Türkiye’de afet denildiğinde ilk akla gelen deprem oluyor çünkü ülkenin büyük bölümü fay hatları üzerinde. Ancak afet kavramının ülkenin her bölgesinde farklı karşılıkları da görülüyor. Çığ, su baskını, hortum, toprak kayması, hava, deniz, kimyasal madde kazaları ya da orman yangınları gibi...
Dolayısıyla da her an her türlü afet senaryosuna karşı hazırlıklı olmak gerekiyor. Hem öncesinde alınacak önlemler hem de olduğunda ve sonrasında yapılacaklar açısından. Zira doğru ve hızlı müdahale insan hayatını kurtarmada son derece önemli. Bunun en somut örneklerini de peş peşe gelen facialarda gördük. Tabii, hatalarımızı ve eksiklerimizi de.
Özellikle de çığ faciasındaki organize olmayan iyi niyetli destek ve yardım çabalarının olay mahallinde yarattığı riskleri ve vahim sonuçlarını.
Yani Türkiye her türlü felakete açık bir ülke ve biz evet arama-kurtarma çalışmalarında önemli bir yol aldık ama toplumun bilinçlenmesi noktasında hâlâ sıkıntı var. O nedenle de ülkece afet yönetimi ve facialarda nasıl davranılması gerektiğine dönük eğitici-öğretici bir seferberlik şart. Öncelikle de okullardan başlayarak. Örneğin afet yönetimi ve ilk yardım konularını okullarda zorunlu ders kapsamına alınabilir. Dün bu konuyu İTÜ Meteoroloji Mühendisliği ve Afet Yönetim Merkezi Öğretim Üyesi Mikdat Kadıoğlu’na sordum. Yanıtı şuydu:
“Bizim Kızılay ile ‘Güvenli Yaşamı Öğreniyorum’ diye bir yayınımız var. Bu çocuklar için okullarda yardımcı kitap olarak yazılmış. İçinde çığın da olduğu her türlü felaketi anlatan tek kaynak. Ama bunu yaygınlaştıramadık. Zorunlu ders olmadığı için Milli Eğitim Bakanlığı tarafından basılmıyor. Bu kitabın özelliği hayat bilgisi, sosyal bilgiler, matematik, Türkçe gibi derslerle birlikte işleniyor olabilmesi. Yani her derste afet işlenebiliyor. Bu kitabın bir de öğretmenler versiyonu var. Onda da hangi derste hangi afet konusunun işleneceği belirlenmiş. Yani o kitaplarla bu eğitim yaygınlaştırılabilir.”
Önerdiniz mi?
“Önerildi, İstanbul’da birçok okulda özellikle İstanbul Büyükşehir Belediyesi yıllarca dağıttı. Ama ulusal, Türkiye genelinde bir durum olmadı. Her yerde herkes aynı duyarlılığı göstermedi. Şu anda Doğu Anadolu’da birkaç ay daha bu çığ tehlikesi devam edecek. Millet internetten, televizyonlardan yalan yanlış bir sürü bilgiyle bombardımana tutuluyor. Elimizde ise kontrol edilmiş, bilimsel, çocukların anlayacağı dilden doğru bir kaynak var. Hem onun öğretmen kitabı da var. Her ikisi Talim Terbiye’den de onaylanmış. Yani çocuklara çığda, depremde, selde ne yaparımı anlatan, bilimsel bir kaynak...”
Van-Bahçesaray’daki faciadan sonra herkesin daha çok çığın altında kalınırsa yapılması gerekenleri anlattığını belirten Kadıoğlu, devam ediyor:
“Önemli olan, çığın altında kalmamak. Zaten çığda ölenlerin yüzde 99’u kendi çığında ölüyor. O yüzden kritik olan çığı tetiklememek, çığı oluşturmamak. Asıl onu öğretmek gerekiyor. Onun için bu kitapta çığın bölgesi nedir, nasıl anlaşılır, davranılır, tahliye konuları falan gibi hayati önemdeki uyarıların hepsi var. Çığın altında kaldıktan sonra şöyle yap böyle yap bunlar boş iş, şansa kalır bu durumlar. ABD’de müzik dersinde çocuklara yangında nasıl davranılacağını anlatan şarkıyı söyletiyorlar. Resim dersinde çocuklara yıldırıma karşı şunu yap bunu yapma diye anlatıp bunları çizgiye dökmelerini istiyorlar.”
Bizde niye yapılmıyor?
“Bilemiyorum. Halk neden afet eğitimine, afete hazırlıkta duyarsız davranıyor? Bunlar çok iyi sorular da sosyologların, psikologların oturup bunu incelemesi lazım. Maalesef afet yönetimi bir bilim dalı olarak görülmüyor. El yordamıyla yapılmaya çalışılıyor. Mesela bir itfaiye genel müdürlüğü yoktur, itfaiye bir meslek değildir. Ya da pilotlara eğitim veren pilot okulları var bir sürü, oralarda aerodinamik dersini uçak mühendisi veriyor ama meteoroloji dersini herkes veriyor gibi. Yani standartlar konusunda da sıkıntı var.”