Tunca Bengin

Tunca Bengin

tunca.bengin@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

6’lı masa paydaşları “aday kim” diye sorulduğunda hep henüz o konuyu konuşmadık, “Önce neyi nasıl yapacağımızı konuşalım sonra kim olacağına karar veririz” dediler, diyorlar ama aradan geçen bir yıldan sonraki görüntüye bakıldığında değil aday birçok şeyin konuşulmadığı ortada... Özellikle de neyi nasıl yapacakları anlamında. Paydaşlardan Davutoğlu bir şey söylüyor kriz oluyor, Babacan bir şey söylüyor kriz oluyor ya da Akşener noter değiliz” diyor masada hava dönüyor. Masadakilerin sık sık dillendirdikleri “eşitlik” kavramı üzerine de kafa karıştıran bir görüntü var. Bir herkes eşit deniliyor, bir paydaşların oy oranına göre uygulama sinyali veriliyor. Özellikle de adayın nasıl belirleneceği ve de kazanırlarsa vaat ettikleri güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiş sürecinde ülkeyi nasıl yönetecekleri bağlamında. Mesela Davutoğlu’nun ısrarlı ve giderek keskinleşen “birlikte yöneteceğiz seçilecek Cumhurbaşkanı masadaki Genel Başkanlardan onay almadan karar veremeyecek” çıkışlarına karşı hem CHP hem de İYİ parti cenahından gelen açıklamalar “Bu 6’lı masanın üzerinde uzlaştığı bir konu değildir” şeklinde. Yani konuşulup kabul mü görmedi yoksa hiç mi böyle bir konu gündeme gelip konuşulmadı o bile flu... Dahası özellikle CHP cenahından gelen “seçim sonrası herkesin aldığı oy oranlarına göre şekillenecek ve ona göre etki yapacak yönetime” diye sesler de var. Dolayısıyla buna bağlı “kriz çıkar “ ya da “ganimet paylaşımı mı” gibisinden tartışmalar da dorukta. Hatta bu anlamda masa paydaşları arasında masadan kalkma dahil karşılıklı blöf ve restleşmelere varan sert bir hava da söz konusu... Tabii aynı restleşme durumu nihayet ‘konuşmaya başladık’ dedikleri “Cumhurbaşkanı adayı kim olacak” muhabbeti için de geçerli. Malum orada Kılıçdaroğlu’nun ısrarlı ve kararlı adaylık düşüncesine Akşener henüz “yeşil ışık” yakmış değil. Aksine daha başka seçenek arayışları içinde olduğu da aleni... Israrla “Kazanacak aday” vurgusuyla söyledikleri de şu:

Haberin Devamı

“Ortak ve tek bir aday konusunda kararlıyız.”

Haberin Devamı

Hal böyle olunca da Kılıçdaroğlu’nun gerekirse, çoklu aday seçeneği masaya gelirse konuşulur sözleri de doğrudan masaya meydan okuma olarak da yorumlanabilir. Çünkü geldik kilit noktaya en kritik viraja bu ay sonu ya da en geç şubatın ortalarında masa adayını açıklamak zorunda... Dolayısıyla Kılıçdaroğlu da “çoklu aday da olabilir” mesajıyla şunu diyor aslında:

Madem benim adaylığıma karşısınız herkes kendi adayını çıkartsın o zaman. CHP’nin adayı da benim. İkinci tura kim kalırsa hep beraber onu destekleriz. Nasıl olsa oyu en yüksek olan benim, ikinci tura ben çıkarım sizlerde beni desteklemek zorunda kalırsınız, iyisi mi baştan bunu görün, kabul edin, masanın insicamı bozulmasın.

Kılıçdaroğlu’nun daha öncelerdeki anlatımıyla “tıpış tıpış evet, tamam deme “ durumu yani...

Dolayısıyla bu noktada deneyimli siyasilerden masanın özellikle oy oranı düşük partilere dönük kritik tavsiyeler de var. Onlarda şöyle diyorlar:

“Anketlere göre, masanın lokomotif partilerinden birinin oy oranı yüzde 25-29 öbürü 12-17 bunlara karşı 1-1.5’i bulamayanlar yüksek sesli tartışmalara girdiklerinde kendileri adına stratejik hatalar yapıyorlar. Onların daha uygun diplomatik üsluplarla kendileri için daha avantajlı neticeler almaya odaklanmaları daha akıllıca. Bu tür meydan okumalarla bir yere varamazlar. Zaten kendilerinden beklenen neydi? AKP’nin eski başbakanı ya da bakanı olarak oradaki havuzdan 3-5, belki 7 puan oy oranı devşirmeleri. Ama anketlere bakıldığında böyle bir beklentiyi karşılayamadıkları ortada. Bu durumda da kendi pozisyonlarını gözden geçirip, en avantajlı durumu nasıl elde edebilirim diye düşünmeleri gerekir restleşmelerden ziyade. Zira bir noktaya geldiğinde ‘tamam da siz de beklentilerin hiçbirini karşılayamadınız’ muhabbetiyle karşı karşıya kalabilirler...”

Haberin Devamı

Yani dememiz o ki; her sorulduğunda masadan gelen ses ‘harika gidiyor’ modunda ama bir sıkıntı, sancı olduğu da ortada.

Olası bir krizi dillendiren, işaret eden, karşılıklı blöf ve restleşmeler de bunu fazlasıyla gösteriyor zaten. Evet her paydaşın seçmenine masada ne kadar güçlü ve sağlam olduğu mesajını verme çabası siyaseten kendileri açısından doğru olabilir ama bir yere kadar, dahası bunun bir d e ülkenin genel havasına yansıma ve etki durumu da var. Çünkü “Türk seçmeni neye göre oy veriyor” diye sorulduğunda seçmen davranışlarını etkileyen faktörler konusunda hemen tüm kamuoyu araştırmacılarının kesiştikleri noktalar da şunlar:

“Ekonomi, istikrar ve vatanseverlik...”

Kısacası sandıkta başarı için sahayı ve toplumu iyi okuyup ülkenin sorunlarına odaklanmak gerekir. Yoksa kriz ve belirsizlik havası seçmenin kafasını hepten karıştırır...