sürecek zor bir görev. Diplomatik tarafı var istihbarat tarafı var, askeri tarafı var. Umarım orada çatışmak zorunda kalmayız. Çatışmadan bu işi hallederiz...”