Fırat’ın doğusunun akıbetini de etkileyecek olan Cumhur-başkanı Erdoğan’ın kritik ABD ziyareti nedeniyle görüş belirten askeri ve istihbari kaynakların kesiştiği nokta şu:
ABD’nin Türkiye’den vazgeçme lüksü yok. Türkiye çok büyük bir devlet. Askeri açıdan NATO’nun ikinci büyük ülkesi. NATO’nun stratejik hedefleri içerisinde coğrafyası bakımından çok önemli bir yere sahip. Stratejik açıdan, siyasi açıdan Türkiye kritik önemde ayrıca ekonomisi açısından 16-17 ülke arasında yer alıyor. Gelişme potansiyeli de güçlü bir ülke o bakımdan her devlet Türkiye’yi ciddiye almak durumunda. Hele hele Ortadoğu’da, Kafkaslar’da ve Avrupa’da hedefleri olan bir süper güç Türkiye’nin bu stratejik imkânlarından, potansiyelinden faydalanmak zorunda...
Peki bölgedeki, özellikle de Fırat’ın doğusundaki gelişmelere baktığımızda ABD’nin bunun farkında olduğunu ya da buna paralel davrandığını söylemek mümkün mü?.. Değil. Aksine ısrarla terör örgütü YPG/PKK’ya sahip çıkarak tam tersi bir görüntü verdi, veriyor. Özellikle de Menbiç’le başlayıp son günlerde ivme kazanan güvenli bölge konusundaki oyalama ve yutturmaca taktikleriyle. Dahası bununla da kalmayıp son örneğini birkaç gün önce yaşadığımız gibi en yetkili ağızlarından alenen terör örgütüne silah desteğine devam edeceğini söyledi, söylüyor. Dolayısıyla da Türkiye ile ABD ilişkileri defalarca kopma noktasına geldi, an itibarıyla da görüntü tam anlamıyla pamuk ipliğine bağlı. Her an güvenli bölge görüşmelerinin sonlanıp Fırat’ın doğusuna operasyon olasılığı gündemde. Nitekim bu konuda Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından son iki hafta diye verilmiş bir süre de var. O nedenle de dikkatler Trump’un tavrı ve ağzından çıkacak sözlerde. Ancak o noktada da geçmişte verilip ama tutulmayan sözler nedeniyle Türkiye açısından haklı endişeler söz konusu. Hele de bölgede ateşi körükleyen İsrail’e Trump’un sevdası ve yakınlığı dikkate alındığında… Niyesini dün konuştuğum üst düzey bir istihbarat yetkilisi anlatıyor :
“ABD hiçbir zaman Fırat’ın doğusundan çıkmaz. Çünkü bu İsrail’in işine gelmez. Fırat’ın doğusundan ABD’nin çıkması demek hem Suriye’deki kontrolün tamamen Rusya’nın eline geçmesi hem de İran’ın oradaki askeri varlığının güçlenmesi, dolayısıyla da İsrail için tehdit demek. Buna da ABD izin vermez. Bir de de Şam yönetiminin güçlenmesine ABD’nin ve İsrail’in tahammülü yok. Fırat’ın doğusunu kontrol eden ve egemenliğini sağlayan bir Şam yönetimi değil parçalanmış bir Suriye istiyorlar.”
Yani?
“Bu durumda ne yapacak Trump? Gelin YPG/PKK’ya operasyon yapın mı diyecek? Güvenli bölgeyi Fırat’ın doğusundan Fırat nehri sınır olmak üzere Irak’a kadar oluşturun mu diyecek? Demez. Ya da PYD/PKK’yı dağıtalım, bizde Suriye’den çekilelim diyebilir mi? Asla. Çünkü söz konusu olan İsrail’in güvenliği. İsrail lobisi ve politikası ister Netanyahu olsun ister başka biri olsun ABD’nin Suriye’den çıkmasına izin vermez. Kaldı ki Golan tepelerini İsrail’e ilhak ettiren Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıyan bir aktörden söz ediyoruz.”
Bakalım Trump’ın tavrı (ilk temas dün gece telefonla gerçekleşti) ne olacak ya da şapkadan ne çıkaracak? Göreceğiz... An itibarıyla somut olan ise Türkiye’nin güvenli bölge konusundaki kararlılığı, net tavrı. Ve ABD’nin samimiyet testiyle bağlantılı olarak kum saatinin dolmak üzere olduğu...