Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Suudi Arabistan’ın ulusal petrol şirketi Saudi Aramco’ya ait iki rafineriye yapılan saldırıyı iç savaş ülkesi Yemen’deki Husiler üstlendi. Hatta Husiler yeni saldırı tehdidinde de bulundu. Bu arada saldırıların İran tarafından gerçekleştirildiği ve insansız hava aracı yerine güdümlü füzelerin kullanılmış olabileceğine dönük ABD kaynaklı iddialar da var. Dolayısıyla, atılan bombaların petrol piyasası kadar, güvenlik dengelerini de sarsması gibi bir durum söz konusu. Hele de ABD’nin dünyanın en çok silah satan, Suudi Arabistan’ın ise en çok silah alan ülkeleri olduğu dikkate alındığında. Çünkü ABD menşeli Suudi hava savunma sistemi ile bölgede bulunan ABD üslerindeki radarlar ne bin kilometre uzaktan havalanan Husi drone’larını, ne de İran’a ait olabileceği öne sürülen güdümlü füzeleri fark edebildi. Yani uyudular. Tabii her iki seçenekten biri doğruysa... O nedenle, savunma sistemindeki zafiyet kadar kafa karıştıran bir başka soru da şu:

Haberin Devamı

Bu bombalar çok iyi kurgulanmış yeni bir tezgâhın parçası olabilir mi?.. Ya da saldırının arkasında gerçekte kim var? Dün bu konuyu özellikle de Husilerin böyle bir saldırı için imkân ve kabiliyetini Genelkurmay İstihbarat Dairesi eski Başkanı Em. Korg. İsmail Hakkı Pekin’e sordum. Yanıtı şuydu:

“Bu drone ile olacak iş değil... Yemen’le onların arasında 1000 kilometre mesafe var, onları Bahreyn’e falan getirmeleri lazım. Ayrıca bunların elinde bu kadar modern bir drone yok. Varsa bile İran’ın elinde var, azami menzili 400 metre falan. Evet, menzil artırılıyor ama uydudan yönetilen drone’lar yok. Uydudan yönetilenler ABD ve İsrail’in elinde, diğerleri kara istasyonlarıyla. Yine bir başka konu 17 tane vuruş noktası var, bir drone’un füze ve bomba kapasitesi de belli. Dolayısıyla, bu işin 20 civarında drone ile yapılması lazım. Yani bu iş ya F-35’lerle yapılmış olabilir radara görünmeden ya da hava savunma sistemi onları dost olarak görmüştür. Tabii aynı yöntemle yerden de yapılmış               olabilir.”

Bunları nasıl bağlayacağız birbirine?

Haberin Devamı

“Birincisi, Veliaht Prens Selman bir kriz istiyor, o krizden faydalanmak suretiyle de krallığını ilan edip uzun süre Suudi Arabistan’ın başında kalmak istiyor. Bunu ABD de çok iyi kullanıyor. İkincisi, İsrail ısrarla İran’ın nükleer tesislerine bir hava harekâtı ya da bir şekilde harekât yapılmasını istiyor ve sanki zorluyor ABD’yi. ABD’nin içinden de birileri Trump’ı zorluyor olabilir. Dolayısıyla, baktığımızda, bunun bir drone saldırısı olmayabileceği, bölgede bir kaos ortamı yaratmak için yapılan bir şey olduğu ve bunun altından Suudilerin prensi ve İsrail’in olabileceği görülüyor. Evet, Husiler drone kullanarak ya da SİHA kullanarak böyle bir şey yapabilirler ama 17 tane birbiri ardına petrol tanklarında vuruş noktası bulup bunu da çok muntazam olarak patlatmaları falan drone veya İHA’yla falan olacak bir şey değil.”

Suudiler kendi kendini mi vurdu o zaman?

“Kendi kendini vurdu demeyelim, veliaht prensin adamları bu işi yapmış olabilir. İsrail bu konuda onlara yardımcı olmuş olabilir. Ortak bir şey olabilir. Amaç İran’ı baskı altına almak ve ABD’yi İran’a yönelik bir harekâta ikna etmek. Dünyayı da ‘Bak, İran yüzünden petrol fiyatları arttı çünkü Suudiler üretim yapmıyor’ falan diye buna hazırlamak...”

Haberin Devamı

Peki ya CIA? O da bu işin içinde mi?

“Öyle değerlendiriyorum. Tabii hepsi değil ama CIA’nın içinde Yahudi lobisinin etkisindeki gruplar, kişiler destekleyebilir. Böyle yapmak suretiyle de İran’a bir harekât konusunda Trump’ı karar almaya zorlayabilirler...”