Ülkece tek ses, tek yürek olarak Fırat’ın doğusunda yapılan terörist temizliğine odaklandık. Herkes harekâtın gelişmeleri ve ABD’nin olası hamlelerine dönük farklı ama sonucu aynı hedefe varan yorumlar yapıyor. Hepsinin özeti de şu:
Öyle ya da böyle bu harekât planlandığı gibi tamamlanacak ve bölge YPG/PKK’lı teröristlerden arındırılacak. Aynen Afrin’de olduğu gibi. Nitekim buna dönük olarak da TSK’nın terörist temizliği tam gaz devam ediyor, postal basılan yerler de özgürleştiriliyor. Hemen sonrasında da Kızılay o yerlere insani yardım malzemelerini ulaştırıyor. Dolayısıyla da huzura kavuşan ilçe, belde ve köylere dönüş bile başladı. Yani Suriye’nin kuzeyindeki YPG/PKK kaynaklı terör tehdidini tamamen ortadan kaldırmak ve 8 yıldır misafir ettiğimiz 3 milyon 650 bin Suriyelinin kendi ülkelerine dönebilmelerini sağlamak amacını taşıyan Barış Pınarı Harekâtı planlandığı gibi başarıyla icra ediliyor. Hem de emperyal güçlerin ayrı ayrı ya da gizliden dirsek temasıyla denedikleri engelleme çabalarına rağmen. Çünkü Fırat’ın doğusunda köyler tek tek teröristlerden arındırılırken Menbiç’teki son gelişmelerle ABD ile Rusya arasında YPG/PKK hamiliği devir teslimine de tanık olduk. Bir anda ABD askerleri çekildi ve kentte Rus bayraklı zırhlılar dolaşmaya başladı. Yani YPG/PKK’lı teröristlerin patronu değişti. Tabii şimdilik sadece Menbiç’tekilerin çünkü Trump’ın çağrısıyla TSK’nın harekât alanından tüyerek güneye çekilenler hâlâ ABD’nin himayesinde. Ellerinde de ABD’nin verdiği silahlar var. Dahası, ABD Başkanı Trump terör örgütü YPG/PKK’nın sorumlusuyla yaptığı skandal telefon görüşmesinde kendilerini koruyacaklarına dair söz de vermiş durumda. Ki ABD Başkan Yardımcısı Pence’in apar topar Türkiye ziyaretinin özü de bu. TSK’nın temizlik harekâtını durdurmaya çalışmak ve teröristleri yok olmaktan kurtarmak. Dolayısıyla da hem terör örgütünün ABD ve Rusya bağlantıları hem de ABD ile Rusya’nın Suriye’deki gizli müttefikliği bağlamında konjonktüre ve çıkarlara bağlı olarak değişen kirli bir oyun söz konusu. Gelinen nokta itibarıyla da soru şu:
Terör örgütü YPG/PKK ABD’nin mi, yoksa Rusya’nın mı müttefiki? Soruya MİT eski Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş yanıt veriyor:
“Rusya’nın da müttefiki durumunda. Bunu Rusya o şekilde ifade etmiyor çünkü kendisi açısından yapıcı bir siyaset ortaya koyuyor. ABD her zamanki gibi özellikle Trump döneminde müttefik olarak kabul etmiş ve bunu açıkça sahada uygulamalarıyla da diplomaside de de göstermiştir. O bakımdan, ABD müttefiklikten uzaklaştı diyemeyiz bugün için. Sadece konjonktürel gelişmelere göre Rusya ile aralarındaki görüşmeler anlaşmalara göre farklı kullanım alanları, farklı değerlendirmeler ortaya çıkıyor. Ama üzerlerinden ellerini çekmeden...”
Nasıl yani?
“Şu andaki PKK ve türevleri ABD’nin himayesindedir ancak ABD hedeflerine ulaşamadığı için SDG’ye de YPG’ye de onların arzu ettiği tam desteği veremediği için YPG/PKK imkânlarını konjonktürel gelişmeye göre Rusya ile de iş birliği yaparak Suriye rejimiyle görüşme, anlaşma şartlarını yaratmak istemektedir. Bunu da Rusya zorlamaktadır.”
ABD ve Rusya’nın YPG/PKK ile dansı diyebilir miyiz?
“Öyle diyebiliriz ama iki taraflı dans. Çünkü sadece bir terör örgütünü ABD araçsallaştırıyor, Rusya araçsallaştırıyor diye bakamayız. YPG/PKK da Rusya’yı ve ABD’yi araçsallaştırıyor, kendi amaçları için kullanabiliyor. Bu, karşılıklı dans...”