Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Hafta sonunu kampta geçiren CHP hem kurultay süreci hem 31 mart seçimlerinden sonra tamamıyla durulmuş değil. İvmesi yüksek gelişmeler birbiri ardına geliyor, açıklamalar, röportajlarda sarfedilen keskin sözlerle partide yüksek tansiyon hiç düşmüyor... Ana muhalefet partisinde yaşanan bu hareketlilik de sürekli siyaset ve medyanın gündeminde... Bir hafta İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığı meselesi, partideki gücü ve siyasi yasak gelmesi durumunda CHP’deki seçenekler konuşuluyor. Bir başka hafta Yavaş’ın adaylık konusundaki kararlılığı, olmazsa başka yol iddiaları ve İmamoğlu ile arasındaki artık alenileşen rekabet durumu, tartışılıyor. Ya da Genel Başkan Özel’in siyaset yapma tarzına yönelik parti içindeki ikilem, özellikle de tepkiler, eleştiriler ön planda oluyor... Kılıçdaroğlu’da çıkışları ve sosyal medya paylaşımlarıyla diğer üç isimle ilgili her denklemde varlığını ve ne kadar etkili olduğunu fazlasıyla hissettiriyor... Bu anlamda Kılıçdaroğlu’nun “Beyler, kendinize gelin...Uçurumun kenarına gelmiş ülkemizin sorunlarıyla ilgilenin!” şeklindeki CHP’deki başta Özel, herkese ayar verme ağırlıklı son paylaşımı ya da uyarısı da malum. Partideki fay hatlarında epey bir sarsıntı yarattı. Ki bu bazılarına göre öncü olarak da nitelendiriliyor.

Haberin Devamı

★ ★ ★

Gerçi CHP’liler buna parti içi demokrasinin gereği çok seslilik diyorlar ama bunun onu aşan bir durum olduğu da ortada... Çünkü ortaya atılan her iddia olası tezler sadece dört ayrı güç dinamiğinin değil onların yakın çevrelerinden kaynaklı sızıntılar daha çok...Her aktör çıkarına bilinçli ya da kasıtlı algı operasyonları bir başka deyişe... Niyesi de belli. Her siyasi aktörün çevresindekiler de kendi siyasi ikballeri veya “kendi koltuklarını korumak” hesabında... Bununda hem partiyi hem konuşulan isimleri yıprattığı da açık ve net. Özel ve Kılıçdaroğlu cephelerinde daha yeni yaşanan “yakın çevre” tartışmasında olduğu gibi... Evet Kılıçdaroğlu tv ‘deki son röportajında “Özgürcüler, Kemalciler, Ekremciler var mı partide?” sorusuna “Ben doğru bulmam. Genel başkan olduğumda hiç kimsenin ‘Kemalci’ olmasını istemem demişimdir. Parti kişilere bağlı değil, bir felsefesi var. Kemalci, Özgürcü ne demek? Biz CHP’liyiz” yanıtını verdi ama genel görüntüye bakıldığında durum bununla pek örtüşmüyor... CHP hep kişiler ve onlara bağlı hesaplar üzerine konuşmaktan, ana muhalefet partisi olarak tek ses halinde ülke sorunlarına, sokağın, vatandaşın sıkıntılarına çözüm üretmek ya da umut olmak noktasına gelemiyor bir türlü...Özel, kendince bir strateji benimsiyor, genel seçimlerde iktidar olmak iddiasıyla ama alttan altta, hatta bazen alenen muhalefet durumu var. Hem de zaman zaman sertleşerek. Bugün CHP’de yaşanan tartışmanın özü de bu siyaset ayrılığı zaten. Kılıçdaroğlu, başka bir siyaset yapıyor, Özel çok daha farklı bir siyasete odaklanmış durumda. Cumhurbaşkanlığı adaylığındaki yarıştan kaynaklı iki büyükşehir belediye başkanı odaklı gerilim, basınç ortamı da partiyi hepten yoruyor, yıpratıyor.

Haberin Devamı

★ ★ ★

CHP’de adı geçen başat aktörlerin hepsi o kadar istekli ve hırslılar ki; partiyi öncelemek ikinci planda kalıyor. Kim kimle beraber, neyin peşinde her şey karma karışık. Görünen saflarda son derece oynak ve güven verici değil. Herkes 2028’e giden yolda kendine uygun kilometre taşlarını döşemekle meşgul... Her gün dağınık mesajlar veriliyor bir kaos, karmaşa algısı oluyor. CHP odaklı konuşulan, tartışılan ne varsa da doğrudan parti menşeli gelişmeler,senaryolar ağırlıkla... Bazı CHP’lilerin iddia ettiği gibi partiyi karıştırmaya yönelik dış güç müdahalesi ya da kasıtlı kaos algısı yaratma durumu değil yani… Dolayısıyla CHP odaklı konuşma tartışmalardan yakınan, tepki verenlerin öncelikle aynaya bakmalarında yarar var... İstişare için hazır bir araya gelmişken de sürekli tartışma ortamından çıkmak için 31 mart sonrasında kendi aralarındaki ki gelişmeleri resetlemeleri ya da yeniden başlatmaları şart... Yoksa CHP’nin normali denilen çok seslilik durumu çok bencillik havası veriyor...