Kılıçdaroğlu’nun “Kurultay yok, yerel seçimlere odaklanalım” çıkışı, İnce’cilerin ise “Hiç değilse tüzük kurultayını zorlayalım” inadı nedeniyle fırtınalı ve bol olasılıklı günler yaşayan iki cepheli CHP bayramı genelde sakin geçirdi. Hatta kucaklaşma görüntüleri ve birlik mesajları da geldi. Tabii samimiyet derecesi tartışmaya açık olarak. Çünkü her iki taraf da bayram süresince mevcut durumu tetikleyen sözler etmedi ya da tavır koymadı ama olası hamlelere dönük kulis faaliyetleri de yoğun şekilde sürdü... Dahası, 9 Eylül tarihine odaklı yeni bir muhalefet hareketi iddiaları gündemde. Yani çalkantılı süreç “Nerede kalmıştık” denilip alevlenmek için fırsat kolluyor. Evet, yumuşama, yakınlaşma açısından önümüzdeki günler bağlamında yeni çağrılar ve düğün dernek davetleri gibi gelişmeler de söz konusu ancak bunların da ne kadar etkili olacağı koca bir soru işareti. Özellikle de her iki tarafın karşılıklı restleştiği, yani kılıçların çekildiği düşünüldüğünde. Zira deneyimli politikacılara göre, siyasette en kötü şey budur. Herkes birbirinin hatasını aramaya başlar, makul bir şey söylense dahi karşı taraf itiraz etmenin bir mecburiyet olduğunu düşünür. Şu an CHP’de olduğu gibi...
Kaldı ki bunlar da olayın sadece psikolojik boyutu, bunun bir de koltuk sevdası tarafı var. Ki asıl sıkıntı da bu, hem Kılıçdaroğlu ile İnce hem de onları destekleyenler açısından. Niyesini ve buna bağlı olarak gelişmeleri CHP’nin önde gelen bir ismi anlatıyor:
“Artık bu saatten sonra kurultay murultay olmaz. Kemal Bey yerel seçimleri bitirir, sandığın sonuçlarına göre durumu yeniden tartışılır. Bunu muhalefet de biliyor ama iddialarından vazgeçmedik-lerini söyleyip genel merkez üzerinde bir baskı oluşturmak istiyor. Amaçları da belediye başkanları ve meclis üyeleri aday listeleri yapılırken kendi isteklerinin de göz önüne alınması ya da komisyon kurulacaksa muhalefetten de birinin bulunması. Yani kenara çekilirlerse genel merkez kendi başlarına at oynatmasınlar havası bu. Bizi kale alın baskısı.”
Nasıl yani?
“Onların tek korkusu, milletvekili seçiminde olduğu gibi İnce ekibinin tırpan yememesi. Mesela İnce’nin yanında yer alan, imza veren İstanbul’dan ve Türkiye’nin birçok yerinden belediye başkanları sıkıntıda, onların isimlerinin çizilmemesi için çaba harcıyorlar. Topun ağzındaki belediye başkanları da İnce’ye ‘Bak, senin yanında durduk, hedef olduk. Biz şimdi ne yapacağız?’ diye baskı yapıyorlar. Yani muhaliflerin kurultay söylemlerinin ucunda yerel seçimlerle ilgili taviz koparmak var.”
Özetle, CHP’de baskılamaya çalışılan kavga vatan millet değil, doğrudan koltuk sevdasından kaynaklanıyor. Dolayısıyla, her iki taraf da birbirine karşı derinden, “ince” hesap peşinde. Peki, bu durumda CHP akort tutar mı ya da nasıl tutar? Yanıtı yine CHP’liler veriyor:
“Zor hatta tutmaz. Ancak her iki hareketin de tabanının beğenisini kazanabilecek bir üçüncü kişi CHP’yi selamete götürebilir. Yani artık Kılıçdaroğlu’yla da olmaz, İnce’yle de olmaz. Çünkü birbirleriyle kan davalı konumuna geldiler. Birbirlerine karşı son derece acımasızlar. Karşılıklı güven de sarsıldı...”