Türkiye ile ABD arasında Fırat’ın doğusuna dönük görüşmelerde kritik eşik neydi? Türkiye, terör örgütü PKK’nın Suriye’deki uzantısı PYD/YPG’nin kontrolünde bulunan alanda “güvenli bölge” hattının sınır boyunca 30-40 kilometre derinlikte olmasında ısrar ediyor, ABD ise 10-15 kilometre derinlik öneriyordu. Yani Türkiye’nin kararlılığını anlayan ABD hiç değilse harekâtı sınırlandırayım çabasındaydı. Dahası masadaki pazarlığı etkilemeye dönük olarak en yetkili ağızlarından “Türkiye’nin operasyon düzenlemesi kabul edilemez” şeklindeki bildik oyalama çıkışları da oldu. Hatta böyle bir durumu engellemek gibisinden kendilerinin de inanmakta zorlanacağı taktiksel sözler sarfetti. Tabii bu arada bir yandan da Avrupa’yı Fırat’ın doğusuna asker göndermeye ikna etmeye çalıştı.. Açıkçası ABD, yerel ortağım dediği terör örgütü PYD/YPG/PKK’nın güvenliğini sağlamak adına elinden geleni yaptı. Tüm bunlara karşı Türkiye’nin ABD’ya mesajı da “gerçek müttefik gibi davran” diye kısa ve netti. Dolayısıyla da geldiğimiz nokta itibariyla görüşmelerden çıkan orta yol formülü ve tesis edilecek güvenli bölgenin bir barış koridoru olmasında mutabık kalınması ABD’nin müttefikliğini nihayet anımsaması açısından önemli ama yine de bazı soru işaretleri yok değil. Özellikle de Menbiç örneğinde olduğu gibi bu konudaki vukuatları dikkate alındığında...O nedenle mutabakatın henüz açıklanmayan detayları kadar, uygulama konusunda ABD’nin samimiyeti, tavrı da son derece kritik önemde. Niyesini Genelkurmay İstihbarat Dairesi eski Başkanı Em. Korg. İsmail Hakkı Pekin, anlatıyor:
“ABD Türkiye’nin kararlılığını gördü geri adım attı diyebiliriz ama bu geri adım sonunda böyle bir sistem uygulamaya girecek mi? Girdiği zaman uygulanacak mı? ABD’nin bize böyle vukuatı var. Menbiç’de de aynı şeyi yaptı geri adım attı. Mesela orada da bir sürü devriye dolaştı, plan hazırlandı ancak o planı uygulamadılar. Herhalde Türkiye Menbiç’den de aldığı derslerle bu konuda çok daha farklı bir sistem yapmıştır. Yani ABD geri adım attı ancak aması var...”
Bu harekât yine gündeme gelebilir anlamında mı?
“Gelebilir. Şöyle gelebilir Türkiye o bölgede yaptığı yığınağı geri çekmez en azından ABD’nin verdiği sözleri tutacağı ya da mutabakata vardıkları planı yürürlüğe koyup koymayacağı konusunda emin olmak ister... Dolayısıyla Türkiye’nin harekât olasılığı her zaman var bu açık. Türkiye bu mutabakatla beraber bu konuda uzlaşmacı olduğunu, konuyu savaşarak çözmek istemediğini açık ve net herkese göstermiş oldu. Ama ABD anlaşmaya uymazsa yapılan yığınak harekât planına dönüşebilir, o bir kenarda duruyor. En önemli caydırıcı güç o. Bir de ABD bu konuyla ilgili eğer yanlış bir şey yaparsa Türk halkı yüzde yüzüyle harekât yapılmasının arkasında durur ve o zaman Türkiye harekâtı yapar. Herkes de destekler bu harekâtı desteklemeyenler de destekler. Böyle de bir güç oluşur Türkiye’nin elinde. Türkiye ABD’nin davranışına bakacak, ondan sonra kararını verecektir. Şu aşamada ABD’nin Türkiye’ye tatmin edici bir şeyler vermesi lazım.”
Neler mesela?
“Bir tampon bölge vermesi lazım. PYD/PKK’nın desteklenmesinin önlenmesi, ağır silahların toplanması lazım. Bölgede bir devletçik kurulmasının önüne geçecek tedbirler alınması lazım. Yani Türkiye’ye tehdit teşkil eden tüm sorunların ortadan kaldırılması ve bu konularda Türkiye’nin rahatlatılması gerekiyor.”
Yoksa harekât mı yani?
“Kesinlikle. O konu bir tarafta duruyor. Ne olacağı konusu ABD’nin niyeti ve ne kadar samimi olduğuna bağlı. Yani Türkiye Menbiç’de olduğu kadar sabretmez...”