Yeni seçim yasası ve iktidarın yok demesine rağmen gündemden düşmeyen erken seçim iddiaları nedeniyle siyaset sahnesi kıpır kıpır. En çok konuşulanların başında da ittifak hesaplarının revize edilme veya yeni ittifaklar olasılığı kadar, seçimin kaderini belirleyecek yüzde 20-25 civarındaki kararsız ya da kararını gizleyen seçmenin tavrının ne olacağı var. Çünkü siyaset eskilerde bir dava, ideoloji, iddia odaklıydı. Sağcı sağcı, solcu solcuydu ya da muhafazakar muhafazakardı. Şimdilerde ise siyaset öyle bir noktaya geldi ki ya bu blok ya öteki blok. İçlerinde de hangi görüş istersen mevcut, hatta partilerin kendi çatıları altında dahi. Bunda da sistemsel değişiklik kadar, oy kaygısıyla partilerde yaşanan ideolojik zikzaklar da son derece etkili. Yani her şeye rağmen kazanma odaklı formüller bağlamında siyasi partiler felsefe ve program açısından farklılıklarını da epey törpülediler. Mesela AKP ile MHP neredeyse tek parti haline geldi. CHP sol bir partiydi, sağa kaymaya, sağdan adaylar tercih etmeye başladı ve son dönemdeki helalleşme söylemiyle bunu daha da pekiştirdi. Böylece İYİ Parti’yle yaklaşım kaydetti. İYİ Parti’ye bakarsan, o da kendi içerisinde dönüşüm arayışında. Yani MHP’den kopmakla beraber, bugün İYİ Parti’nin içerisinde eski CHP'liler de var. Son hamlesiyle de milliyetçi kimliğinin getirdiği sınırlamalardan kurtularak merkez sağın partisi haline gelmeyi hedeflediğini ortaya koydu. Bir başka deyişle AKP içerisindeki muhafazakar milliyetçi, demokrat olarak kendini tarif eden seçmene daha cesur irade değişikliği yaptırabilecek bir adım attı.
SP, GP ve DEVA ise hem CHP ya da İP listesinden Meclis'e girmek hem de AKP'den seçmen koparabilmek için çaba içerisindeler. Ama bir yanda da bu partilerin YRP'nin de katılımıyla yeni bir muhafazakar ittifak olasılığı da konuşuluyor. Kısacası siyasi partiler tabanlarını genişletmek adına yeni açılımlar, hesaplar peşindeler ve hepsi de kazanmaya kurgulu. Ancak bu hesapların getirisi kadar götürüsü de olabileceğini savunan dün konuştuğum deneyimli siyasetçiler ise şöyle diyorlar:
CHP'deki mevcut seçmene başka partilerin vereceği mesajlar o kadar önem arz etmiyor. Ama CHP'nin yönetim kademelerinin, Genel Başkanı'nın partide sorumluluk taşıyan insanların tavrından ya da ya da bazı söylemlerden rahatsız olanlar çıkış yolu olarak İYİ Parti’yi görebilir. Zaten öyleydi, bu şimdi daha da artabilir. CHP'lilerin veya partideki belli kitlenin hassas olduğu konular var, onlar çok önemli. O konularda CHP yönetiminin yanlış adımları kaybettirir. Mesela kaldığı cemaat yurdunda intihar eden gencin olayında İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener çok net tavır koydu ve olayın üzerine gitti, tepki gösterdi. Ancak CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bunların üzerine pek gitmiyor, cemaatlere hiç dokunmuyor oradan oy bekliyor.
Yine Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan'ın Ergenekon ve Balyoz kumpasları ile ilgili "FETÖ'cüler uğraştığına göre bunlar suçsuz insanlardır denmesine karşıyız" sözlerine karşı CHP'den doğru dürüst tek bir söz gelmedi. Oysa CHP'nin eski Genel Başkanı Deniz Baykal ben bu davanın avukatıyım demiş, toplum da bunu benimsemişti. Ama bunun dahi arkasında durmadılar. Dolayısıyla tüm bunlar da CHP tabanında zaten memnun olmayanlarda daha farklı bir sempati yaratıyor.
Şimdi yeni Seçim Yasası'na göre; nasıl bir formül gelecek o da flu. Oy oranı açısından küçük partilerdekilerin hepsi istifa edip ittifaklardaki lokomotif partilerden aday olacaklarsa o partilerin tabanları bu partilere oy verir mi? Yani örneğin DEVA ya da SP'deki seçmenler CHP'ye oy verir mi? Dahası bir kısım CHP'lilerde onlar listede olduğu için oy vermeyecekler belki de.
Bunu çok dile getirmiyorlar ama böyle bir sıkıntı da var.
Bir de özellikle ekonomik anlamda de yaşanan bu kadar olumsuzluğa rağmen AKP'nin oyu yüzde 30'ların altına inmiyor, seçimin kaderini etkileyecek denilen büyük kitle kararsızlar da başka yere gitmiyor. Üstelik şimdilerde arabuluculuk konusundaki başarılı girişimler ve dış politikadaki doğru adımların etkisi söz konusu. İsrail ve Mısır ile yakınlaşma, Yunanistan ile gel git var. Ermenistan ile de öyle. Bu da iktidara yeni bir ivme, avantaj verebilir. Kenarda durup güven sorgulayan yüzde 20-25'lik seçmen her şeye rağmen Recep Tayyip Erdoğan olmalı diyebilir...
Yani dememiz o ki; değişmezse, seçimlere daha 14 ay var, dolayısıyla sandık sonucunu şimdiden kestirmek zor. Hele de kararsız denilen seçmenin tavrını. Çünkü onların adresini doğrudan iktidar ve muhalefetteki siyasilerin performansı belirleyecek. Hem sorunlara çözüm odaklı somut projeler ortaya koyma hem de taban genişletme hesabıyla kan kaybetmeme anlamında...
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024