Türkiye’nin Suriye’de tavrı çok net. Sınırında terör ordusu, terör yapılanması, yani PKK/PYD/YPG’yi istemiyor. Dolayısıyla da Suriye’de parçalanma değil, toprak bütünlüğünden yana ve kartlarını açık oynuyor. Bu bağlamda bugüne dek de sahada ve masada son derece kritik hamleler yaptı. Bugün Türkiye’nin kontrolü altındaki bölgelerde insanlar can güvenliği endişesi olmadan yaşıyorlar. Bu olayın başından beri de Türkiye her fırsatta Esad’a tek bir şey söylüyor:
Benim senin topraklarında gözüm yok, tek karış toprak falan istemiyorum. Senden hiçbir şey talep etmiyorum, hatta senin toprak bütünlüğünden yanayım.
Ama bölgedeki diğer aktörlere baktığınızda, hepsinin niyeti, çabası Suriye’yi parçalamak. DAEŞ’le mücadele yutturmacasıyla ABD Suriye topraklarının yüzde 30’una fiilen çöktü. Hem de en verimli, en zengin kaynakların bulunduğu bölgeye. Oranın bekçiliğini de terör örgütü PKK/PYD/YPG’ye yaptırıyor. Rusya da Suriye’yi koruyor, kolluyor muhabbetiyle o teröristlerin Suriye topraklarında palazlanmasına göz yumuyor. Aynısı İran için de geçerli. Böyle bir durumda normalde ne beklenir? Esad’ın aklını başına alması, gerçeği görüp yönünü, tarafını doğru belirlemesi. Ama o ne yapıyor? Bunları duymuyor, görmüyor, ülkesinin topraklarına bizzat çöken ülkelere gıkı çıkmıyor. Varsa yoksa “Türkiye normalleşme istiyorsa askerlerini çekmeli” gibisinden abuk sabuk laflar ediyor. Tabii anında da Türkiye’den adrese teslim, gereken yanıt geliyor. Daha yeni Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Suriye ile normalleşme adımlarına ilişkin gazetecilerin bir sorusuna verdiği şu yanıtta tam anlamıyla Esad’a bir ders niteliğinde:
“Biz Beşar Esad’la da görüşme noktasında kapalı değiliz. Görüşürüz. Tüm mesele onların bize yaklaşım tarzı önemli. Şu anda tabii Suriye’de Esad maalesef Türkiye’nin Kuzey Suriye’den çıkmasını istiyor. Böyle bir şey olamaz. Çünkü biz orada terörle mücadele ediyoruz, sınırlarımızdaki teröristlerle mücadele ediyoruz. Sınırlarımızda bu teröristler varken nasıl çıkarız?”
***
Yani Esad gerçekten ülkesini seviyorsa ve toprak bütünlüğü konusunda samimiyse bir kere bu saçmalıklardan vazgeçmeli, PKK/YPG/PYD’nin terör örgütü olduğunu ortaya koyup, onunla mücadeleye başlamalı. Ancak o zaman buluşmak, bir şeyler konuşmak için kapı aralanabilir. Çünkü “Türkiye Suriye’den çekilirse diyalog olur” gibisinden zırvalıkları gösteriyor ki kafasında Türkiye’nin terör örgütü PKK/YPG/PYD’den kaynaklanan sıkıntısı, beka tehdidi falan yok. Kendi topraklarında bir terör devletçiği, yapılanması olmuş, olmamış umurlarında bile değil. Zaten olsa konu bu noktalara gelmezdi. Malum, Suriye’de karışıklık ilk başladığı zaman, Esad emperyalist güçler ABD ve Rusya istediği için o bölgeyi boşalttı. Daha doğrusu, teröristlerin bugün çöreklendiği o toprakları terör örgütüne bizzat kendisi bıraktı, yekten teslim etti. Hatta oradaki kendi halkını katliam ve zulümlerle göçe zorlayarak, terör örgütüne yardım, yataklık etti. Oradaki demografik yapıyı değiştirerek PKK/YPG/PYD terör örgütünün bu kadar rahat hareket etmesini sağladı. Bugün Suriye’de PKK/YPG/PYD terör örgütü yapılanmasından söz ediyorsak, bunda Esad’ın payı büyük açıkçası. Nitekim şimdilerde de o teröristlerle dirsek temasını devam ettiriyor. ABD ve Rusya’nın o terör örgütü üzerinden ülkesinin parçalanmasına dönük hesapları, faaliyetleri umurunda bile değil, onlara gıkı çıkmıyor.
***
Kısacası, dememiz o ki Türkiye kendisine yönelik tehditleri bertaraf etme konusundaki kararlılığını hem sahada hem de masada çok net ortaya koydu, koyuyor. Üstelik de ABD ve Rusya’ya rağmen. Çünkü her ikisi de bir yandan Türkiye ile müttefik gibi davranıyor, diğer yandan da biri terör örgütü PKK/PYD/YPG’yi, diğeri Suriye rejimini kullanarak kendi çıkarlarına dönük çalışıyor. Dahası, her ikisi arasında sanki gizliden bir müttefiklik havası da var gibi. Özellikle de Esad’ın sınırlarını çizmek anlamında Yani görünürde çıkar çatışması içindeler ama mümkün olduğu kadar birbirlerine dokunmuyorlar. Karşılıklı hâkimiyet alanlarına girmeden bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. O alana giren olursa da onu engelliyorlar, bunun için de aralarında devir-teslim bile yapıyorlar. Örneğin, Fırat’ın doğusunda Türkiye’nin Barış Pınarı Harekâtı’nı yaptığı bölgenin doğusunu ve batısını ABD Rusya’ya bıraktı. Aynısını Münbiç’te de yaptı. Kamışlı’da da devriyelerde yan yana dalgalanan ABD-Rus bayraklarını gördük. ABD savaş uçaklarının, Esad’a bağlı iki noktayı vurduklarında Rusya’nın nasıl tepkisiz kaldığını da. Ama söz konusu Türkiye olduğunda hepsi koro halinde çatlak ses veriyorlar. Saha resmen pislik kokuyor açıkçası...